
Panelin konuşmacıları, Sol Parti federal milletvekili Gökay Akbulut’la Alınteri ve Devrimci Proletarya yazarı H. Selim Açan’dı.
Alınteri ve Yaşanacak Dünya olarak Emperyalist savaş, göçmen politikaları ve ırkçılığa karşı yürütülen kampanya kapsamında yapılan paneller dizisinin ikincisi 26 Kasım’da Stuttgart’ta gerçekleştirildi.
Linkes Zentrum Lilo Herman binasında gerçekleşen panel, insanlığın kurtuluşu mücadelesinde ölümsüzleşenler için yapılan saygı duruşu ile başladı.
İlk konuşmacı olan Die Linke Milletvekili Gökay Akbulut’un konuşmasında öne çıkan vurgular özetle şunlar oldu; “Şu an Almanya’da yüzde 23-24 oranında bir göçmen nüfusu var ve bunların yarısı Alman vatandaşlığına sahip. Bu genel olarak büyük bu rakam değil. Buna rağmen sağ partiler özellikle AFD’nin yaptığı bir anti propaganda var. Mülteci krizi ve göç sorunu olduğuna dair algı oluşturma çabası var. Göçmenler ve mültecilerden kaynaklı kiralar yükseliyor, ucuz iş gücü olarak çalışıyorlar gibi söylemlerle yaşanan sorunların günah keçisi olarak ilan ediliyorlar. Bu temelde, Doğu Almanya başta olmak üzere Almanya’nın birçok bölgesinde ırkçılık yükseliyor.
İkinci dünya savaşından sonra Naziler ölmediler, Almanya’da sistemin içinde, devletin içinde ve birçok alanda yaşamaya devam ettiler. Göçmenlere karşı ayrımcılık ve ırkçılığın arkasında bu güç var.
Avrupa genelinde olduğu gibi Almanya’da da inşaat, temizlik, gastronomi gibi iş koşullarının ağır olduğu alanlarda mülteci ve göçmenlerin oranı çok yüksek. Modern bir kölelik sistemi. Bir yandan göçmen ve mülteci haklarına dönük saldırılar olurken bir yandan da Almanya Parlementosu yeni bir yasa ( Nitelikli Göç Yasası) hazırlayarak her yıl 400 bin yeni göçmen işçi almayı hedefliyor. Tabii bunlar Alman ekonomisinin ihtiyaç duyduğu eğitimli-nitelikli işgücü olacak.
Avrupa’da yaklaşık 18 ülkede yaşayan yabancılar en azından yerel seçimlere katılabiliyor oy kullanabiliyorlar. Ama maalesef Almanya’da bu hakları yok. Benim seçim bölgem Mannheim nüfusunun yüzde 44’ü göçmen ama bunların oy hakkı yok. Bu bir demokrasi sorunu”
Gökay Akbulut’un ardından konuşan Alınteri ve Devrimci Proletarya yazarı H. Selim Açan ise şunların altını çizdi;
“Bugün birileri bizden dünyanın bugünkü halini ve nereye doğru gittiğini en kısa biçimde tanımlamamızı istese “Dünyanın çevisi çıktı” demek yeterli olur diye düşünüyorum. Dünyanın çivisi öyle bir çıktı ki, düne kadar olmaz denilen, akıllardan geçirilmesi dahi ayıp ya da insanlık suçu sayılacak davranışlar, düşünceler, politikalar bugün her gün yeni örnekleriyle karşılaştığımız sıradan olaylar haline geldi.
İklim krizinin ve doğa tahribatının etkilerini her gün yaşıyoruz. Evrenin ve insanlığın geleceği tehlikede ama emperyalist tekeller ve onların hizmetindeki hükümetler karbon salınımını bir nebze olsun düşürmeye bile yanaşmıyorlar.
Kuşaklar boyu yaşadıkları topraklarda yaşam olanakları ellerinden alınan özellikle de kışkırtılan savaşlar nedeniyle yaşadıkları yerlerde barınamaz hale gelen göçmenler yollarda, denizlerde, sınır boylarında, dağlarda her gün onar onar, yüzer yüzer ölüyorlar ama kimsenin dönüp baktığı yok.
Eşitsizlik korkunç boyutlar kazandı. Bir tarafta yoksulluk vurabileceği kadar dibe vurdu ama bir tarafta bir avuç kan emici akıl almaz bir lüks ve gösteriş içerisinde yaşıyor. Bugün dünyanın en zengin on erkeği, insanlığın yüzde 40’ına karşılık gelen 3 milyar 100 milyonun insanın toplamından daha fazla servet sahibi. Böylesine bir sefalet ve sehafat dengesizliği var ve bu dünyada kanıksanmış durumda.
En ahlaksız teklifler bile pervasızca dillendiriliyor. Proletarya 8 saatlik işgücü için yıllarca dövüşüp kan dökmüş. Şu an İngiltere’nin başbakanı olan Hint asıllı Rishi Sunak’ın babası kan emici “gençleri yola getirmek için haftada en az 70 saat çalıştırmayı savunuyor”. Ukrayna ya da Gazze’de kan gövdeyi götürürken ABD senatosunun önde gelen isimleri, “Savunma bütçemizin yüzde 3’lük kısmını harcayarak Rus ordusunu büyük ölçüde yıpratıyoruz bu arada elimizdeki füze ve silah stoklarını yenileyerek savunma sanayimize iş olanağı yaratıyoruz” şeklinde demeçler verebiliyorlar”
Filistin’de nasıl pervasız bir soykırım politikası yürütüldüğüne dair İsrailli bakan, milletvekili ve generallerin demeçlerinden örnekler vererek konuşmasını sürdüren Açan, Biden yönetimi ve Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock gibilerin utanmadan hâlâ İsrail’i “soykırım tehlikesiyle karşı karşıya” göstererek işlediği insanlık suçlarını sahip çıktıklarına dikkat çekti.
“İnsanlığın çürümesi” olarak tanımladığı bu tablo karşısındaki kayıtsızlık ve tepkisizliği ürkütücü olarak tanımlayan Açan, konuşmasının son bölümünde giderek tırmanan yeni bir emperyalist savaş tehlikesi üzerinde durdu. “Az önce konu olan ırkçılığın yükselişi de savaş tehlikesinin tırmanışı da aynı nedenden kaynaklanıyor” diyerek bu nedenini “Emperyalist kapitalist sistemin iflası” olarak tanımladı. Dolayısıyla hem ırkçılığa ve faşizme hem de yükselen savaş tehlikesine karşı savaşımın sistemin kendisiyle hesaplaşma temelinde ele alınıp yürütülmesinin zorunluluğunu vurgulayarak sunumunu tamamladı.
Dinleyicilerin kısa görüş açıklamaları ve sorularına ayrılan panelin ikinci bölümü çok canlı geçti. Gökay Akbulut’a ağırlıklı olarak faşist parti Afd’nin yükselişi ve Sol Parti içindeki bölünmeye dair sorular sorulurken H. Selim Açan’a çeşitli yönleriyle son Filistin-İsrail savaşına ilişkin sorular soruldu.
İlki 18 Kasım’da Strasbourg’ta düzenlenen panelleri dizisinin üçüncüsü 10 Aralık’ta Köln’de yapılacak.