DÜNYA
HaberSİZsiniz: OHAL’de gazetecilik
Banu Güven’le Istanbul’da Anayasader toplantısında karşılaştık. Iki cep telefonu ile donanmış HaberSİZsiniz ekibi olarak, kameraman arkadaşı ile birlikte, internetten canlı yayını yetiştirmeye çalışıyordu. OHAL’de çalışma koşullarını anlattı bize.
Alınteri: Banu hanım siz en son İMC TV’de calisiyordunuz.
Banu Güven: En son, İMC Televizyonunda Artı Haber adı altında – eskiden beri yanımda taşıdığım bir isim oldu o – ana haberleri yapıyordum. Ve muhabirlik de yapıyordum zaman zaman. Bir takım dokumenter şeyler de hazirliyordum. İMC TV’deydim en son.
Alınteri: Ama sizin arka planda uzun bir gazetecilik geçmisiniz de var. Birçok yerden de herhalde işten çıkarıldınız.
Banu Güven: Bir çok yerden değil aslında. Uzun bir geçmişim olsa da, çok fazla yer değiştirmedim. İstikrarlı giden biriydim. Memleket işte. O çok istikrarlı değil. Gerçi bir başka istikrara girdi memleket. Şimdi ne oluyor, bütün gazeteciler hızla, yani sahibinin sesi olmayı reddedenler, işsiz kalıyor. Ben 18 yaşındayken bu ise başladım. Bu yüzden evet epey zaman oldu. Bu yıl 30. yılı falan olacak herhalde.
2011 seçimlerinden önce…
İşte NTV’de en uzun süreyle çalışmıştım. Ilk önemli haber kanaliydi Turkiye’nin ve çok önemli, çok iyi işler yaptı. Eleştirel bir gazeteciliği biz orda yapabildik, uzunca bir süre. Ama 2011 seçimlerinden önce, artık orası yayın politikasını tamamen değiştirdiği için, bazı isimlerle yolunu ayırdı. Onlardan birincisi de ben oldum, galiba yanlış hatırlamıyorsam. 14 yıl oldu zannediyorum. Evet 14-15 yıl oldu nerdeyse.
Şahane ışıklandırılmış stüdyolar
Ama yani, önemli olan şu, o zaman ben internet üzerinden yayıncılığa devam edilebilir, diye düşünmüştüm. Öyle de yaptım. Kendi kaynağımı kendim oluşturarak, işte Van’daki depremin ardından oraya da gittim. Arkadaşlarımın da destekleri oldu. İşte kamera desteği falan. Cep telefonumla da çekimler yaptım. Yani, bu işin sadece çok pahalı ve şahane ışıklandırılmış stüdyolarda yapılmasının gerekmediğini, zannediyorum, ben ve daha bir çok meslektaşım gösterdik. Şimdi de aynısı oluyor.
HaberSİZsiniz – Kamera Yerine Cep Telefonu
Kanun hükmünde kararnamelerle, çalıştığımız kanal türkiyenin son bağımsız haber kaynaklarından biri kapatıldı. Ve birçok arkadaşımız işsiz kaldı bugün. Sadece bizim kanaldan işsiz kalanlar değil, başka kanallardan ya da belki yurttaş gazeteciliği yapanlardan, yayan kişiler olarak destek veriyorlar ve HaberSİZsiniz diye bir hareket içindeyiz. Sürekli hareket içindeyiz çünkü. Kimin bunun içinde tam olarak yer aldığı almadığı.. Böyle bir şey yok. Biz mesleği yaşatıyoruz. HaberSİZsiniz, mesleği yaşatmak ve gerekeni yapmak demek. Bugün de onun bir örneğini verdik.
Alınteri: HaberSİZsiniz periscope üzerinden mi yayın yapıyor?
Banu Güven: Periscope üzerinden, Facebook üzerinden de yapıyor.
Alınteri: Ne kadar sık yayın yapıyor?
Banu Güven: Hiç belli olmuyor. Haftada bir yapmaya çalışıyoruz, ama bazen bakarsınız haftada üç yayın olabilir, bazen haftada bir olabilir.
KHK’lar: Marangoz Gazeteciler…
Alınteri: Her gün yapmıyorsunuz yani?
Banu Güven: Yok hayır çünkü insanlar bir taraftan hayatlarını kazanmak zorundalar. Biz şimdi İMC TV kapatıldıktan sonra, işsiz kalanlar arasında, hepimiz bir gayret içinde, bir prodüksiyon da belki olup da, ordan hayatımızı kazanmaya çalıştık. Bazılarımız işte kameraman olanlar. Bazılarımız metinler yazarak. Bazıları var, teknik bölümlerden arkadaşlarımız, onlar kamuoyu araştırma sirektlerinde veri giriyorlar. Bir başkası var. Marangozluk yapmaya başladı. Bir başkası var, tekstil atölyesinde, ailesinin galiba, bir şey yapıyor.
Yani bir taraftan hayatımızı kazanmaya… Ben işte şansımı, Almanya’da WDR Radyosu’na, Köln Radyosu ve Kosmo’ya haftalık izlenim-yorumlar geçiyorum. Yani telifle çalışıyorum. Bir şekilde hayatı idame ettirmek için hepimiz uğraşıyoruz. Hal böyleyken, imkanı olanlar, önemli olan zamanlarda, gereken zamanlarda, hop biraraya gelip yayın yapabiliyorlar mesela. Ankara’da da bir sürü arkadaşımız var.
Ekonomik Açıdan Diz Çöktürme
Alınteri: Yani geçimlerini sağlamak zorunda oldukları işin koşullarına göre… Peki iş bulamayanlar.
Banu Güven: Biz artık çalışacak herhangi bir ana akım kanal bulamayız. Yani yeni kurulmakta olan bir kanal vardı. Birkaç arkadaşımız oraya gitti. Orda başladı. Ama tabii bir elin parmaklarını geçmez bile, yani bu rakam. Özellikle mimlenen kişiler. Eleştirel yaklaşıp da soru soran ve sorduranlar, artık asla bu koşullarda Turkiye’de başında, medya ve televizyonda özellikle kendine yer bulamaz. Birkaç tane gazete var daha çalışılabilecek. Ama onlar da kendi yagiyla kavruluyor yani. Çok ekonomik açıdan da bir diz çöktürme gayreti var.
Her Yerde Yayın
Alinteri: Yurtdisi ile baglantili baska bir secenek dusunulebilir mi? Bianet, Mediascope, Dokuz8 vb. örnekler üzerinden? Bu tur herhangi bir girisim var mi? Ya da Can Dundar’in Alman basinina yazmasi gibi.
Banu Güven: Can, Die Zeit’a haftalık yazı yazıyor. Onun dışında, bir yazar olduğu için de, aynı zamanda bir takım STK’larin da dayanışma göstermesi çok önemli. Biz gazeteciler de onu bekleyebiliriz. Ama asil istediğimiz şey, bizim işimizi yaparak, hayatımızı kazanmaya devam etmek. Yani, projeler verebiliriz, o projelere bir şeyler alabiliriz. Ama Turkiye’de öyle bir durumdayız ki, Kanun Hükmünde Kararnameler varken, bugün kurduğunuz ve yatırım yaptığınız yer yarın olmayabilir artık.
Ve özellikle de mimlenmis kişilerin yaptığı girişimlerin, yarın yani kuruldugunun ertesi günü bir KHK ile kapanması işten değildir. O yüzden, su an yapılması gereken, böyle bir tüzel kişilik oluşturmadan, aslında mesleğimizin odağında olan, haberin her yerde olduğunu, her yerde yapacağımız yayınlarla yansıtmaktır. Su an bunun ötesinde bir şey yapmak, sürdürülebilir olmaz.
Periscope, Twitter, Facetime
Bianet, eskiye dayanıyor ve iyi ki var diyorum Bianet için. Mediascope çok önemli bir yenilik yaptı. Çünkü onlar düzenli yayın yapıyorlar bir de, o açıdan önemli. Ama herkes, periscope’uyla, twitter’dan yaptığı yayınla, facetime’la her an izlenebilir durumda yani. Onlar da, proje olarak ortaya çıktılar ve projelerinin desteklenmesi son derece meşru bir şey. Yarın öbür gün belki biz de cesaret edersek, öyle bir şey yapabiliriz.
Biz dediğim kim, yani şimdi zannetmeyin ki burda gördüğünüz 10 kişi HaberSIZsiniz ekibi. Belki içinde benim tanımadığım da, Ankara’da bir sürü meslektaş da var yani. Her an herkes bir parçası olabilir bunun. Biz gazeteciler işi yapıyoruz, yurttaşların da yaymasini istiyoruz. Onlar da destek veriyorlar. Çekim yapan kadınlar var, daha bir sürü girişim var.
Alınteri: Yani yurttaş haberciliği gibi…
Banu Güven: Yurttaş haberciliği daha farklı bir şey. Biz gazeteciler olarak, mesleğimizi yapmaya çalışıyoruz. Yani biz gazeteciyiz. Yurttaş haberci değiliz. Yurttaş habercilik çok mühim. Çok başka bir şey. Dokuz8’in yaptığı yurttaş haberciliği ve başka bir takım örnekleri daha, kesinlikle bugünün toplumlarında olması gereken bir şey. Fakat Turkiye’de karşılaştığımız meseleyi, sadece yurttaş haberciliği üzerinden çözemeyiz. Yani burda, mesleği gazetecilik olan, profesyonel olarak bu işi yapan, bunun kriterlerini iyi bilen ve belli sorumlulukları olan, mesleğinin sorumluluğunu taşıyan kişilerin var olması. Ama kendi için değil yani, aslında hem kendimiz için, insan birey olarak var oluyoruz ama toplum için de var olması gerekiyor ve bunu sürdürmemiz gerekiyor. Bunun çabasını veriyoruz.
Yurtdışından Destek
Alınteri: Peki yurtdışındaki gazeteci örgütleri, size nasıl destek olabilir?
Banu Güven: Türkiye’de olan bitenle ilgili kamuoylarının bilgilendirilmesi, ve burda yapılan yayıncılık girişimlerine bakılması önemli. Belki bizlerden de iş isteyerek, birçok arkadaşımızdan belki telifle bir şeyler isteyerek. Belki orda bir dergi çıkabilir. Biz o dergiyi çıkaran kişiler olabiliriz. Böyle yollarla destek vermek daha doğru. Yani bizleri burda çalışırken, çıkmak zorunda kalanlar da olabilir, onlar ayrı bir konu zaten ama hala burda işini yapmaya gayret eden gazeteciler varken, onları burda tutarak, hayatlarını burda kazanmalarına yönelik projeler geliştirmek belki oranın işi. Yani dışardaki meslektaşlarımızın işi. Bir dergi fikri aklıma geliyor. Ya da bir websitesi olabilir. O websitesine yazı yazılır, video çekilir, gönderilir. Bunun için, orda bir fon olusturulursa belki, bu, kabul edilebilecek bir ilişki modeli olabilir. Bilmiyorum su an siz sordunuz diye yüksek sesle düşünüyorum.
Alınteri: İMC Tv vd. yayın kuruluşlarının malına mülküne el konuldu yağmacı bir şekilde. bunları geri alma kosulunuz var mi ya da ufukta öyle bir şey görünüyor mu?
Banu Güven: KHK’lar bunu öngörüyor. Yok zannetmiyorum. Bizim İMC TV’ye ait olmayan esyalarimiz da vardı. Onları koruyabildik. Ama İMC TV’ye ait olan, mesela Reji ne oldu bilmiyorum, o kiralanan bir şeydi. Bunlar teknik detaylar ama fikir su yani. KHK’larla kapatılan kurumların üzerlerindeki mal varlığına, her şeyine el konur. Yani bu total bir kapatma.
Alınteri: Yani bunu bypass edecek yeni bir televizyon vb.?
Banu Güven: Hiç olmaz. Çünkü çöpe atmak demektir her şeyi, kaynağı. Çünkü yarın tak hemen kapatılır.
Gazeteciliğin Cezalandırılması
Alınteri: Bütün alternatif basını büyük ölçüde biçmiş oldu. Ama buna rağmen Redhack emaillerinin yayılmasından korkuyor halen.
Banu Güven: Iktidarlar bilinmesini istemedikleri bir takım gerçeklerin ortaya çıkması ihtimalinden en çok korkuyorlar. Bu emaillerin daha devamının gelecek olması, bunların paylaşılması bir suç olarak karşımıza konmaya çalışılıyor. Oysa ki, diyelim ki özel bilgilerin saklanmasına dair hakkı var Berat Albayrak’in da. Sorun, bu sızıntı sonucu ortaya çıkan belgeleri yayınlayan gazeteciler değil, sorun başka bir şey. Eğer gerçekten gidip de birini yargılamaya calisacaklarsa, bulabilirlerse sızıntıyı kim yaptı, ona ulaşmaya çalışacaklar. Ama gazetecileri alıp içeriye bunun için sokamazlar. Onlar gazetecilik vazifesini yapıyorlar çünkü.
Yani, bu işin Snowden belgelerinde, Wikileaks’de gazeteciler nerde girdi içeriye. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey görmüyoruz. Ama memlekette bu oluyor ve sorgulanmadan gazetecileri içeri atmak için bir bahane demeyeyim de… Aslında mesele gerçekten de bilinmesi istenmeyen maillerin yayınlanmasında rol oynamış gazetecilerin cezalandırılması. Yani gazetecilik işinin cezalandırılması. Böyle bir şeyle karşı karşıyayız.
Biz Tolga Tanış’ın da, Hürriyet Washington temsilcisi Tolga Tanış’ın da, görevden alındığını gördük. Çünkü o da daha önce Powertrans’la ilgili çok şey yazmıştı. Böyle bir şirket var. Ve bu şirketin, Enerji bakanı olan ve Cumhurbaşkanın damadı olan Berat Albayrakla ilişkisi nedir? Buna dair oturup net bir açıklama yapmak gerekirken, böyle bir takım başka yollara başvurulduğunu görüyoruz. Yani gözaltılar gibi. Başka bir meslektaşımızın görevden alınması gibi.
Beraber yürüdük…
Alınteri: Ahmet Şık örneğin, neyin üzerinde çalışıyordu da, bu kadar rahatsız oldular?
Banu Güven: Ahmet Şık, aslında bugüne nasıl gelindiğini en iyi şekilde anlatacak meslektaşlarımızdan biri. Gayet iyi biliyor bunu çünkü. İşte Fethullah Gülen cemaatine bağlı olan yargı ve polisin zamanında işbirliğiyle, içeriye haksız bir şekilde sokulmuş olan bir arkadaşımızdı. O zamanlar, bugünün iktidarıyla o kesimler işbirliği içindeydi. Birbirlerini nereye koyacaklarını bilemiyorlardı yücelte yücelte. Ama ne oldu bugün iki kavgalı taraf.
Artık aklın o kadar çalışmayacağını düşündüğü bir noktadayız ki, iktidar yani cemaat komplosuyla içeriye atılmış ve özgürlüğü çalınmış bir gazetecinin, şimdi cemaat, hatta Fetö dediği örgütün propagandasını yaptığını iddia edebiliyor. Aslında şöyle bir şey var, gözaltına alınmadan, tutuklanmadan önce Ahmet birkaç günlük bir dizi yayınlamıştı. Orda da, nasıl iktidarın bugün Feto dediği oluşumla “Beraber bu yollarda yurudugu” – Erdogan’in o çok sevdiği şarkının sözleriyle – net bir şekilde görülüyordu.
Daha rahatsız edici çok fazla şey var tabii ki. Bir de şöyle bir şey var. Ahmet araştırmacı bir gazeteci ve bu iktidarın zamanında gizli saklı yapmak istediği bir çok seyi… Suriye’yle ilgili olabilir, başka şeylerle ilgili olabilir. O darbe gecesine ilişkin bir takım şeyler olabilir. Bunları ortaya çıkarma potansiyeli olan bir gazeteci arkadaşımız. O yüzden iktidara göre, içerde olması, dışarda serbest olmasından daha tercih edilir bir durum herhalde.