GENÇLİK
Derinden akan bir yürek (Nurettin Demir)
Yoksul bir ailenin çocuğuydu. Yüreğinin zenginliği kendisini sarmalayan koşulların üstüne çıkmasını sağlıyordu

Yaşamı ve yoldaşlarını canı pahasına savunmak… Bu değer 18 yaşında bir komünar olan Nurettin Demir şahsında bir kez daha ete kemiğe bürünmüştü. Bir davanın insanı olma, yaşından büyük bir mütevazilik ve olgunluk Nurettin‘in yüz hatlarına yansıdığı kadar yüreğinde ve bilincinde de mevcuttu. Bulunduğu ortamlarda ikirciksizliğin, sözünün eri olma ve yiğitliğin kendisine bu kadar yakıştığı başka bir insan daha yoktu. Hava basmadan, bağırıp çağırmadan dupduru, derinden akan bir yürekti.
Nurettin‘in öne çıktığı anlar hep, toplantılar için yoldaşlarını ağırladığı evinde onları sarıp sarmalayan sıcaklığıyla ya da faşist rejim ve onun uzantılarıyla girilen çarpışmalarda oldu. Yoksul bir ailenin çocuğuydu. Yaşam koşulları zordu. Yüreğinin zenginliği ve coşkunluğu kendisini sarmalayan koşulların üstüne çıkmasını sağlıyordu. Sakin görünümünün altında yatan sınıf kini bu koşullardan da besleniyordu. Genç kuşakların adeta ortak keseni olan tembellik, koyvermişlik, uyarına geleni yapma, çevresine gözü kapalılığın izleri Nurettin‘de zerre kadar yoktu. Emekçi yanı ve insana dair paylaşımlar Nurettin yoldaşta karakteristik bir özellikti.
Gözüpeklik ve militanlık da öyle… Nurettin sınıf düşmanlarına karşı tavır almakta hiçbir ürkeklik yaşamazdı. Bu yönüyle tam bir kavga adamıydı. Antifaşist militanlığı kapitalizme karşı savaşımla birleştiren bir tutarlılık vardı. Esenler başta olmak üzere liselerde “Herkese eşit, parasız, bilimsel eğitim” talepli mücadeleyi en önde omuzlayanlardandı. Gerici-faşist örgütlenmelere karşı amansız mücadelenin içerisindeydi. Nerede bir işçi direnişi yaşansa oradaydı. Kendini bir iş ya da yönle sınırlamayan, mücadelenin çok yönlü ihtiyaçlarına yanıt vermeye çalışan bir ataklık içerisindeydi.
‘95 Gazi Antifaşist Halk Direnişi‘ ve ‘96 devrimci 1 Mayıs’ı‘, ‘96 Cezaevleri Genel Direnişi‘ rüzgarının ileriye çeken etkileri daha henüz kırılamamıştı fakat, kitlesel tutuklamalar ve baskılar nedeniyle devletle karşı karşıya gelmekte ürkeklik başgöstermeye başlamıştı. İcazet sınırlarını aşıp sokağa çıkmada gerileme sözkonusuydu.
Genç Komünarlar, bu gerilemenin sınırlarını parçalama perpektifiyle, komünist öncü TİKB‘nin 19. mücadele yılı kutlamalarını sokağa taşımayı esas aldı. Aynı gün (16 Şubat) İstanbul’un yedi ayrı noktasında aynı saatlerde, ana gövde Okmeydanı’nda olmak üzere İkitelli’den Tuzla’ya emekçi semtlerinde, molotoflar ana caddeleri, havai fişekler gökyüzünü aydınlattı. Sokaklarda “Partiye, komsomola, devrime bir adım bir adım daha!..” sloganları yankılandı.
Göğü fethe çıkanların iradesini bilincinde ve ruhunda taşıyan komünarların İstanbul sokaklarını özgürleştiren bu korsan gösterilerinden birisi de Esenler‘deydi. Eylem yerinde çok sayıda polis ekibi olduğundan gösteri diğer yerlerdekilerden bir saat geç başlamıştı. Eylemin güvenliğini alacak olan daha deneyimli bir başkasıyken, kendisinin ısrarları sonucu ilkesel bir hata yapılarak silahlı koruma görevi Nurettin yoldaşa devrediliyor. O an kimse farkında değil belki ama sonuçtan bakıldığında ilk hatanın son hata olduğu bir durum yaşanıyor.
Eylem başladıktan kısa bir süre sonra iki polis otosu geliyor. Nurettin elindeki silahın namlusunu önce havaya, sonra polis otolarına yöneltiyor. Neye uğradığını şaşıran cellatlar sığınacak delik arıyor. Eyleme katılan herbir yoldaşının çekildiğinden emin olduktan sonra, yoldaşlarınınkinin tersi yönde bir sokağa giriyor. Çatışma ve kovalamaca uzun bir süre devam ediyor sokaklarda…
Kurşunu bitince bir binanın bodrumuna saklanıyor. Yüksek bir ihtimal olarak çevreden bodruma girdiğini gören birinin ihbarı sonucu, polis tarafından silahsız yakalanan Nurettin yoldaş ensesine sıkılan tek kurşunla kalleşçe infaz ediliyor.
Devrim fidanımızı yaşamının baharında kaybediyoruz. Geride kalanlar “Katil devlet hesap verecek!” çığlığını taşıyor sokaklara. Kitlesel eylemler örgütleniyor. Faşist devletin kirli yöntemleri teşhir ediliyor. Fakat katiller açığa çıkartılamıyor.
Bir halk deyimiyle konuşacak olursak mangal yürekli Nurettin’imizi kavganın ortasına taşıyacak, şehitlerimizde somutlanan değerleri günümüz içerisinde yeniden üretip, kendimizi onlarla yoğurarak yürüyeceğiz!.. Geçmişten geleceğe bir köprü kuracağız!.. Şehitlerimiz hep o köprünün başucunda oturacaklar!..
Bir yoldaşı