DÜNYA
Kimin güvenliği?
Devletin kendi güvenliğini sağlayıcı adımlar için Avrupa’da toplumlar ‘özgürlük mü güvenlik mi’ dayatmasıyla karşı karşıya bırakılıyor.
HABER MERKEZİ– Avrupalı emperyalist devletler “terörü“ fırsat bilip ‘demokratik’ kırıntıları dahi adım adım yok etmenin peşindeler. Son aylarda gerçekleşen IŞİD saldırılarıyla birlikte asgari burjuva demokratik ‘insan hakları’nı hedefe çakmış durumdalar.
Tekelci devletler kendi güvenliği için daha sıkı önlemler almak, toplumu daha itaatkar kılmak için terör saldırılarını fırsat biliyor.
OHAL uygulamalarının neredeyse olağan bir hal aldığı Belçika’da daha geçtiğimiz gün havayolu ile seyahat eden yolcularla ilgili kapsamlı bilgi toplanmasına ilişkin yasa onaylanmış ve yerel düzeyde kasabalarda “güvenlik hücreleri“ inşa edileceği açıklanmıştı. İnsanları fişlemek ve toplumu ihbarcılaştırmak anlamına gelen bu tür “güvenlik“ uygulamaları Avrupa’nın diğer metropollerinde de öyle gözüküyor ki yaygınlaşacak.
İngiltere’de gözaltı süresi iki katına çıkarılacak
Üç ay içinde 3 saldırılarda nce 5 kişinin, 2 ay sonra Manchester’daki konserde intihar saldırganının kendisini havaya uçurmasıyla 22 kişinin, geçtiğimiz gün Borough Market’ta düzenlenen saldırıda 7 kişinin öldüğü İngeltere’de Başbakan Theresa May “terör ve aşırılıkla mücadelede insan haklarını teminat altına alın yasalardan taviz vermeye hazır olduğunu“ açıkladı. May “güvenlik makamlarının topladıkları bilgilerin adli kovuşturma için yeterli olmaması durumunda şüpheli şahısların hareket serbestliğinin kısıtlanabileceğini“ söyledi.
Gözaltı süresinin 14’ten 28 güne çıkarılması da gündeme alındı.
İşçi ve emekçiler için asıl tehdit
Bütün bu ‘önlemler’ için gerekçe “terör“ ve toplum “özgürlük mü güvenlik mi“ sorusuna sıkıştırılarak ikna edilmeye çalışlıyor ama bu noktada İngiltere işçi sınıfının dikkat etmesi gereken bir konu olarak madalyonun bir diğer yüzü de var:
Ekonomik büyüme tahmininin 2017’de 1,6’ya, 2018’de ise yüzde 1’e çekildiği, artan enflasyon oranının tüketimi de olumsuz etkileyeceği ve burjuvaların “belirsiz“ ortamda yatırım oranlarını düşüreceğinin beklendiği, bu durumun yüzde 5 olan işsizlik oranını da arttıracağının kesin olduğu İngiltere’de, tüm bu “güvenlik önlemleri“nin işçi ve emekçilerin biriken tepkilerinin patlama noktalarında onlara yöneleceği, “gerekirse“ grev ve yürüyüşlerin yasaklanması gibi uygulamaların sıradanlaşmasını da beraberinde getireceği gün gibi açıktır!