KADIN

Bu pislik sizin!

Şehirlerin pisliğini Hanifelerin, Nilgünlerin, Şengüllerin nasırlı elleri temizliyor

Bu pislik sizin!

Bu pislik sizin! Biz toz bezi değiliz!

Bizler ev işçileri olarak hayatımızı, başkalarının çocuklarını eğiterek ve evlerdeki diğer işleri (yemek, temizlik, ütü, hasta ve yaşlı bakımı v.s.) yaparak kazanıyoruz.

Kimisine göre enformel sektörün en altındakiler, kimisine göre modern köleler, kimisine göre ise evlerinden yurtlarından köylerinden edilmiş kadınlarız. Nasıl tanımlarsak tanımlayalım özünde bu alan çalışanların alabildiğine sömürüldüğü ve horlandığı bir sektör.

Rakamlar olayın ciddiyetini ve kapsamını daha kolay anlamamızı sağlayacaktır diye tahmin ediyorum. Sadece İstanbul‘da dörtyüzbin‘in üstünde ev işçisinin olduğu tahmin ediliyor. Kadın haklarını savunmanın fiyakalı ve moda bir tavır olduğu günümüzde ev işçileri yalnız bırakılmaya ve görmezden gelinmeye devam ediyor.

Yine devletin bu alandaki yetkili kurumları
(Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve İş-Kur müessesesi) bu konuya hiçbir zaman el atmayı düşünmediler. Hatta bu kurumlar bizzat kuralsızlığı teşvik etmektedirler. Daha açık konuşacak olursak, bu kurumlar her yıl ülkeye milyarlarca dolar kayıt dışı parayı görmezden geldikleri gibi ev işçilerinin belini büken kuralsız ve kayıtsız iş koşullarını da görmezden gelmektedirler. Çalışma Bakanlığı’nın sözde kayıt dışı çalışmayı önlemek amacıyla teşvik ettiği özel istihdam büroları kayıtsız ve kuralsız çalışmanın asıl kaynağı durumundadırlar. Ebetteki devletin kurumları, tüm çalışanlar gibi ev işçilerinin de nerede nasıl çalıştığından haberdardırlar. Ancak sayısız sorun ve sıkıntının yaşandığı bu alanla en ufak bir girişimleri yoktur.

Hal böyleyken ev işçileri olarak bizler, bu amansız şartlarla mücadele etmeyi ve kız kardeşlerimizi bilinçlendirmeyi önümüze görev olarak koyduk. Bu kapsamda ilk olarak bu alandaki ilk inisiyatif olan Ev İşçileri Dayanışma Sendikası Girişimi’ni kurduk ve geliştirme kararlılığındayız. Kararlıyız ancak kapitalist sistemin her şeyi çok öncesinden belirlediğinin ve çözümün önüne sayısız engeller çıkarttığının da farkındayız. Bu öyle bir sistem ki bir yandan erkek egemenliği ile kadını eve zincirlerken diğer yandan da anti demokratik ve baskıcı bir siyasal düzen yaratarak tüm sorunları çıkışsızlığa boğuyor. Daha net konuşalım; bu düzen kan ve gözyaşı üzerinden dönüyor. Büyükşehirlerin pisliğini Hanifelerin, Nilgünlerin, Şengüllerin ve mağdur olan daha nicelerinin nasırlı elleri temizliyor.

Nilgün’ün dramını hatırlayanlarınız olacaktır; karnında sekiz aylık bebeğini taşıyan 37 yaşındaki Nilgün Oğuz işvereninin yakını tarafından vuruldu. Nilgün bir anlamda işvereninin yakını ile yapmış olduğu kavganın anlamsız bir biçimde kurbanı oldu. Nilgün Oğuz’un yaşamı bu olayla birlikte kabusa döndü. Bunlar sadece haberdar olduklarımız. Yaşanan taciz ve tecavüzler gibi bunun sonucunda intihar edenler gibi, cam silerken düşüp ölenlerin vb gibi sayısız olayın kapsamının ne boyutlarda olduğunu tahmin etmek güç.

Hasta oğlunun tedavisi için işten izin alamayan, dahası tam da bu nedenle işten atılan Şengül’ün hikayesi ise biz ev işçilerinin maruz kaldığı acımasız ve hoyrat yaklaşımı çok iyi anlatan bir başka örnek.

Gündelikçi olarak çalışan Tokat’lı bir kadın arkadaşımız ise çalışmaya gittiği evde; ev sahibi kadın dışarıya çıktığı sırada, ev sahibi erkek tarafından tecavüze uğrayıp öldürüldü. Sonra da ortadan kaldırılmak istendi.

Bunun gibi sayısız dramatik hikaye yaşanıyor. Yaşanan trajedinin ağırlığına karşın ev işçileri olarak bizler mücadeleye ve halkımızın desteğine inanmaya devam ediyoruz. Bu kapsamda ilk olarak başta hükümet olmak üzere devletin sorumlu kurumları olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nı, Çocuk ve Aileden Sorumluğu Devlet Bakanlığı’nı, İş-Kur’u, Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü’nü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nı, sendikaları ve sivil toplum kuruluşlarını göreve çağırıyoruz.

Ev İşçileri Dayanışma Sendikası Girişimi

Daha fazlası

İlgili

Ayrıca bak..

Close
Close