DÜNYA
‘Irkçılık yok, ayrımcılık yok, şiddet yok’
Türkiye–AB ilişkilerinde masadaki koz olan “Suriyeli Mülteciler” ile ilgili varılan mutabakatın yıldönümü yaklaşıyor. 18 Mart’taki mutabakata göre Yunanistan’a “düzensiz göçle” geçen Suriyeli göçmenler Türkiye’ye iade edilecek.
Yunanistan’da resmi olarak kamplarda yaşayan mülteci sayısı 65 bin. Yunanistan genelinde de 40 kamp var. SYRIZA Hükümeti bu konudaki yükü tamamen STK’lara, gönüllü kuruluşların sırtına yüklemiş durumda. Gelen bütün ödenekler hükümet üzerinden STK’lara gidiyor.
Kamplarda sorunlar büyük. Yunanistan basınına yansıyan haberlere göre son iki haftada 5 mülteci kamplarda hayatını kaybetmiş; kimi soğuktan kimi de yaktıkları kömürden. Kamplar ağırlıklı olarak ana yerleşim yerlerinin uzağında. Giriş-çıkışlar mümkün olsa da merkezlere uzak olması, toplu taşımanın yaygın olmaması kampları cezaevlerine dönüştürmüş durumda. Kamplarda yemekler yetersiz, sıcak su sınırlı, sağlık konusunda tablo vahim. Kızıl Haç ya da Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü’nün çabası ile her kampta bir doktor hazır bulunuyor. Acil bir durum olduğunda ise ambulans bulmak neredeyse imkansız. Zaten Yunanistan’daki ekonomik kriz sonrası birçok devlet hastanesi birleştirilmiş, bazı bölümler ise kapatılmış. Mülteci çocuklar devlet okullarına gidebiliyor ancak özel programlar sınırlı saatlerde veriliyor.
Yunanistan’da çok sayıda işgal evi kurulmuş. İşgal evlerinde Suriye ve Iraklı Arap ve Kürtler, Afganistan, İran ve Afrika’nın çeşitli ülkelerinden gelen mülteciler kalıyor.
Ağırlıklı olarak kamu binalarının işgal edildiği Atina’da, özel mülkiyete ait bir otel de işgal edilmiş. SYRIZA Hükümeti çok ses çıkarmıyor işgal evlerine. Ama su ve elektriğini kestiği işgal evleri de olmuş. Ancak bu ortak/komünal yaşamın sürdürülmeye çalışıldığı işgal evleri için bir engel oluşturmamış. Anında elektrik ve suyu yeniden temin etmenin yolunu bulabilmişler.
İşgal evlerinde, birbirlerinden ideolojik, etnik, sınıfsal olarak farklı insanlar aynı mekanı paylaşabilmenin deneyimini yaşıyorlar. Kararlar ortak alınıyor. Cinsiyetçi iş bölümünün az olduğu işgal evlerinde dayanışma öne çıkarılıyor. Örneğin evli olduğu kadına şiddet uygulayan bir erkek işgal evinde barınamıyor. Ortak yaşamın temel çerçevesi ‘ırkçılık yok, ayrımcılık yok, şiddet yok’… Çocuklar için oyun odası bile kurulmuş. Dil eğitimi yine gönüllüler tarafından veriliyor. Gelen mülteciler ortalama 5 ay bu işgal evlerinde kalıyor. Şehrin merkezlerinde kuruldukları için hayattan izole değiller, ortak parkları bile var.
Gönüllü olarak kurulan işgal evlerinin vermek istediği mesaj ‘eşitlik ve dayanışma ile dünyayı daha güzel kılmak mümkün’. Sadece gençlerin değil, 60 yaş üstü kadın ve erkeklerin de omuz verdiği mülteciler ve sorunları meselesi milliyetçiliğin yükselmesine karşı ciddi bir panzehir. Duvarlar, mekanlar 18 Mart eylemine çağrının yapıldığı afişlerle dolu. Umut olmaktan çıkan SYRIZA’nın mutabakatı iptal etmesini istiyorlar.
[Candan Yıldız’ın ‘Yunanistan’dan notlar: Göçmenler ana gündem’ başlıklı yazısından yararlandık]