DÜNYA
Neoliberalizmin ayazından işçi baharına panelleri
Yaşanacak Dünya gazetesi tarafından düzenlenen panellerin ilki Stuttgart’ta, ikincisi Köln Yaşamevi’nde yapıldı
Yaşanacak Dünya gazetesi tarafından düzenlenen “Neoliberalizmin ayazından işçi baharına” panellerinin ilki Almanya‘nın Stuttgart şehri, Theodor Bauerle Saal Volkshochschule‘de, ikincisi Köln Yaşamevi‘nde yapıldı. Sunumları ve tartışmaları ile dinamik geçen panellere; panelist olarak Stuttgart’da; Birleşik Metal İş Danışmanı ve Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Gaye Yılmaz, Daimler Alternatif işçi temsilcisi Andre Halfenberg ve Yaşanacak Dünya temsilcisi, Köln’de, yine Gaye Yılmaz, Ford işçisi ve işyeri temsilcisi Kemal Doğan ve Yaşanacak Dünya temsilcisi katıldı.
Kapitalizmin yaşadığı kriz, dünyada ve Türkiye‘de işçi sınıfının durumu, özelde Tekel direnişi konuşuldu. Sendikaların bu süreçte oynadıkları olumsuz rol ikinci tartışma noktasıydı. Komünistlerin devrimcilerin süreçteki görevleri ve neoliberalizmin ayazını işçi baharına çevirmenin olanakları tartışıldı.
Stuttgart’da, salonda Alman dostların olmasından kaynaklı yapılan çevirinin akışkanlığı bir parça yavaşlatmasına rağmen, slayt gösterimi ile yaptığı oldukça dinamik konuşmasında Gaye Yılmaz; sınıf mücadelesinin üç ayağı ekonomik, siyasal ve sermaye ideolojisine karşı ideolojik mücadele, bu üç ayağın iktidar perspektifli birleşik yürütülmesinin önemini anlatarak konuşmasına başladı.
Kapitalizmin altın çağı 1950-1966 sonrasından günümüze gelerek, kapitalizmin krizinin yapısal sorunlarından kaynaklandığı “çözüm diye sarıldığı neoliberal politikaların da elinde patladığı”, kredi sistemi ile asalak sermayenin işlevli kılınmasının da çözüm olmadığı krizi tetiklediğini anlattı. “Kapitalizmin altın çağı” deşifre edilerek, bugünkü global ekonomiye geliş sürecini özetledi, artı değer, meta ilişkilerinde artı değer oluşumunu örneklerle anlattı.
Krize çözüm olarak geliştirilen dünya çapında üretimin parçalanması, tedarik zincirleri, Türkiye’de özelleştirmeler ve “kara deliklerin kapatılması”nın açmazları, sermaye birikimi, kar oranlarının düşmesi, kamu sektörü, eğitim, sağlıktaki özelleştirmeler ve sermayenin bu alanlara akması, işsizliğin büyümesi, bununla birlikte Türkiye’de yaşanan işçi direnişleri, Tekel direnişini kendi gözlemleri ile birleşik aktardı.
Sermaye ideolojisine karşı zaaflar bölümünde; 1990′larda bu yana özelleştirmelere karşı geliştirilen “Çok ucuza gitti!” tartışmaları, “KİT’lerin kara delik olmadığı”nı ispatlama çabaları, “Devlet mülkiyetine odaklanan” yaklaşımların anlatılması ile devam eden konuşma, dünyada üretimin parçalanması, tedarik zincirleri, Türkiye’de özelleştirmelerde sorunun “Çoğunlukla tekil olgular şeklinde ele alındığı, çözümlerin, kollektif ve sınıfsal olmak yerine günü kurtarmaya odaklandığı, yaklaşmakta olan tehlikelerin görmezden gelindiği”nin anlatılması ile sürdü.
Gaye Yılmaz; emek cephesinde ise; özelleştirmeler karşısında gelişen direnişlerin yalnızlaşması, “Tüyü bitmemiş yetim”, “Ben işçimin, emeklimin hakkını kimseye yedirtmem” söylemlerine karşı kollektif sınıfsal yanıtların üretilemediğini açıkladıktan sonra, anlattığı tavşan hikayesi ile özelleştirmeler karşısında AB sendikal hareketinin “Özelleştirmeye karşı çıkılmamalı!” “Yapılması gereken tek şey sendikaların sosyal diyalog masasına oturmasıdır” politikasına Türkiye’deki sendikaların nasıl uyduğu ve tavşanlaştırıldığının panoramasını gözler önüne serdi.
“Biz dizlerimizin üstünde durduğumuz için onlar bize büyük görünüyor!”
“Direnerek bir şey kazanılmaz” diyenlere en güzel cevabın 78 günlük Tekel direnişi olduğunu işçilerle yaptığı sohbetlerle birleştirerek anlatan Gaye Yılmaz Devrimci örgütlerin uzun yıllar aradan sonra işçi sınıfı ile kucaklaşması, yarısından fazlası dinci gerici partilerin etkisinde olan Tekel işçilerinde emeğin tek dostunun devrimci örgütler olduğu yönünde bilinçsel dönüşüm nüvelerini işçilerle yaptığı ‘Tamam, gerçek mücadele yürütmek için devrimci solcu olmak gerekir bunu anladık, ama o kadar çoksunuz ki hangisinden yana olacağız onu bilmiyoruz‘ konuşmasını aktararak örneklerken, bunun Tekel direnişinin en önemli kazanımı olduğunun altını çizdi.
Yer yer Selim Yılmaz‘ın da canlı örneklerle desteklediği konuşmalarda; “Tekel ruhunun çadırların sökülmesinden sonra işçilerin gittikleri bütün illere yayılacağı ve bunu Tekel işçisinin çok cılız kazanımlarından çok daha önemli bulduklarını” vurguladılar.
“Tekel, Marmaray, Esenyurt belediye işçileri vb. direnişlerin üst bir direniş komitesinde birleştirmek, tek tek illerde örgütlenmenin örülmesi, mücadelenin bundan sonraki seyri açısından görevin devrimcilerin omuzlarında olduğu, bununla topun ağzında olan şeker, enerji, karayolları işçilerine ve tüm dünyaya örnek oluşturulacağı” gerçeğinin altı özellikle kalın çizildi.
“Sendikanın, mücadeleyi önce Türk-İş binası önüne hapsettiğini, oysa guruplar halinde Ankara‘daki diğer işyerlerindeki işçilerin dolaşılabileceği, en son başvurulması gereken bir yöntem olan açlık grevinin bir çözümmüş gibi en başta direnen işçilerin önüne konmasınin yanlış” olduğunu söyledi. Yılmaz devamında şöyle dedi:
Dayanışma inanılmazdı. Trabzon‘dan kamyonlarla hamsi geliyor, o iki bin kişilik kolektif bunları ayıklıyor, pişiriyor, yine kolektif olarak yiyor. Amasya’dan gelen elma da öyle. Yine Türkiye‘li ve Kürdistan‘lı işçilerin yanyanalığı, Türk bayraklı çadır ile Kürtçe türkülerin yükseldiği çadırın olması işçiler için bu sorun değildi. Şovenizmin etkisine karşı bu birliktelik de gidilen illere taşınacaktır.
Son olarak sendikal bürokrasinin işçilerin gözünde düştüğü durumu ise Marks‘ın şu sözüyle özetleyerek konuşmasını bitirdi. “Biz dizlerimizin üstünde durduğumuz için onlar bize büyük görünüyor. Ayağa kalkalım”
Sendikalar bitmiştir
Daimler Alternatif Temsilcisi Andre Halfenberg; kendi işkolundan verdiği örneklerle sendikanın durumuna değindi. Kendilerinin IG-Metall içinde alternatif işyeri temsilcileri olarak son seçimlerde yüzde 60’ın üzerinde oy aldıklarını belirtti. Bugünkü sendikanın artık bittiğini, alternatif sendikacılığın bütün işyerlerine yayılmasının kaçınılmaz olduğunu, sendikanın sayıları 3 bini bulan işçinin işten atılması karşısında dahi bir şey yapmadığını anlattı. Özellikle Mettingen‘deki işçi çıkarmaların manipülasyonlar eşliğinde yapıldığına değinirken “Mercedes yeni modelini piyasaya sürme hazırlığı yapıyordu. Böylece gelişmiş teknoloji ile daha az işgücü ile üretim yapabileceğinden dolayı süreci bahane ederek işçileri attı” dedi.
Ford işçisi ve işyeri temsilcisi Kemal Doğan; IG-Metall ablemini görmeden işçilere bir şeyler yaptırabilmenin zorluklarına, sermayenin bire bir işçiler üzerinde hakimiyetinden dolayı örgütlü refleks ortaya koyma misyonundaki zayıflamaya, sendikanın işçiler üzerindeki etkisine değindi. “Ford’ da bazı işçiler olarak belli planlarımız vardı. Fakat Tekel direnişi bunu hızlandırdı. Ford işçileri olarak, Tekel direnişine destek için ilk elden bağış topladık ve arkasından bir heyet gönderdik. Bu bağışı da direnişte kaybettiğimiz Hamdullah Uysal‘ın ailesine verdik. Önümüzdeki dönemde Tekel direnişi için bir şenlik organize edeceğiz” dediği konuşmasını şöyle sürdürdü:
Bu Tekel direnişi ile beraber, işçinin bir sınıf refleksi, ortaya koyabilecek gücü olduğunu, işçi arkadaşların bu kriz koşullarında kendilerinin de yaşadığı sorunlarla beraber bir işçi dayanışmasından da öte bir sınıf dayanışma refleksi ile algıladık. Önceden bir araya gelme planları vardı fakat gelinmiyordu. Tekel direnişi ile bir araya gelmeyen işçiler dahi bir araya geldik, bu birlikte hareket etmeye dönüştü. Bu konuda sınıf kültürü almış, sınıf bilinci olan her birey, örgüt, parti, çevre, her neyse işçilerin içinde bulunduğu durum, ruh halinden anında kendi bilinç ve muhasebe yaparak çıktığının bir örneğidir burada yaptığımız.
Kapitalizm sistemsel kriz içinde
Yaşanacak Dünya temsilcisi konuşmasına; kapitalizmin krizinin sistemsel olduğu ve dünya çapında yükselen direnişlerle “Neoliberalizmin ayazından işçi baharına” ilerleyen bir dünya ile karşı karşıya olduğumuzu ve etkinliklerinin adını buradan aldığı ile başladı. Krizin ekonomik kriz ile sınırlı olmadığı, neoliberal ideolojinin pullarının dökülmesi ile ideolojik kriz içerisinde olduğu, emperyalistler arası kutuplaşmalarda yeni kamplaşmaları ve çelişkilerin derinleşmesini örnekleri ile anlattı.
Avrupa işçi sınıfı ve Türkiye’de Tekel direnişinin sınıfın artık duvara dayanma halinden kaynaklandığı, Yunanistan, Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya vb. ülkelerdeki örnekler ve Fransa, Yunanistan’da olduğu gibi militanlaşma eğiliminin aynı olguya dayandığına vurgu yaptı. Türkiye’de Tekel direnişinin de gösterdiği gibi öncü işçilerin başını çektiği taban örgütlenmelerinin önemine vurgu yaparken, Avrupa’da alternatif sendikacılığın güçlenmesi, devlet güdümlü son derece kurumsal sendikaların etkisinden çıkartılmasının zorunluluğunu anlattı.
Sözlerini “Avrupa işçi sınıfına önderlik ederek iktidara taşımak gibi bir yaklaşım içerinde değiliz. Fakat aynı zamanda enternasyonalistiz, Avrupa’da sınıf perspektifli mücadele yürüten bir örgütlenmeyiz. Dünyanın her hangi bir yerindeki direnişin başka ülkelere doğru yayılması, Tekel örneğinde olduğu gibi güçlü bir direnişin dünya işçi sınıfına motivasyon ve moral kaynağı olduğu, bu anlamda sınırlardan sınırsızlığa doğru ilerleyen bir dünyada, işçi sınıfının birlik dayanışmasına hizmet eden dünyanın her hangi ücra bir köşesindeki direnişler dahi bizi ilgilendirir” diyerek bitirdi.
Stuttgart’da Alman arkadaşlar Tekel işçileri için yürüttükleri faaliyetleri ve Alman yazılı ve görsel basının bilinçli olarak Tekel direnişini haber yapmaktan kaçtığını aktarırken, Yaşancak Dünya’nın bu doğrultuda neler yaptığını sordu. Yaşanacak Dünya temsilcisi Köln Türk Konsolosluğu önünde yaptıkları protesto dışında, diğer eylemleri Türkiye’li devrimci örgütlerle ortak yaptıklarını, dünya çapında tanıdıkları bütün devrimci örgütleri Tekel direnişi hakkında bilgilendirdiklerini anlatırken “Bunların yeterli olmadığını, sınıf içerisinde başlangıç olarak cılız da olsa dayanışma eylemlerinin örgütlenebilmesinin” önemine değindi.
Köln’de yapılan etkinlik sırasında Hürriyet gezetesi ve Kanal D Avrupa Gaye Yılmaz’la panelin içeriğine ilişkin mini bir röpörtaj yaptı. “Krizden çıkış doğrultusunda bir umut görüyor musunuz kriz devam mı edecek?” sorusunu Gaye Yılmaz “Sermaye için bir çözüm görmüyorum, sınıf ve emek cephesi açısından direnmekten başka çözüm yok” diye yanıtladı.