DÜNYAGENÇLİK

Kontrol kaybı

Bölgede yaşananlar, akıl satmak değil anlamak isteyene zengin bir deneyim sunuyor. Bugün ülkemizde de durup o günleri beklemek değil, o günleri hazırlamaya hız kazandırmak başa yazılmalıdır

Kontrol kaybı

Kapitalizmin krizinin tetiklediği ayaklanmalar yerleşik dengeleri sarstı. Neoliberal yıkım politikalarının biriktirdiği öfke, peşpeşe gelen toplumsal patlamalarla kendisine akacak kanal buldu. Neoliberalizmin uzun yıllara yayılmış çeşitli araç ve biçimlerle sağladığı ekonomik-ideolojik-kültürel hegemonyası sarsıldı. Kitle hareketleri ve ayaklanmaların zoruyla yeni bir dönem açıldı. Sokağın ve kitle hareketinin gücü herkesin ruhunda ve bilincinde yeniden canlandı. Ayaklanmalar yüzyılı kendisinden fiili olarak sözettirmeye başladı.

Dönem, dönem durulmalar yaşansa da ortaya çıkan tablonun geriye döndürülmesi artık çok kolay olmayacak. Yaşananlardan çok net bir mesaj ortaya çıktı; istediğini almak istiyorsan sokağa döküleceksin. Mübareğin devrilmesinde de olduğu gibi, istediğini almadan geri dönmeyeceksin.

Dün Yunanistan‘da başlayıp, AB‘nin birçok ülkesinde sokağın diliyle konuşan emekçiler, bugün Ortadoğu ve Afrika‘da başgösteren kitle isyanlarıyla devam ediyor. Kabarmanın seli gidip kumu kalmıyor. Yeni bentlere yüklenmeğe doğru yol alıyor. Farklı noktalarda benzer sorunlara karşı savaşım, dönem dönem geri çekilmeler-ileri çıkışlar biçiminde birbirini kovalıyor. Tarihsel olarak birbirini üst üste gelerek besleyip güçlendiren birikimler yaratıyor.

Farklı dünya görüşlerine sahip güçler bu hareket dinamikleri içerisinde yelkenlerini doldurarak, amaçladıkları düzleme doğru geçişi sağlamaya çalışıyorlar. Genel olarak sol cenah, özelde de sosyalistler bu ayaklanmaların kapsamına yanıt olabilecek örgütlülük ve hazırlıktan yoksun olmanın zorlanmasını yaşıyor. Her günkü faaliyetin yoğunluğu, kitleyle ilişkiler asıl karşılığını böylesi zamanlarda bulur. Kitle denizi içerisinde kürek çekmenin, tutulan köşe başlarının kazanımları böylesi zamanlarda katlamalı biçimde ele gelmeye başlar. Ön açıcı olur…

Libya’yla başarılmak istenen

Bu denklem içerisinde egemenler yola nasıl devam edeceğinden çok bu yeni dönemi nasıl yöneteceğine kafa yoruyor. Bir tarafta sistemi sarsan sokak hareketinin öznesi emekçi yığınlar, onların yoksulluk ve özgürlük yoksunluğunun sınırlarına yüklenmesi var. Diğer tarafta emperyalistler arası, birbirilerinin nüfuz alanlarını daraltma kavgası.

Burada, Libya‘daki tablo ve ortaya çıkabilecek gelişmeler bölge dengelerini etkileyen yeni sonuçlar doğuracak. BM‘de onaylanan yaptırımlar, ABD‘nin “her seçeneğin masada olduğu” söylemi, NATO‘nun müdahale tartışmaları yeni Somali‘lerin, Haiti‘lerin yaşanmasıyla birleşik gündeme taşınıyor. Libya’da daha şimdiden altı bin kişinin öldüğü düşünülürse, bu kan gölünün daha çok dolacağı görülüyor.

Tunus ve Mısır‘da sınıf iktidarlarını değil fakat on yıllardır sürdürülen işbirlikçi burjuvazinin diktatörlerini deviren ayaklanmaların, bölgede ve uluslararası alanda yaratacağı etkiler ve sonuna kadar gitmeyi zorlayabilecek yeni atakların gelişme olasılığının önünü kesmeyi de hedefleyen kanlı bir iç savaş ve emperyalist müdahale yakın bir tehdit olarak duruyor.

Emperyalist sermaye Libya’daki zengin petrol kaynaklarının Kaddafi‘nin kontrolünden çıkarılmasını kararlaştırmış durumda. Fakat müdahale sadece bununla sınırlı bir sonuç doğurmayacaktır. Libya’daki iç savaşı yönetmeyi, bölgenin bütününde ortaya çıkan yeni durumu kontrol altında tutmayı hedeflemektedirler.

Kazanmak için…

Bugün ülkemizde de durup o günleri beklemek değil, o günleri hazırlamaya hız kazandırmak başa yazılmalıdır. Her gün karşılaştığımız irili ufaklı tepkilere, grev ve gösterilere, kitle huzursuzluklarına yaklaşım, onlarla bugünden kurulacak ilişki hem bu eylemlerin büyütülmesi hem de geleceğe hazırlanmak açısından belirleyici bir öneme sahiptir. Bugün küçüğüyle büyüğüyle, büyük oranda kendiliğinden süreçler olarak yaşananlara burun kıvırmak, onları belli yönleriyle sınırlı görmek, işçi sınıfının iktidarı olan sosyalizme burun kıvırmak anlamına gelir. Bölgede yaşananlar, akıl satmak değil anlamak isteyene bu konuda zengin bir deneyim sunuyor.

Mısır’da bir dönemin diktası Hüsnü Mübarek‘i alaşağı eden ayaklanmanın arka planında, 2000‘lerin ortasında greve çıkan tekstil işçilerinin etkilerini bugün kimse inkar edemiyor. Ki bu grevler neoliberal saldırganlığın yarattığı yirmi yıllık suskunluğun ardından geliyor. Bugün ülkemizde özellikle TEKEL direnişiyle açılan sayfa, o büyük günlere hazırlığın kaldıracı haline getirilmenin koşullarını sunuyor. Neoliberal politikaların yaygınlaştırdığı güvencesizliğe, taşeronluğa ve geleceksizliğe karşı mücadele, UPS işçileri gibi bir kısmı kazanımla sonuçlanan direnişler ve devam eden eylemlerle bir yolu açmış bulunuyor.

Sadece halihazırdaki hükümetin devrilmesi değil, işçi sınıfının iktidarı olan sosyalizme yürümenin yolu, düşünsel ve pratik olarak süreçlerle dinamik bir ilişkilenmeyi, örgütlenmeyi derinleştirmeyi ve yaygınlaştırmayı zorunlu kılıyor!.. Kazanmak istiyorsak buna yükleneceğiz!..

Daha fazlası

İlgili

Ayrıca bak..

Close
Close