DÜNYA

12 sınav ertelendi ya sonra?

kpssdegilKapitalist rekabet ilkesine dayalı sınav sistemi, örtbas etme girişimlerine rağmen olanca pisliğiyle ortalığa saçıldı

Kapitalist rekabet ilkesine dayalı sınav sistemi, örtbas etme girişimlerine rağmen olanca pisliğiyle ortalığa saçıldı.

ÖSYM tarafından yapılan bir açıklama ile, yıl sonuna kadar yapılması planlanan 12 sınavın ertelendiği duyuruldu. Yapılan açıklamaların satır aralarından açığa çıkan diğer önemli bir bilgi de 2010 KPSS eğitim bilimleri sınavının büyük olasılıkla iptal edileceği oldu. Açıklamalara konu olmayan tek şey ise bundan sonra ne olacağı. Ama onun da zamanı gelecek! Bugün hala tüm sıcaklığını koruyan mesele soğumaya bırakılacak, bunun için tüm yollara başvurulacak. Uygun zaman bulunduğunda ise, sistemin sürgit devam edebilmesi için bir ‘yol haritası‘ (daha da ağırlaştırılmış biçimde) illaki ilan edilecek. Buna izin vermemeliyiz.

EED olarak pek çoğunun örgütleyicisi ve katılımcısı olduğumuz sokak eylemleri ve basında sıkça yer bulan kopya haberleri büyük bir kamuoyu yaratmayı başardı. Kapitalist rekabet ilkesine dayalı sınav sistemi, örtbas etme girişimlerine rağmen olanca pisliğiyle ortalığa saçıldı. 16 işsiz öğretmen ve 1 SBS öğrencisinin intiharı (bunlar sadece bilinenler), binlerce bunalım ve cinnet, onbinlercemizin içine itildiği diplomalı geleceksizlik ve ücretli kölelik bu sınav sisteminin yarattığı tabloyu gözler önüne sermeye yetiyor da artıyor.

Gerçekten bir skandal mı?

Gazetelerde ve haber programlarında “kopya skandalı” başlığı ile yer bulan 2010 KPSS kopya olayı gerçekten bir skandal mı? KPSS için son on yıl, başta üniversite sınavı olmak üzere pek çok sınav içinse sınavlar tarihi çok daha eskilere dayanıyor. Çünkü elemeye ve rekabete dayalı sınav sistemi kapitalizmin doğasında var. Çünkü o rekabet, evlilik programlarından, yemek programlarına ve KPSS’ye kadar tüm yaşamlarımıza sızmıştır.

Güllük gülistanlık bir işleyişte, her şeyin insanın yararına olduğu bir sistemde böylesine bir olay olsaydı bir skandal olarak görülebilirdi. Ancak neresinden tutsanız elinizde kalacak bir sistemde böylesine olaylar hiç de şaşırtıcı değil. Bunalım ve cinneti, işsizliği ve ücretli köleliği, hayata küsmeleri ve intiharlarıyla bu sistemin kurbanları bizler için, son yaşanan kopya olayı da, daha önce de yaşanmış ama üstüne gidilememiş olanları da asla bir skandal sayılamaz. Çünkü bu yaşananlar bu sistemin bir ürünüdür. Son kopya olayının tek farkı kapsamıdır.

Fırsata çevirmelerine izin vermeyelim!

Yüzbinlerce işsiz öğretmenin, ailelerimizin, öğretmensiz sınıflarda bizleri bekleyen öğrencilerimizin ve velilerinin büyük merakla izlediği bu süreç, içine itildiğimiz bu durumun baş aktörleri tarafından fırsata çevrilmeye çalışılıyor. Top kah ÖSYM’ye, kah YÖK‘e, MEB‘e ya da başka bir kuruma pas edilmeye çalışılsa da, asıl sorumlunun bu sistemin ta kendisi olduğu artık gizlenemez bir gerçek. Ama yetkililer böyle düşünmüyor tabi. Onlar yaşanan bu rezaleti nasıl fırsata çevireceklerinin peşindeler.

31 Ağustos‘ta yapılacak öğretmen atamalarının bilinmeyen bir tarihe ertelenmesinin hemen ardından öğretmen ihtiyacının ücretli öğretmenlerce karşılanacağının açıklanması bu nedenle tesadüfi değildir. Sözkonusu açıklamayı yapan Bakan Çubukçu, “çocuklarımızı öğretmensiz bırakmayacağız” derken bunu bir lütuf olarak sunmakta ve aklınca sorumlu bakan görüntüsü vermektedir. Yıllarca uygulanmakta olan ücretli öğretmenlik böylece meşrulaştırılmaya ve resmileştirilmeye çalışılmaktadır. Sınav sisteminin bir sonucu olan kopya olayı sonucu ataması yapılmayacak olan bizler, zaten kalıcılaştırılmaya çalışılan ücretli öğretmenler yapılmak istenmekteyiz.

ÖSYM, YÖK ve bakanlıklar arasında bir suçlu arayışına girişilmesi ise hedef şaşırtma çabasından başka bir şey değildir. Öyle ki, kopya olayına yükselen haklı tepkilere “başarısız olanların hezeyanıdır” diyen ÖSYM başkanı Yarımağan bile artık saklanacak yer bulamamaktadır. Sözkonusu suçu bir kuruma yıkıp sınav istemi gerçeğini gözlerden saklamaya çalışmaları ve bundan sonra sınavları MEB’in yapacağı haberleri aynı oyunun parçasıdır. Sorumlu devlet soruna el koyacak, ‘daha şeffaf ve güvenilir bir sınav‘ yapmayı mutlaka başaracaktır! Verilmek istenen mesaj budur. Kokuşan sistem ve kurumları ‘yeni‘ sistem ve kurumlarla daha sağlamlaştırılmak istenmektedir.

Ne iptal ne erteleme, koşulsuz atama istiyoruz

Sorumlular işin içinden çıkarken kurdukları sistemi daha da sağlamlaştırmaya çalışırlarken, sınav sistemi ile karşı karşıya kalan milyonları bekleyen yine paralı eğitim, sayısı artacak yeni sınavlar, intiharlar, diplomalı işsizlik ve geleceksizliktir.

Bu noktada, biz işsiz ve güvencesiz öğretmenlerin meseleye nasıl yaklaşacağımız ve taleplerimizi hangi düzlem üzerinden yükselteceğimiz önem kazanmaktadır. Hem bundan sonraki mücadelemizin seyri hem de süreci fırsata çevirmeye çalışanların oyunlarının bozulabilmesi için bu zorunludur.

Öyle ki sorunun çözümüne dair pek çok farklı yaklaşım bulunmakta, ortaya çıkan karışıklık da yaşanan süreci fırsata çevirmeye çalışanların elini güçlendirmektedir. Temas ettiğimiz pek çok kişi ya da kurum farklı düşüncelere sahiptir. Sınav iptal edilmeli-edilmemeli ikilemi yoğun biçimde yaşanmaktadır. Sınavda iyi net yaptığını düşünen öğretmen arkadaşlarımız sadece kopya çekenlerin cezalandırılmasını, kendilerinin atanmalarını istemekte aksi halde kendilerine haksızlık edileceğini düşünmektedirler. Hatta bunu eylemli tepkilerle dile getirmektedirler. Diğer yandan, tek başına “sınav iptal edilmelidir” eksik yaklaşımı da güçlü biçimde ifade edilmektedir. Ancak her iki yaklaşımı da aynı zeminde buluşturan şey, iptal olması ya da olmaması durumunda bu sınav sisteminin devam edip etmeyeceği sorusu yanıtsız kalmaktadır. Hatta yapılan bazı eylemlerde, kopya olayının bir cemaat tarafından gerçekleştirildiği düşüncesi üzerinden, “cemaat sınavlardan elini çek” yaklaşımı sloganlara ve dövizlere kadar yansımaktadır. Bu da ne yazıkki, cemaatlerin etkisinden arınmış bir sınav sisteminin kabulü anlamına gelmektedir ki hayli sorunludur. Yine, iptal edilmeli mi edilmemeli mi gerilimi içinde bazı öğretmen örgütlenmeleri “biz sınavın iptal edilmesini hiçbiryerde savunmadık” açıklamaları yapmak ihtiyacı duymaktadırlar. Ancak en vahimi, bu pisliğin kurumlar arası pas edilmeye çalışılması kavgasında taraf olmak ve ÖSYM’ye ve başkanı Yarımağan’a sahip çıkmak gibi yaklaşımlar da sözkonusudur.

Yine sayısı azımsanamayacak düzeyde olan pek çok işsiz öğretmen arkadaşımız, 10 bin doları olması halinde soruları satın alma şansını kullanabileceğini ifade etmektedir. Yabancılaşmanın, bireyciliğin, gemisini kurtaran kaptan zihniyetinin bir sonucu olarak ortaya çıkan bu yaklaşım ise, kopya çekmeyi meşrulaştıran bir zeminden yükselmektedir.

Tüm bu kafa karışıklıklarının sonlandırılıp, ayrımsız tüm işsiz eğitim emekçilerinin taleplerinin ortaklaşması zorunludur. Bizleri doğru zeminde buluşturacak ve birlikte mücadelesini vermemiz gereken tek doğru yaklaşım ise “sınavlar kaldırılsın, herkese koşulsuz atama”, “KPSS kalksın yaşama zaman kalsın”, “herkese iş herkese çalışma hakkı”, “işgüvenceli kadrolu çalışmak istiyoruz”, “insanca çalışmak istiyoruz”, “insanca yaşamak istiyoruz” demek olmalıdır. Aksi halde, bizleri farklı düşünmeye götürecek, bir araya gelme zeminini zayıflatacak, sınavların yaşamlarımızda hüküm sürmesini engellemeyecek yaklaşımlardan arınmak gerekmektedir.

– Kopya olayına karışanlar cezalandırılmalıdır,
– KPSS kaldırılmalıdır,
– Ücretli öğretmenlik uygulamasına son verilmelidir,
– Ataması yapılmayan öğretmenler işgüvenceli-kadrolu olarak atanmalıdır.

Eğitim Emekçileri Derneği
08.09.2010

Daha fazlası

İlgili

Close