
8 Mayıs Nazi faşist belasından insanlığın kurtulduğu, yenildiği gündür.
Üzerinden 78 yıl geçti. Elbette her yıl olduğu gibi bu yılda herkesin 8 Mayısı kendine oldu…Komünistler, devrimciler, ilerici insanlık Hitler’in Sovyetler Birliği’ni işgali ve bu işgal karşısında gösterilen görkemli direnişi, sosyalizmi sahiplenir. Sosyalizm ve sınıfsız toplum mücadelesinde hafızaları buralardan tazeler. Zira faşizmin yenilgisi ikinci dünya savaşına konulan nokta, sadece tarihimizin gurur verici yapraklarından birisi değildir. Faşizmin hezimetine giden yolda bir dönüm noktası Stalingrad direnişini “Stalingrad geçilmez” tarihi sözünü de bir ajitasyon olarak kullanmayız.
Bütün olumsuz koşullara rağmen her büyük kapışmada “Olmaz denileni olduran” bir devrimci irade ve cüreti çağırır “Stalingrad Geçilmez“ sözü. Nazilere karşı koyan 53 ulus bir o kadar azınlığın birbirini kollayarak savaşmasının anlatır. Tıpkı Rojava’da enternasyonal direnişte bir başka biçimiyle yaşanması gibi.
Onların 8 Mayısı
Faşizmin yenilgisi ve sosyalizm korkusu bütün emperyalistleri bir başka sınıf kardeşi yapıyor. Alman devleti için hangi hükümet olursa olsun 8 Mayıs “Kurtuluş Günü” olarak kutlanır. Sosyalist Sovyetler Birliği ve Kızıl Ordusunun adı dahi anılmadan, kim kimi neden kurtarmıştır muğlaklığı ile törenler düzenlenir. Bu günün kuşaklarının bilinci bulandırılmaya çalışılır.
Rusya’da orak çekiçli bayraklarla askeri gövde gösterisi yapılıp, emperyalist hegemonya mücadelesinde Rusya’nın emekçilerinin emperyalist işgal ve savaşlarda rızası alınmak için fon haline getirilir. Tıpkı bu yıl Putin’in Ukrayna’daki savaşa gönderme yaparak rakip emperyalist ülkelere “8 Mayıs yenilgisini unutmayın“ çemkirmesinde olduğu gibi.
ABD, İngiltere Nazileri yenenin Normandiya çıkartması olduğu masalını tekrarlar. Sosyalist Sovyetler ve destekçisi tonlarca ülkedeki kadınların en önde olduğu Nazilere karşı partizan savaşlarını unutturmak için.
Tüm çarpıtmalarla beraber sahte belgeler üreterek karalamaya çalıştıkları tarih olan 8 Mayıs 1945, faşizmden kurtuluş ve 20. yüzyılın insan iradesiyle kazanılmış büyük zaferinin öyküsüdür.
Faşizmin yenilgisini hazmedemeyenler 78 yıl geçmesine rağmen, tarihi çarpıtma ve çeşitli düzmece senaryolarla bu zaferi karalamayı elden bırakmıyorlar. Bu çabanın arkasında yatansa sosyalizm korkusudur. Bıçak kemikte olan dünya emekçilerinin her gün bir yenisi patlayan grev ve direnişlerinin bir gün buralara evrilebileceğini onlar en az sosyalizm için savaşanlar kadar bilincindedirler.
Ne nasıl yaşandı?
Aslında herkesin bildiği, dürüst bilimsel düşünen tarihçilerin bıkmadan tekrarladığı şeyleri bizlerde propaganda etmeye devam edeceğiz.
Alman emperyalizmi şahsında Hitlerin muradı bütün emperyalistlerin de muradıydı. Sermayenin emekçiler üzerinde kesin hakimiyet kurabilmesi. Hitlerin rakipleri olan ABD ve diğer batılı emperyalist güçlerin de derdi buydu ve bu yüzden önceleri Hitler Almanyasının Sovyetleri yok edeceği hesapları içindeydiler.
1 Eylül 1939’da Polonya işgaliyle başlayan ve sonrasında birçok Avrupa ülkesini işgal eden Hitler’in en büyük hedefi Sovyetler Birliği’ydi. Fakat faşizm sadece Sovyetler için değil, diğer kapitalist devletler ve tüm dünyaya gözünü dikmişti. Bütün dünyanın baş belası oldu.
Sovyet Halkları ve Kızıl Ordu’nun direnişi
Alman birlikleri, ittifak kurduğu diğer faşist kuvvetleri de yanına alarak 22 Haziran 1941’de Sovyetlere saldırdı. Önce Moskova, Leningrad ve Stalingrad hedef alınmıştı. İşgal edilen köy, kasaba ve kentlerde katliamlar yapıldı. Yaşlı, genç, kadın, çocuk demeden…
Bütün emperyalist ülkeler Sovyetlerin teslim olacağı anı bekliyordu. Nazi orduları Moskova ve Leningrad’a iki koldan ilerliyordu. Almanya ile yapılan saldırmazlık paktı üzerine hazırlıklı olmayan Sovyetler Birliği, saldırıyı bu kadar kısa sürede beklemiyordu. Hitler’in donanımlı ordusu karşısında var olan silah gücüyle savaşılmayacağı açıktı. Sovyetler Hitler ordusunu oyalamak ve zaman kazanmak istiyordu.
Volga bölgesinde bulunan traktör fabrikaları tank fabrikalarına dönüştürüldü. Hızlı bir şekilde binlerce tank ve silah üretildi. Aynı zamanda işgal bölgelerine yakın fabrikalar hızlı bir şekilde geriye içlere taşındı.
3 Temmuz 1941’de Stalin yoldaş, bütün halkı direnişe çağıran tarihi konuşmasını yaptı. Bu konuşma, milyonların direnişe katılmasını sağladı.Nazi birliklerine karşı savaşacak son derece yetersiz ordunun yanısıra, Leningrad’da bir milyonun üzerinde sivilin katıldığı bir sivil direniş hareketi örgütlendi.
Ağır ve zor olan koşullara rağmen Moskova ve Leningrad önlerinde büyük bir direniş sergilendi. Sovyet halkından yaşlı, genç, kadın demeden herkes direnişe katıldı, sokaklar, evler dahil her yer direnişe kesti. 8 Eylül 1941 tarihinde kuşatılan Leningrad, dile kolay denilecek 27 Ocak 1944 tarihine kadar 872 gün süren bir kuşatma ve direnişe sahne oldu.
Savaşın seyrini değiştiren Stalingrad direnişi
Moskova ve Leningrad’ı ele geçiremeyen Hitler, 23 Ağustos 1942’de Stalingrad’a saldırdı. Stalingrad’ın alınması Hitler için aynı zamanda komünizme bir darbe olacaktı. Nazi birlikleri, hava saldırısıyla şehri adeta yok etti. İlk günde yapılan bombardımanda 40 bin kişi hayatını kaybetti. Kısa sürede Hitler ordusu şehrin yüzde 90’nını ele geçirdi.
Filmlere romanlara konu olduğu biçimiyle; Hitler’e Stalingrad’ın alındığı bildirilmişti, fakat kentin yüzde 10’u halen direnişçilerin elindeydi. Naziler bir türlü şehir bütünüyle ele geçiremedi. Sokak sokak, ev ev, oda oda, barikat barikat kentte direniş sürdü.
Nazileri Sovyet halkları değil, kış koşulları yendi diye hala propaganda yürütür emperyalist kalemşörler. Sanırsınız ki Almanya değil de Afrika ülkelerinin sıcaklığından gelmişti Nazi ordusu. Kış koşullarının bir parça etkisi olsada, diğer ülkeleri bir iki günde ele geçiren, teknoloji ve güç olarak bu kadar üstün bir orduyu yenenin devrimci kararlılık ve irade olduğu, sosyalizm olduğu atlanmaya çalışılır.
Ve ilerleyen günlerde Kızıl Ordu’nun başlattığı harekatla Stalingrad’ın etrafı kuşatıldı. Nazi askerleri çembere alındı.
Stalingradı geçirmeyen kadınlar
Stalingrad savunmasının en önemli aktörlerinden Sovyet kadın savaşçıları vurgulamadan geçmek olmaz. Gerilla hareketiyle kenti savunanlar arasında 75 bin kadın vardı. Kısa süreli eğitimden sonra savaşın bütün cephelerinde en önde yer almışlardı: Pilot, keskin nişancı, tankçı, topçu ve özellikle gerilla olarak savaştılar.
Hava savunmasındaki askerlerin ise yüzde 25’i kadınlardan oluşuyordu ve Stalingrad’da elde edilen zaferde kadın pilotların büyük rolü vardı. Kızıl Ordu tarafından kuşatmadan kaçmak isteyen Nazi birliklerinin korkulu rüyası, Sovyetlerin en etkin hava savunması birlikleri “Gece Cadıları”ydı.
İlerleyen günlerde iyice çaresiz kalan Nazi birliklerinden geriye kalan 300 bin asker teslim oldu. Stalingrad’da 182 gün süren inanılması güç olan bu direnişte, Kızıl Ordu 478 bin 741 ölü ve kayıp, 650 bin 878 yaralı verdi. Fakat Stalingrad’da alınan bu zafer savaşın seyrini değiştirerek büyük zaferin muştusu oldu.
Tarih çarpıtıcıları Normandiya çıkartması
Bu gün kutlamalar yapılırken sürekli çarpıtılan bir tarihle karşı karşıya kalıyoruz. Haziran 1944’de “Normandiya çıkarması” ile birlikte faşizme darbenin Batı’dan vurulduğu propagandası bilindiği gibi çokça yapılır. Oysa defalarca 2. Cephe açılmasını isteyen Sovyetler ve Stalin yoldaşın çağrısına kulaklarını tıkadılar. Nazilerin sosyalist Sovyetleri yenmesi için bayağı ellerini oğuşturdular.
Gerçek şu ki, Stalingrad zaferi ve Hitler’in geriye çekilmesiyle Kızıl Ordu tarafından Berlin’e doğru kovalanan Nazi birliklerinin artık yenileceğinin anlaşılması üzerine Normandiya çıkarması yapılır.
Bu gerçeğe rağmen faşizme karşı büyük bedeller ödeyen, inanılması güç bir savaşa imza atan Sovyet halkı ve Kızıl Ordu’nun hakkını teslim etmek şurda dursun, iğrenç iftiraların propagandası yapılır.
Nitekim 8 Mayıs 1945 günü atılan imzayla resmileşen Hitler’in yenilgisi ve kazanılan zafer, Avrupa’da halk demokrasisine geçişlerde büyük bir etki yaratmıştır. Faşizmin yenilmesinde ve dünyanın yeniden şekillenmesinde belirleyici bir rol oynayan Sovyet halkları, dünya halklarının hafızasından asla silinmeyecektir.
Berlin’de dalgalandırılan kızıl bayrak, büyük bedeller ödeyen Kızıl Ordu, Sovyet işçileri ve Sovyet halkları, başta Avrupa olmak üzere dünya halklarının hafızasından silinemiyor. Reichstag’ın (Alman Parlementosu) kızıl bayrağın dikildiği köşesini her yıl ziyaret eden binlerce kişi, Alman devletinin bunu paraya çevirerek gezilere açması bunun sadece küçük bir göstergesi.