GENÇLİKİŞÇİ SINIFI
F Tipi'nde basın açıklaması
TUYAB, İHD ve TUAD Tekirdağ 1 ve 2 Nolu F Tipi Cezaevi önünde eylemdeydi
Tekirdağ 1 ve 2 Nolu cezaevinde son zamanlarda devrimci tutsaklara; özelllikle ağırlaştırılmış müebbetlerin havalandırma haklarına ilişkin yaptıkları eylemlere azgın saldırılarla yanıt veriliyor.
Hak ihlallerini protesto eden devrimci tutsaklara yapılan saldırılar artmakla birlikte, bu saldırılara ilişkin soruşturma ve şikayetler; cezaevi yönetimi tarafından aynı pervasızlıkla yanıtlanmakta.
TUYAB, İHD ve TUAD bugün Tekirdağ F Tipi Cezaevi önünde bir eylem gerçekleştirdi. Aileler, Tekirdağ’a yolculuk esnasında, Tekirdağ sınırlarına kadar hiçbir problemle karşılaşmazken; Tekirdağ sınırları içerisinde cezaevi yönetimini aratmayan uygulamalarla karşılaşıldı. Yol boyunca konuşlanan polis, çevik kuvvet ve trafik polisleri aileleri engellemek için ellerinden geleni yaptılar.
Ailelerin yolculuk yaptığı araç anonslar sonucu durdurularak, sudan sebeplerle (araç muayenesinin yapılmaması gibi) uzun bir süre yol üzerinde durduruldu ve ceza makbuzu kesildi. Neredeyse her iki kilometrede bir yapılan kontrollerle, eylemcilerin eyleme gecikmesi adına her türlü engellemelere başvuruldu.
Engellemelerin ardından, cezaevi önüne gelen aileler hava koşullarının sert olmasına rağmen basın açıklaması yaptılar. Açıklama yapılmadan önce, “İşkenceci müdürler görevden alınsın!” , “Tecrit işkencesine son!” , “Ağırlaştırılmış müebbetler yalnız değildir!” , “Havalandırma hakkı engellenemez!” , “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!”, “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!” sloganları gür bir şekilde atıldı.
Yapılan açıklamada;1980‘den bu yana insanlık dışı uygulamaların hala sürdüğü ve 19 Aralık 2000 yılında yapılan hapishane katliamlarından sonra uygulamaya sokulan F Tipi cezaevlerinde, aradan 10 yıl geçmesine rağmen değişen bir şeyin olmadığı; işkence ve hak ihlallerinin artarak devam ettiği belirtildi.
Tekirdağ 1 ve 2 Nolu F Tipi cezaevlerinde müdürlerin gözetiminde siyasi mahkumlara yapılan fiziki, sözsel işkence ve kötü muamelelerin artarak devam ettiği vurgulandı.
Her sabah yapılan sayımlarda siyasi mahpusların darp edildiği, fiziki işkence uygulandığı, söylendi. Bu işkenceler sonucu kolu kırılan Şehmus Avcı, Bektaş Karaman, İlyas Argun‘un maruz kaldığı fiziki işkenceler anlatıldı.
Açıklamada, sağlığa erişim ve tedavi hakkının gasp edilmesine de vurgu yapıldı. Sağlık politikalarındaki son değişimle; aile hekimliği uygulaması nedeniyle, Adalet Bakanlığı‘nın cezaevlerine hekim göndermediği belirtildi. Haftada iki kez part-time (yarım gün) hekim gönderildiği ve sürekli hekim bulunmadığı, söylendi. Acil tıbbi müdahale gereken mahpusların, emir komuta zincirindeki bürokratik zorluklarla ölüme mahkum edildiği açıklandı.
Yayın yasağı ve iletişim hakkının engellenmesinden bahsedilen açıklamada;
değişik düşünceleri içeren ve yasak olmayan yayınlar, Kürtçe yayınlar elde bekletilerek kimi kez geç verilmekte, kimileri ise herhangi mahkeme kararı olmamasına rağmen idarece alınan keyfi kararlar doğrultusunda verilmemektedir.
Çoğu kere hastaneye gitme talepleri ret edilmekte, telefon kullanma günlerinde durumu ailelerine aktardıklarında iletişim hakları engellemektedir. Buradaki amaçsa işkence ve kötü muamelelerin tespitinin zorlaştırılması ve delillerin ortadan kaldırılması çabasıdır.
Ağır müebbet hükümlülerinin havalandırma hakkı ihlali üzerinde durulan açıklamada;
Ağır müebbet hükümlülerinin havalandırma saatleri bazı hapishanelerde günde 3 saat olarak uygulanmakta, Tekirdağ 1 ve 2 Nolu F Tipi Cezaevi‘nde günde 1 saat olarak uygulanmaktadır. Diğer hücre arkadaşlarıyla aynı saatlerde havalandırmaya çıkarılmayarak, iletişim kurmaları engellenmektedir. 5275 sayılı Ceza İnfaz Kurumu‘nun 25. maddedeki tanımlamaların yoruma açık olması ve belirsizliği nedeniyle cezaevleri yönetimlerinin keyfiyetiyle bu maddede tarif edilen sınırlılıklar belirlenmektedir. Ölünceye kadar hücrede yaşayacak olan bu mahpuslar açısından adeta insanı tüketen bir ortam yaratılmakta ve “asmayalım da besleyelim mi?” 1980 anlaşıyışı devam etmektedir.
Pencerelerin açılmasını engelleyen sabit çelik dolaplar hücrelere yeterli hava girmesini önlemektedir. Dolayısıyla duvarlarda küf ve nem oluşmaktadır. Sonuç olarak bu koşullarda solunum hastalıklarına yakalanmamak mümkün olmuyor. Ağır müebbet hükümlülerine uygulanan bir saat olan havalandırma saatlerinin insani temelde düzenlemesi için yaptıkları pasif eylem nedeniyle, hükümlüler havalandırmadan hücrelerine girmemek için direnmekte, gardiyanlar tarafından zorla hücrelerine sokulurken darp edilmekte, çeşitli yerlerinden yaralanmaktadır. Ali Gülmez havalandırma alanından hücresine girmediği için kendisine 10 gardiyan tarafından zor kullanıldığından dolayı bel ve boynunda oluşan ağrılar nedeniyle, sağlığı olumsuz olarak etkilenmiştir.
Ayrıca üçlü hücrelerde bulunan politik mahkumlar yapılan bu pasif eylem destek verdikleri için, hücrelerine sokulurken darp edilmekte.
Bizler ağırlaştırılmış müebbet cezalı hükümlülerin taleplerini bir kez daha buradan duyuruyoruz. Bunlar;
–Temiz hava ve güneş ışınlarından yararlanma koşullarının sağlanması için havalandırma saatleri asgari düzey olan 8 saate çıkarılmalıdır.
-Asgari yaşam standartlarının oluşması için haftada bir gün (temizlik, hücre havalandırması ve çamaşır yıkama, kurutma vs. için) kapının gün boyu açık tutulması sağlanmalıdır.
-Mahpusların aksi yönde beyanları olmadığı sürece aynı havalandırmayı paylaşanların havalandırmaya aynı saatlerde bereber çıkmaları sağlanmalıdır.
-Tekli hücrelerin 1/3 oranında açılan penceresinin tam açılabilmesi sağlanmalıdır.
Revir, görüş, yemek, aramada onur kırıcı davranılması; çırılçıplak arama dayatması, keyfi sürgün sevkler, elektrik ücretlerinin mahpuslardan alınması ve daha birçok hak ihlali belirtildi.
Son olarak, “özellikle son dönemde uyguladığı işkence ve kötü muameleden dolayı Tekirdağ 1 Nolu cezaevi müdürü Ali Haydar Ak başta olmak üzere işkenceci müdür ve diğer personellerin görevden alınmasını, hapishanelerin bağımsız izleme kurullarına açılarak gerekli tespitlerin yapılmasının sağlanmasını istiyoruz” denildi.
Açıklamanın bitmesinin ardından, bir tutuklu annesi mikrofonu alarak; “O müdür gelsin bana işkence yapsın, buradayım. Benim oğluma işkence yapmasın, buradayım gelsin bana yapsın!” diyerek öfkesini dillendirdi.
Annenin konuşmasını ardından, “Anaların öfkesi katilleri boğacak!” sloganı atıldı. Annenin konuşmasının ardından söz alan avukat müdürle görüştüğünü, mahkumların neden dayak yediğini, onlara yapılan işkenceleri anlattığını söyledi. Fakat yanıt olarak, müdürün sürekli güldüğünü söyleyen avukat, müdürün sürekli olarak, “Niye böyle, niye böyle?” diye aynı soruyu kendilerine sorduğunu, savcılığa başvuracaklarını belirtti. Basın açıklaması sonrasında aileler görüşe gittiler.
Dışarda bulunan destekçiler halaylarla bekleyişlerini sürdürdüler.
Bekleyiş esnasında da cezaevinin insanlık dışı uygulamaları kendini bir kez daha gösterdi. Eylemciler, cezaevi tuvaletini kullanmak istediler. Cezaevi tarafından, ilk başta olumlu yanıt verildi; üst aramasından sonra tuvaletin kullanılabileceği söylendi. Fakat, bekleme esnasında askerin; “ziyaretçi misiniz?” sorusunun ardından, içeride akrabalarının olduğunu söyleyen eylemciler dışarıya çıkarılmak istendi. Defalarca bunun insani bir hak olduğu anlatıldı ve tartışıldı, ama “emir kulu” olduğunu söyleyen asker üslubunu sertleştirdi ve dışarıya çıkarmadaki ısrarını sürdürdü. Çıkmayacaklarını belirten eylemcilerin tutumu üzerine “Komutanımı arayacağım” diyen asker, dediğini yaptı ve aradan bir dakika gibi kısa bir sürenin ardından bir komutan ve emrindeki sekiz asker beş kadın eylemciyi dışarıya çıkarmak için geldiler. Eylemcilerin sergilediği net ve ısrarcı tutum karşısında, tuvaleti kullanmanın bir sakıncası olmadığını söyleyen asker, sergiledikleri akıldışı tutum karşısında, kendileri de mantıksal bir şey bulamadılar.