DÜNYA

At izi ile it izi birbirine karıştığında

yenidarbe7027 Mayıs darbesinin 50. yıldönümünde ”darbe karşıtı eylemler” ortalığı kaplamış durumda

27 Mayıs 1960 darbesinin 50. yılını geride bıraktığımız şu dönemde ”darbe karşıtı eylemler” ortalığı kaplamış durumda. 27 Mayıs 1960 darbesine karşı en kitlesel eylemi ”Darbelere Karşı 70 Milyon Adım” koalisyonu örgütledi . Sivil toplumcu liberalinden, dinci gericisine ve kendisini ‘‘ilerici – sol” hatta “sosyalist” olarak adlandıran bir kitle buluştu bu eylemde. Eylemin en dikkat çeken yanı Adnan Menderes, Deniz Gezmiş ve Erdal Eren‘nin resimlerinin yanyana bulunduğu pankarttı. Sosyalist olmak bir yana tutarlı demokrat olma iddiasındaki birinin bile bu kareden ne kadar midesi bulansa yeridir. Hatırlayacağımız üzere bundan kısa bir süre önce buna benzer başka bir olay da Deniz Baykal‘ın evi önünde yaşanmıştı. Deniz Baykal’ın partiden istifa etmesine üzülen bir gurup genç, Deniz Gezmiş ile Baykal resimlerinin yanyana basılı olduğu ve üzerinde ”Denizler’e sevdalandık” yazısı bulunan tişörtleri giyerek Baykal’a geri dön çağrısı yapmışlardı. Bir yanda ırkçı, statükocu, halk düşmanı, düzenin çanak yalayıcısı neofaşist Baykal, diğer tarafta emekçi halkların kurtuluşu için mücadele eden, idam sehpasında Marksizmi -Leninizmi haykıran, halkların kardeşliğini savunan Deniz Gezmiş… Akla kara, gece ile gündüz kadar zıtlar birbirlerine. Bir tarafta ömrü emperyalizme uşaklıkla geçmiş, emekçi halk evlatlarını bu uğurda ölüme yollayabilecek kadar gözü dönmüş, her türlü muhalif düşünce üzerinde tam bir faşist baskı ve terör uygulaması yapan Menderes, diğer yanda gencecik yaşında çıkarıldığı idam sehpasında tereddütsüzce ölüme giden Erdal Eren… Bu tablo esasında at izi ile it izinin karıştırılmaya çalışıldığı gerçekliğinden başka bize bir şey anlatmıyor. Kavramlarımızın, değerlermizin içeriğini boşaltıp devrimci özünden arındırmak ve onları uysallaştırmak ve ehlileştirmek istiyorlar. Ya bu kavramları burjuvazinin sofrasına meze yapmakta sakınca görmeyip halen solcu, ilerici olduğunu iddia eden soysuzlara ne demeli ? Bu ülkede kırıntı düzeyinde haklar ve özgürlükler bugün mevcutsa bu, devrimciler sayesindedir. Liberallerin kendi sınıf çıkarları gereği kimi zaman utangaçça dilenndirdikleri demokratik talepleri, kendilerine verilen en ufak gözdağında savunmaktan gerisingeri kaçtıkları, devrimcilerin ise bu mücadelede sayısız bedel ödediği bilinen bir gerçek. Faşist sermaye diktatörlüğünün hüküm sürdüğü bu topraklarda demokrasi mücadelesi ile devrim mücadelesinin birbirinden koparılması işçi sınıfına ihanet değil de nedir? Proletaryanın bağımsız sınıf çizgisine yaslanmayan bir demokrasi mücadelesini benimseyenler ve bu yolla işçi ve emekçilerin, ezilen halkların bilincini bulandırmaya çalışanlar ancak burjuvazinin dümen suyuna girerler ve bunu da ”yüksek politika” olarak pazarlarlar, fazlası değil. İşçi ve emekçiler demokrasi mücadelesinde politik reform taleplerine ilgisiz kalamayacakları gibi, bu reform mücadelesini de devrimci bir perspektifte vermek durumundadırlar. Demokrasi mücadelesini bu perspektifte ele almayanların yolu Deniz Baykal’ın evinin önüne veya darbecilik karşıtlığı altında emperyalizmin uşaklarının aklandığı gösterilere çıkmaması imkansızdır.

Daha fazlası

İlgili

Close