DÜNYA
68′li Olmak Devrimci Olmaktır!
Şimdiki gençler televizyon dizilerinden tanıyorlar sizleri. Daha öncekiler bu kadarından bile habersizdiler…
(*) Bu onların suçu değil ama!.. Sizin kuşağınızın özelliklerini ve ideallerini onlara doğru dürüst taşıyan olmadı ki bugüne kadar. Eski silah arkadaşlarınızın çoğu düzen adamı oldular. Bırakın sizlerde cisimleşen o devrimci idealizmi, kendisini topluma ve insanlığın kurtuluş davasına adamayı, ona saygı bile kalmadı çoğunda. “’68′li olmayı…” ya kendilerini pazarlama aracı haline getirerek arsızca sömürdüler ya da “hatalarından ders çıkarma” görünümü altında ahlaksızca üzerinde tepinmeye kalkıştılar. Şimdilerin modasına uygun olarak “liberal” kesilen belkemiksiz dönek abilerinden ve ablalarından aldıkları gazla sizleri “darbecilerin ve cuntacıların maşası” olarak lekelemeye yeltenecek kadar ileri giden yeni yetme kimi zibidiler bile türeyebildi bu bataklıkta…
Gençler hala senin yakışıklılığına ve parkana vurgunlar Deniz!.. Dede‘yi ve Yusuf‘u daha az tanıyor, onlardaki cevherleri daha az biliyorlar…
Ne yapsın çocuklar?.. “Biz Denizler’in mirasçılarıyız…” ayaklarına yatarak onları kafa kola almaya çalışan fareli köyün kavalcıları, sizlerdeki o devrimci militan ateşi, sizlerin ruhunu ve sizleri siz yapan değerleri taşımıyorlar ki onlara… Kendilerinde kalmamış çünkü o ateş, o ruh, o inanmışlık ve adanmışlık. O zaman tabii tarihe takla attıracak, “askerlik anıları” ile durumu idare edecekler… Önce bugüne kadar nerede olduklarının ve nelerle iştigal ettiklerinin hesabını vermesi gereken ciğerlerini bildiğimiz adamlar bile şimdilerde “tarih yazıcılığına” soyundular. Halbuki bizzat sizler ve sizin kuşağınız, tarihin ancak ve sadece pratikte, devrimci eylem yoluyla yaratılıp yazılabileceğinin somut kanıtlarısınız.
Sizin kuşağınızı doğru anlatmaya çalışırken, yıllar önce bakın ne demişiz:
…‘68′lilik bir nüfus kağıdı olayı değildir. O, her şeyden önce devrimci bir ruhtur, devrim yönünde yapılmış bir seçimdir, devrimci bir idealizmdir. ‘68 hareketi, kurulu düzene, burjuva özel mülkiyet dünyasına, kaynağını ondan alan her türlü eşitsizlik ve adaletsizliğe karşı bir başkaldırıdır. Küçük burjuva halkçı bir perspektifle de olsa devrimcidir, toplumcudur, eşitlikçidir.
Devrimci ve toplumcu idealizm, ‘68 devrimciliğinin belki de en temel karakteristiğidir. Bu idealizm, hiçbir kişisel çıkar gözetmeden ve hiçbir tereddüt duymadan kendini ezilenlerin davasına ve devrime adama olarak somutlanmıştır. Denizleri, Mahirleri, Kaypakkayaları kavgada kararlı kıldığı ölçüde de ezilen yığınların gözünde yücelten, en başta bu idealist tutumları olmamış mıdır?Bir de bugün kalkıp ”68 geleneğinin yeniden ve daha üst düzeylerde üretilmesi için topluma yol gösterme’ iddiasıyla ortaya çıkanların konumlarına ve yönelimlerine bir bakın. Düzene karşı çıkmak ve onu yıkmak için kendini ortaya koymak şöyle dursun, düzenle daha fazla ve daha ileri düzeylerde bütünleşme çabası içinde olanlar mı ”68′in gelenekleri’ni topluma aktaracaklar? Faşist rejime karşı taş atma gücünü ve cesaretini dahi tüketmiş olanlar mı Deniz’i anlatacaklar? Eski devrimci görüş ve ideallerinden zerresi dahi kalmamacasına vazgeçenler, Kızıldere‘de ‘Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik‘ diye haykıran Mahir’den nasıl söz edecekler? Önlerindeki hazır tünelden dahi çıkmaya cesaret edemeyenler, kavganın göbeğine dalabilmek için Maltepe Tugayı’nın göbeğinden firar eden Ulaşların, Cihanların isimlerini hangi yüzle ağızlarına alabilecekler? Ya polise düştükleri zaman nesnel olarak ihanet ölçüsünde çözülenler? Kaypakkaya’nın direnişçi tutumunun ‘yeniden ve daha üst düzeyde üretilmesi’ çalışmalarına onlar mı önderlik edecek?” (Devrimci Proletarya, 10. sayı, 14 Mayıs 1992)
Aynı şeyleri bugün de tekrarlıyoruz. Ama merak etmeyin!.. Sizleri bu temelde anlatıp bu kavgada yaşatacak genç işçi, emekçi ve öğrenci kuşaklar geliyor yeniden, onların ayak sesleri tekrar duyuluyor!..
(*) Alınteri Gazetesinin 4 Mayıs 2010 tarihli 3. sayısından alınmıştır.