DÜNYA

Dersim Soykırımı İçin İmza Kampanyası

http://habermerkezi.files.wordpress.com/2009/11/ataturk-dersim.jpg?w=490Dersimliler, 1937-1938 yilları arasinda yüz bine yakin insanın yaşamını yitirdiği katlıamın soykırım olarak tanınması için Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) başvuruya hazırlanıyor.
Hazırlık aşamasında olan başvuru için birinci kuşak ve ikinci kuşak mağdurla görüşülecek ve Mahkemenin Roma Statüsü’nün 23. maddesinde yer alan ”kültürel soykırım’ kapsamında yapılan başvuruda, “Türkiye’nin soykırım için özür dilemesi, mağdurların maddi ve manevi zararlarının tazmin edilmesi ve dil ve inancın serbestçe yaşanması için yasal düzenlemelerin yapılması” talep edilecek. Deliler arasında Başbakan Erdoğan’ın Dersim’e ilişkin söyledikleri de ‘itiraf’ olarak yer alacak.

Dersim’de 1937-1937 yılında yaşanan ve 70 binden fazla insanın öldürüldüğü katliam, uluslararası mahkemeye taşınıyor. 24 Kasım 2010’da Almanya’nın başkenti Berlin’deki Eyalet Parlamentosu’nda yapılan Dersim 38 Konferansı düzenlenmiş ve bu konferansta önemli kararlar alınmıştı. “73 yıllık sessizlik ve kimsesizliğin aşıldığı” bir toplantı olarak dile getirilen konferansın kararları arasında Dersim’de yaşananlar ”soykırım” olarak adlandırılmış ve uluslararası mahkemelere taşınması kararı alınmıştı. Konferansa Türkiye’den katılan hukukçular Erdal Doğan ve Eren Keskin, alınan kararlar doğrultusunda Dersim’de yaşananları uluslararası hukuka taşımak için çalışma başlattı. Çalışma kapsamında tanıklar, mağdurlar ve yapılan araştırmalarla toplanacak delilerle Dersim’de yaşanların “soykırım” olarak tanınması için Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Roma Statüsüne başvuru yapılacak. Tarihin en büyük trajedilerinde birinin yaşandığı Dersim’in hala birinci kuşak mağdurlarının hayatta olduğu bir süreçte delil bulmakta zorluk çekmeyecek olan hukukçuların en önemli delillerinde biride CHP’li Onur Öymen’in Dersim katliamı ile ilgili tepki çeken sözleri ve Başbakan Erdoğan’ın “Dersim’de yaşananları kim unutabilir” sözleri olacak.

‘Kültürel soykırım maddesi üzerinden başvuru yapılacak’

Hazırlıklar hakkında bilgi veren Avukat Erdal Doğan, bu gün Dersim’de yaşanların soykırım olup olmadığını tartışılmadığını çünkü hala birinci kuşak tanıkların yaşadığı ve tüm delillerin ortada olduğunu söyledi. Alınan uluslararası mahkemeler taşınması kararının ardından Avukat Eren Keskin’le birlikte hukuki inceleme başlattıklarını ve bu çerçevede UCM’nin 1998 Roma Statüsü’nün insanlığa karşı işlenen suçlar için zaman belirtmediğini ve bundan kaynaklı buraya başvurmayı uygun bulduklarını söyledi. Doğan, UCM’nin 23. maddesinin son fıkrasında yer alan “Kültürel soykırım” bölümünün Dersim katliamını bire bir kapsadığına da dikkat çekerek, soykırımın farklı biçimlerde devam ediyor olmasının başvuru için güçlü bir neden olduğunu söyledi.

‘Soykırım hala sürüyor’

Doğan sözlerini şöyle sürdürdü; “23. madde soykırımın etkilerinin hala devam etmesi durumunda başvuru hakkı tanıyor. Birinci olarak, 1937-1938’den sonra fizik yok etmeler yani insanların öldürülmesinin ardında bir çok insan göçe zorlandı. Başka bölgelerde ülkenin başka yerlerine yerleştirildi. Kendi arazisinde koparıldı. Bunun ötesinde kendi dillerini ve inançlarını yaşamasına izin verilmedi. İnsanlar hala o dönem boşaltılan evlerine arazilerine dönemiyor. Hala Kürtçe’yi kamusal alanda kullanamıyorlar, hala inançları olan Kızılbaşlık, devlet tarafından tanınmıyor, cemevleri ibadethane statüsünde değil, yani laiklik ilkesinde faydalanamıyorlar. İkinci durum yine 1993 yani yakın tarih de Dersim’in de içinde olduğu Kürt coğrafyasında başlayan zorunlu göçertme ve fiziksel katliamlar. İnsanlar hayvanlar, doğa bir bütün ikinci defa orada bir katliam yaşandı. Son dönemlerde medyaya yansıyan toplu mezarlar yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Özellikle o bölgede görevli askeri yetkililerin insanları nasıl öldürüp toplum mezarla gömdüğü bu gün artık kapatılamayacak kadar açık bir gerçek. Diyarbakır’da görülen JİTEM davası var. Korucularla birlikte JİTEM ve devletin bazı güçlerinin nasıl sivil insanları katlettiği hem vaka hem de hukuksal olarak tartışmasız. Burada da soykırımın bir süreklilik arz ettiği görülüyor. Ki bu mahkemenin ilgili maddesi soykırımın hala farklı şekillerde devam etmesi halinde başvurulara önem veriyor.”

‘Türkiye taraf değil, ama bağlayıcı hükümler var’

Türkiye’nin UCM’yi tanıdığını ancak taraf olmadığını bu yüzden yargılama yetkisi bulunmadığını kaydeden Doğan, ancak TCK’nin 76. ve 77. maddelerinde 2006 yılında yapılan düzenlemelerle insanlığa karşı işlenen suçlar için yargı yolunun var olduğunu ve bu maddelerde Roma Statüsüne atıfta bulunulduğunu söyledi. Doğan başvuru halinde Türkiye’nin yargılanıp yargılanmayacağı konusunda ise umutlu olduğunu belirterek, “UCM’de 1800’lerde başlayan ve 100 yıl süren bir tartışmanın sonucunda oluştu. 1998 yılına kadar soykırım dahil olacak mı olmayacak mı? Geçmişte işlenen suçlar nasıl ele alınacak gibi tartışmalar yer aldı ve uzun süre böyle düğümlendi, fakat sonuçta geçmişte olan ve bu gün devam edenler için ‘kültürel soykırım’ kavramı ortaya çıkarıldı” diye konuştu.
‘Birçok katliam için başvurunun önü açılacak’

Doğan’ın “tanınır mı, tanınmaz mı” tartışmasından öte önemsediği konularda biri de, Dersim’de yaşanan trajedinin uluslararası hukuka taşınmasının ardından Türkiye’de yaşanan diğer trajedilerinde taşınmasının önünü açması ve geçmişle yüzleşmek için bir tartışmaya öncülük etmek. Bu konuda çok zorlanılmayacağını dile getiren Doğan, Zilan, Ağrı, başta olmak üzere toplum katliamlar, bu günlerde hala mezarlardan çıkan kemikler, toplu mezarları örnek vererek, arkasının geleceğin ve başka başvuruların takip edeceğini söyledi. Soykırımın iç hukuk değil uluslararası hukuk bağladığını ve bu noktada 1915 Ermeni tehciri konusunda Türkiye’nin ayak dirediğini hatırlattı. Türkiye kabul etmese de dünyanın büyük bir bölümünde ‘Ermeni soykırımı’nın tanındığını ve bu yönlü parlamentoların aldığı kararlar olduğunu belirten Doğan’a göre; geçmişte yaşananlar eninde sonunda yüzleşebilecek ve bunlardan biride Dersim katliamı olacak.

‘Hukuki altyapı oluşturuluyor, ardından deliler toplanacak’

Bir başka amaçlarını da “Birinci derecede tanıkları, mağdurlarıyla hala devam eden Dersim katliamı konusunun uluslararası alana taşınması bir anlamda UCM ve Avrupa ülkeleri içinde samimiyet testi olacak” diye anlatan Doğan, yeni bir başlamış bir çalışma olduğunu ve hukuki altyapıyı hazırladıklarını kaydederek, delil toplama çalışmaları hakkında ise önümüzdeki dönemde Dersim’de çalışmalar yürütecekleri bilgisini verdi. Doğan, bu konuda yürütecekleri çalışmaları şöyle anlattı: “Dersim’de özellikle bu konuyla ilgili çalışmalar yürüten Alevi Akademisi’nde Aysel Doğan’la çalışmalarını bilgi ve belgelerini paylaşacağız. Birinci dönem tanıklar, belgeler ve bilgilerin yanında 1990’lardan itibaren başlayan ikinci dalga soykırımının tanıklarıyla görüşeceğiz. Çünkü 1993-1994 yılları arasında Kürt bölgesine yönelik özel savaşta sadece Dersim’de 500’e yakın köy boşlatıldı, insanlar zorunlu göçe zorlandı. Bir diğer konu 1870’lerde havuzlar sistemiyle gündeme gelen bölgeyi boşaltma politikasının ikinci aşaması olan HES’ler ve barajlar meselesi var. Bu kültürel soykırımın devamıdır. Munzur insansızlaştırılıyor ve bunun için barajlar yapılıyor. Orası güvenli alana dönüştürülmek isteniyor. Yine bizzat asker eliyle çıkarılan orman yangınları sadece bu yıl içinde onlarca hektar orman alan yakıldı. Yine Alevi inancına yönelik asimilasyon var. Buda soykırımını devamıdır ve orada yaşayan insanların inançları yok sayılıyor. Bir diğer konuda dil meselesi Zazaca’yı kamusal alanda kullanamıyorlar. Bunların hepsi bizim için 1937’de başlayan soykırımın devam ettiğini gösteriyor ve delildir.”

‘Özür ve tazminat öncelik’

UCM’ye yapılacak olan başvuruda Dersimlilerin taleplerini ise Doğan şöyle sıraladı: “Öncelikli konu soykırımın tanınmasıdır. Özür dilenmesi ve mağdurlardan özellikle göç ettirilen kişilerin varsa hala topraklarına dönememişlerse topraklarının tekrar kendilerine geri verilmesi. Yapılmış olan toplu katliamlarla ilgili mezar yerlerinin devlet arşivlerinden çıkarılması ve mağdurlarına ve yakınlarına, Dersim halkına ve Türkiye kamuoyuna bu mezar yerlerinin sunulması. Aynı şekilde o bölgede bu soykırım çok tipik bir taktiklerinden biri bölge çocuklarını özellikle kızlarını evlatlık verilmesi meselesi hala evlatlık verilen yüzlerce kız çocuğunun akıbeti bilinmiyor, nerelerde, kimlere verildiği konusu bilinmiyor. Bunları devlet arşivlerinden çıkarılıp aileleriyle bu bağın kurulması. Mağdurların tazminatı, maddi veya manevi tazminatların ödenmesi ve son olarak siyasi sorumlulukları açısından yaşayan kişiler varsa hala onların da cezalandırılması.”

UCM nedir?

UCM Roma Statüsü, soykırım, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları işlemekle suçlanan kişileri yargılama yetkisine sahip ilk daimi küresel mahkemenin kurulmasına olanak sağlayan anlaşma. 1 Temmuz 2002 tarihinde Roma Statüsü’nün yürürlüğe girmesiyle, Hollanda’nın Lahey kentinde kurulan UCM dünyanın ilk daimi ceza mahkemesi olma özelliğini taşıyor. Mahkeme, bu tarihten önce işlenmiş suçlarla ilgili yargı yetkisine sahip değil. UCM’nin yargı yetkisi Roma Statüsünü onaylamış ya da katılmış ülkelerin toprakları ve vatandaşları üzerinde geçerli. Bugüne kadar 97 üye ülkeye sahip olan UCM’ye Çek Cumhuriyeti hariç Avrupa Birliği üye ülkelerinin tamamı taraf. Ayrıca UCM, BM Güvenlik Konseyi’nin başvuru yaptığı olaylarla ilgili de yargı yetkisine sahip. Ancak, Mahkemenin “tamamlayıcılık” ilkesi uyarınca UCM sadece ulusal mahkemelerin yargılama isteği, ya da kapasitesi olmadığı durumlarda yargı yetkisini kullanabiliyor. UCM Haziran 2004’te Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde, Temmuz 2004’te ise Uganda’da resmi soruşturmalara başladığını duyurdu.

http://dersimkatliami.com/

Etiketler
Daha fazlası

İlgili

Close