MAKALELERManşetSOSYALİZM

Geçmiş değil, bugün ve gelecek

Tüm dengeleri sarsacak bir çağ dönümü alttan alta eşelemekte kapitalizmin çürümüş toprağını

Zamansız ve mekansız başlayan bir anlatı değildi o.

Durgun gökte çakan bir şimşek olarak da çıkmadı ortaya.

Dünyanın tüm sömürücü sınıfları için bir karabasan; dünyanın tüm sömürülen sınıf ve ezilen halklarına ise kurtuluşun yolunu gösteren bir ayağa kalkıştı.

Rusya’nın işçi ve köylüleri, yüzyılların ezilmişliğinden, horlanmışlığından, boyun eğdirilmişliğinden, kör cahilliğinden silkinip patlamalı bir akışla önlerindeki bentleri yıkarak düzlediler devrimin yolunu.

‘Devrim’den söz ediyoruz. Her devrim, sert bir dönemeçtir toplumların yaşamında. Sadece mevcut egemenlik ilişkilerini yıkmakla kalmaz; köhnemiş ne varsa, bütün eski anlayış ve alışkanlıkları yıkarak açar yolunu ve ilerler.

Devrim yapmak; herşeyden önce, toplumun bağrında taşıdığı tüm çelişkileri, yüzü yeni bir dünya yaratmaya dönük mücadele içinde devrimcileşerek çözebilecek bir sınıfı gerektirir.  Devrimci politika ve taktikleriyle onun önünde yürüyüp her adımında yol gösterecek, kavganın içinde önderleşerek sınıfı nihai hedefe götürecek bir parti… İşte devrim, işte iktidar, işte Ekim Devrimi!..

“Her grev, devrimin binlerce başından birinin görünmesidir” der, sınıf düşmanının önsezileriyle Rusya İçişleri Bakanı. Onu doğrularcasına, 1905′te grevlerle birlikte yükselir barikatlar. Kendiliğinden gelişen kitlesel grevler, Bolşeviklerin sosyalizm propagandasıyla birleşerek “Kahrolsun Otokrasi!” sloganıyla politik greve dönüşür. Devrimin sadece başı değil, kendisi de görünmüştür artık. Sömürülen yığınların devrimci ayağa kalkışları içinden, bin yıllık köhnemiş Çarlık düzenine karşı yepyeni bir iktidar filizlenir: Sovyetler. 1905′te fabrikalardan, atölyelerden, evlerden, kışlalardan devrim yapmak için sokağa taşan kitlelerin devrimci enerjisi, önderlik edecek partinin zayıflığı yüzünden boşa düşer.

Rus proletaryası da 1905’te yenildi. Ama dövüşerek alınan bu yenilgi, proletarya ve emekçilerin yeniden ayağa kalkma düşünü ve azmini güçlendirdi sadece. Bu deneyimden çıkarılan derslerle de donanmış olarak 1917′de, sadece Çarlıktan değil, burjuvaziden de çekip aldılar kendilerinin olanı: İKTİDARI!

26 Ekim 1917 sabahı devrime uyandı Rusya. İşçiler, köylüler, zorla silah altına alınıp cepheden cepheye sürülmüş askerler zaferlerini kutluyordu. Zaferi kutlama amacıyla havaya sıkılan mermi seslerine yeni iktidarın yeni sahiplerinin sesi karışıyordu: “Kolları sıva şefim, şehir barut kokuyor.”

Yapılacak çok iş vardı. Devrim sırasında nasıl bir atılganlıkla dövüşüldüyse, işçi ve emekçi yığınlarını örgütleyip iktidarlaştırmanın eşsiz örneği olarak nasıl sovyetleri yarattılarsa, sosyalizmi inşa ederken de aynı yaratıcılık ve kahramanlıkla öne atıldılar.

Ekim Devrimi: İşçi sınıfını iktidara taşıyan devrim. Her şey Aurora Zırhlısı’nın Kışlık Saray’ı hedefleyen top atışlarıyla başlamadı elbet. Tarihin ileriye akışı, Paris Komünü’nden (1871) sonra ikinci kez sosyalizmin zorunluluğunu devrimle hatırlattı. Burjuvaziyi iktidardan alaşağı eden işçi sınıfı, kapitalizmin temellerine yönelerek sosyalizmin gerçekleşebileceğini tüm açıklığıyla gösterdi.

Tarih, gelecek üzerine sorulabilecek tüm soruların yanıtlarını da içinde taşıyor. Biz onun hareketini ve geleceğin nasıl biçimlenmesi gerektiğini biliyoruz. Yönümüz açık! Devrimler ve karşıdevrimlerle yol alıyoruz geleceğe. Yenilgilerimizden ve düşmanlarımızdan da öğreniyoruz. Devrimin binlerce başı varmış. Her kesitte tayin edici olan soru şu: Biz hangisini tuttuk ellerimizle?..

Ekim Sosyalist Devrimi’ne ulaşılıncaya kadar işçi sınıfı ve emekçi kitleler hangi dönüşümleri yaşadılar? Bolşevik Parti, hangi aşamalardan geçerek geniş kitlelere önderlik edebilecek yeni tipte bir parti özelliğini kazandı ve iktidarı burjuvaziden söküp aldı?

Ekim Devrimi deneyiminin tanığı ve mirasçılarıyız!.. Eğer önleri aydınlatılmışsa, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin devrimci yaratıcılıkta sınır tanımadıklarını biliyoruz. Ancak bu sınırtanımazlığın özellikle de tarihin en kritik an ve kesitlerinde yönsüz, hedefsiz, yalnız kaldığında iktidarı fethedemeyeceğini, kurtuluşun gerçekleşmeyeceğini de birçok başka devrim girişiminden biliyoruz.

Ekim Devrimi’ni, o kritik günlerin her anına büyük bir inat ve kararlılıkla yön çizen bilinç ve iradeden, kısaca Lenin’den ve Parti’den öğrenmeliyiz. Eskimiş hiçbir fikir ve kalıbın tutsağı olmayan fakat devrimcilikte ve devrimci olan da ısrarla yolunu açan Ekim’in ruhu ve tarzıyla dalmalıyız yaşama!..

Ne biz devrim ve sosyalizm hedefimizi gözardı etmeliyiz ne de sınıfımız ve emekçi kitleler bizi gözden yitirmeli!..

Ne yenilgiler karşısında ‘dağılmalı’, havlu atmalıyız ne de göreli ilerlemeler ve başarılarla sarhoş olup kendimizden geçmeliyiz!..

Her koşulda proletaryanın çıkarlarının, devrimin ve sosyalizmin kararlı ve ısrarlı savunucusu olmak için, öngörü, yaratıcılık, iktidar bilinci ve tutkusuyla sosyalizmi zafere taşımak için… her komünist önce kendi içinde kendi Ekim’ini yapmalı; sonra onu, taşıyabileceği en son noktaya kadar taşıma çabası ve kavgasına dalmalı!…

Ayaklanma günlerinde, “Devrimin kurtuluşunun, açlığa karşı çarenin, toprağın köylülere devrinin kendilerine bağlı olduğunu bilerek fırsatların kaçmasına izin veren devrimciler en büyük cinayeti işlemiş olacaklardır” der Lenin.

Bugüne ilişkin ‘cinayet sebebi’ pekçok şey sayabiliriz bir çırpıda. Devrim öngünlerinde değiliz belki ama tarih ağır aksak da olsa ilerleyişini sürdürüyor. Her ne pahasına olursa olsun emperyalist kapitalizmin işini bitirecek o ışıklı yolu bir kez daha açmak için uğruna savaşılacak ve kazanılacak olan bir dünya var önümüzde.

Sosyalist devrimler çağını açan Ekim Devrimi, emperyalist kapitalist boyunduruktan kurtuluşun yolunu gösteren canlı bir örnek olarak dünyanın işçi, emekçi ve ezilen halklarına yol göstermeye devam ediyor! Dünya ekonomisinin kriz içinde debelenip, emperyalistlerin yağma savaşlarına hız verdikleri, işçi sınıfı, emekçiler ve ezilen halkların dünya çapında yoksullaştığı, aç kaldığı, işsizliğe ve kıyımlara mahkum olduğu koşullarda tüm dengeleri sarsacak bir çağ dönümü alttan alta eşelemekte kapitalizmin çürümüş toprağını.

O nedenle, tarihin derinliklerinde kalmış, biten bir şey yok! Şarkımız sürüyor!

Alınteri.org

Etiketler
Daha fazlası

İlgili

Close