DÜNYA
Faşistlerin korkulu rüyası Atilla Acartürk
Faşistler tarafından hain bir pusuda 8 Şubat 1978’de katledilen Atilla Acartürk’ün anısına kızkardeşinin dilinden anlatımı..
Demirbahçe’de başladı sol görüşle tanışması. Site Yurdu’nun sokaklarından korku salmaya faşistlere….
AİTİA’ne girdiğinde öğrencilerin üzerindeki faşist baskıları, haksızlıkları görüp, okula gelip-gidemeyen sol görüşlü öğrencilere önderlik yaptı.
Beşevler bölgesinde okulundaki 30-40 kişilik devrimci grup Atilla Acartürk’le 400-500’e kadar çıktı. Bu bölgede okula toplu olarak geliş gidişlerde yıllarca güvenliği sağladı. BAKDER’in başkanlığını, YDG’nin sorumluluğunu kısa sürede alması, kendisine olan güvenini etrafına yayması, gözü karalığı, yiğitliği, militanlığına saygı duyulması, devrimcilere önder oluşu faşistlerin kabullenemeyeceği bir hareketti. Korkudan yanına yaklaşamayan -ki yaklaştıklarında ne olduğunu iyi bilirler- faşistler davadan yıldırmak için ona çok kurşun sıktılar.
Faşistler nerede ise: Hukuk Fakültesinde mi, Siyasalda mı, Hacettepe Üniversitesi’nde mi, Eğitim Fakültesinde mi, Mamak’ta mı, Demirlibahçe’de mi, Abidinpaşada mı, Madenoğulları’nda mı, Tandoğan’da mı, Kızılay’da mı Atilla Acartürk oradaydı. Sadece Ankara’da değil.. Kısa sürede yiğitliği, militanlığı, önderliği, korkusuzluğu tüm devrimci yapılarda sevgi, saygı yarattı. Her zaman ezilenlerin yanında oldu. Düzene karşı savaştı. Tam bağımsız bir Türkiye için mücadele verdi. Ezilen dünya insanları için savaştı. Emekçilerin hakkını savundu. Vazgeçmeden, devrim ve sosyalizm için savaştı.
Düşüncelerini her an her yerde söylerdi. Halkın bilinçlendirilmesi ve ilk olarak da kendi ailerimizden başlamamız gerektiğini, dayanışma ruhumuzu hiçbir koşulda kaybetmememizi söylerdi.
Sokaklara çıktı, meydanlarda oldu, hep ilk sırada, fabrikalarda oldu, sendika çalışmalarına katıldı işçilerle, eşitlik istedi, özgürlük istedi, halkların kardeşliğini savundu.
Yıllarca evimiz devrimcilerle doldu. Ne yiğit yoldaşları ağırladı. Pırıl pırıl gençleri, umut dolu, sevgi dolu, mücadele ruhlu…
Çok okurdu ve okuduklarını arkadaşlarıyla, gençlerle paylaşırdı. Sevgi doluydu yüreği, yaralanan devrimci arkadaşlarını gördüğünde, kucakladığında onları kanlar içinde, duygularına faşistlere intikamı ekledi. Yoldaşları öldürüldüğünde ise…
8 Şubat 1978… çapraz ateş sonucu vurdular yiğit abimi…
9 Şubat 1978’de binlerce devrimci; ilk defa toplanan tüm devrimci yapılar, Karşıyaka’dan Atilla Acartürk’ü uğurladılar yoldaşlarının yanına… “Yaşasın devrim ve sosyalizm!” sloganlarıyla.
Atilla Acartürk’ü yaşatmanın en doğru yolu, onun taşıdığı mücadele bayrağının daha yükseklere çekilmesi olacağı bilincini devam ettirmektir.
Ne yapmıştı da devlete, hain pusular kurulmuştu? Ne yapmışlardı ki öldürülen yoldaşların katillerini saklayarak, bağrına basarak çeşitli üst kademelerde ödüllendirdi devlet? Bakan, milletvekili, dekan, zengin iş sahipleri yaptı. Mafya olanları ödüllendirdi. Medikal şirketleri, temizlik şirketleri, fabrikalar, büyük kurumlardaki temizlik ihalelerine tek girip başkalarını sokmayanlara hep gözünü kapadı. Hep faşistlere göz kırptı. Hiçbirine dokunmadı. Dokunamadı…
Halkın gözünü boyamak için, susturmak için faili meçhul cinayetlerini soruşturma komisyonları kurdu. Sonuç yok, sonuç sıfır!
“Türkiye seninle gurur duyuyor” dedirtecek kadar rahat, serbest davrandıracaksın katili, slogan attı diye işkence yapıp hapishanelerde çürüteceksin sol görüşlü gençleri. Yaptıkları belli olan Oral Çelik’i özel arabalarda kurulup çeşitli yerleri kontrollerde bulunduracak kadar geniş olacaksın. Doğan Öz’ün katilinin ticaretle uğraştığını bilip, zenginliğine zenginlik kattığını bileceksin, pek çok katliamda da adı geçecek. Pırıl pırıl gençlerimizi asarak, öldürterek göz yumacaksın olanlara ve güçlü güvenilir devlet olacaksın…
…
Devletin sahip çıktığı katiller, hangi mevkide olursa olsunlar, hangi saltanatı sürdürürse sürdürsünler cezasız kalmayacaklar… Bazen kurşunlara hedef olacaklar, bazen de kazalara… Ecelleriyle ölmeyeceklerini öğrenecekler ve unutmayacaklar…
Arşivlerde gizlenen bilgilerle katilleri saklayanlar, açıklamaya korkanlar da, bir gün o arşivlerde kendilerini bulacaklarını, namlunun kendilerine de çevrileceğini unutmasınlar…
Çok küçüktüm abi
Seni kaybettiğimde
-yüreğim çok büyüktü-
Hala çok küçüğüm abi:
Yıllar yıllar geçti kolay olmayacağı belli idi, yüreğim daha mı küçüldü?
Oysa:
Mitinglerden kaldı
Fitillerde yüreğimde
Gece afişlerinde
Sabah buluşmalarında
Uyumadan
Hazırlanış
Korsan mitinglere
Yaşam kurşun misali
Gözler, o gözler
Çakmak çakmak
Korku yok
Telaş var
Yoldaşları koruma adına frukolardan
Devrim sevdası düşmüş yüreğe
Mücadelede yaşamanın nedeni
Devrim olmalı
Ölmenin nedeni devrim ve sosyalizm
Ellerinden, ayaklarından değil
Gözlerinden vurmalı faşistleri
Kör kuyulardan çıkartıp anıları boş sözlerden vazgeçmeli
Dayanışmayı eylemlerde yaşatmalı
Bir daha yürekler dağlanmadan
Diyorum ya abi
kalmadı kurşun girecek yer
“makinalı gerek, top gerek Atilla Acartürk’ü”
unutturmak için
biliyorsun ya abi
“sen benim yaşamımdaki en büyük güzelliksin.”
Tülay Acartürk
Faşistlerin korkulu rüyası Atilla Acartürk
Atilla Acartürk, Ankara’da 80 öncesi devrimci mücadelenin önderlerindendi. Militanlığı ve gözükaralığı kadar dostluğuyla da öne çıkan, dönemin devrimci gençlerini çevresinde toplayan bir yiğit devrimciydi.
Atilla Acartürk, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ne başladığında Beşevler’deki kampüste 30-40 kişilik bir grup olan devrimci öğrencilerin sayısı, Atilla’nın okula başlaması ile birlikte 400’e kadar çıkmıştı. Atilla Acartürk’ün çevresine yaydığı güven ve militanlık bu çoğalmayı sağlayan temel etkendi. Atilla, devrimci, demokrat öğrenciler tarafından ne kadar seviliyorsa, faşistler de ondan bir o kadar korkuyor ve kin besliyordu. Tabii devlet de Atilla’dan haberdar ve rahatsızdı.
1978’in 8 Şubat’ında okul her zamanki polis kuşatmasından farklı bir abluka altındaydı. Faşistlerde de bir tuhaflık hissediliyordu. Herkes birbirini uyarıyor, dikkatli olmasını söylüyordu ama özellikle Atilla’ya geliyordu dikkat dilekleri.
O dönem faşist saldırılardan ötürü okula toplu olarak yapılan geliş gidişlerde güvenliği Atilla Acartürk sağlıyordu. O gün okuldan yapılan toplu çıkışta öğrenciler kurulan hain pusudan habersiz ilerliyordu otobüs durağına. Atilla Acartürk, pusuya yatan faşistlerin açtıkları çapraz ateşle katledildi. Devrimci dürüslüğün, samimiyetin, sakınmasızlığın sembolü olarak ölümsüzleşti.
9 Şubat’ta yapılan cenaze töreninde, binlerce devrimcinin katılımıyla toprağa verildi. Cenazeye tüm devrimci yapılar katılmıştı. Karşıyaka Mezarlığı’ndaki cenazeye gitmek için onlarca belediye otobüsü rehin alınmıştı.