DÜNYA

Omuz omuza mücadelede ısrar edelim

mtngGeçtiğimiz Cumartesi günü (12 Kasım), AABK (Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu)’nın organize ettiği ve Demokratik Güç Birliği’nin desteklediği miting tüm görkemi yanında Kürt özgürlük hareketi ile Avrupa Alevi hareketi arasında kimi pürüzlerin de hala devam ettiğini gösterdi.

Mitinge Türk bayrağıyla gelen bir kişinin miting alanında dövülmesiyle başlayan gerginlik, AABK sözcülerinin sahneden “tüm bayrakları (asıl kastedilenin, Öcalan’ın fotoğrafı bulunan bayraklar olduğunu belirtelim) indirelim arkadaşlar, bu kurumların ortak kararıdır“ şeklinde yaptığı anonslarla büyüdü ve mitingin başlamasına uzunca bir süre engel olan çirkin bir atmosfer doğdu. (Alınteri okurları olarak ADHK‘lı arkadaşlarla birlikte sahne arkasına gidip bu anonsa müdahale etmeye çalıştık ve kurumların böyle ortak bir kararının olmadığını hatırlattık).

Yapılan bir hata başka bir hatayı doğurdu ve karşılıklı hatalar birbirini tetikleyerek son derece olumsuz bir ortama ve sonuçlara yol açtı.

Herşeyden önce şu; mitinge Türk bayrağıyla gelmiş bir kişiye bu şekilde müdahale edilmesi son derece yanlıştır. Oraya gerici-faşist bir grup örgütlü bir tarzda Türk bayraklarıyla gelmiş değildir. Böyle olsaydı, en başta biz devrimciler müdahale ederdik. Tek tek bireylerin -ki Alevi kurumunun tabanında CHP’lisinin de, Kemalistinin de olduğu biliniyor- Türk bayrağı ya da Atatürk posteri taşıyor olması müdahale edilecek bir durum değildir ve böyle bir müdahale, samimi olarak mahkum edilmesi gereken yanlış bir tavırdır.

Kapitalist sisteme, faşist rejime, burjuva devlete muhalif kesimler içinde CHP’li olan ve Atatürk’ü seven insanların sayısı az değildir. Bu onları dışlama hatta “düşman” gibi görme gerekçesi olamayacağı gibi ; bu ulusal sembolleri Türk faşizmi ve « sol » maskeli kimi ırkçı çevrelerin de kullanıyor olmasından hareketle -o insanlar bu tercihlerini örgütlü gerici-faşist bir tutuma dönüştürmediği sürece- “hemen müdahale edilmesi gereken“ bir sorun olarak görmek doğru değildir.

Gezi Ayaklanması süreci bu dersi herkese öğretmiş olmalıydı ama bu dersin alınmadığı ne yazık ki görüldü! Gezi’de Türk bayraklı ve BDP bayraklı inasanların omuz omuza direndiğine hep beraber tanık olmuştuk oysa.

Diğer taraftan, miting alanında sahnenin hemen önünde Öcalan bayraklı kitlenin varlığından rahatsızlık duyan Alevi kurumu yöneticilerinin ısrarla “bayrakları indirin” anonsu yapmaları, gerginliği azaltacağı yerde büyütmüştür. Yangının üzerine körükle giden bir rol oynamıştır.

Kaldı ki böyle bir anons, Türk bayrağı taşıdığı gerekçesiyle mitinge katılan bir bireye saldırılmasında da kendini gösteren siyaset yasakçılığı ve kendi doğrularını dayatmanın farklı bir biçimidir. Halbuki o miting, hepimizi tehdit eden faşizme karşı tüm demokrasi güçlerini –kendilerini inkar etmelerini istemeden- yanyana getirmeyi, güçlerini birleştirmeyi amaçlayan demokratik bir kitle eylemi olarak düzenlenmiştir.

O noktadan sonra işler daha da çığrından çıkmıştır. Bu kez mitinge katılan Kürt kitlesi içinden özellikle gençler, mitingin düzenlenme amacını da büsbütün unutarak “Bıji Serok Apo!” dışında slogan atmamaya başlamışlardır. Karşılıklı yapılan gerginliği tırmandırıcı bu hatalar mitingin havasını da, katılanların moralini de bozmuş ve arkasından da yeni olumsuz sonuçlar ortaya çıkmıştır.

Miting sonrasına yürütülen tartışmaların akabinde AABK’nın “hassasiyetlerimiz gözetilene kadar Güç Birliği ile ilişkilerimizi askıya alıyoruz” açıklaması aceleci ve talihsiz bir karardır. Faşizmin tüm silahlarıyla ve herkesi hedefe koyarak saldırdığı bir süreçte, güçlerin birleştirilmesi, daha fazla omuz omuza durulması, ortak mücadelenin yükseltilmesi gerektiği ortadayken, bu aceleci tavır doğru değildir.

AABK yönetimi, böyle bir kararı almadan önce en azından Demokratik Güç Birliği zemininde tartışma ve eleştiri mekanizmalarını işletmeyi esas almalı ve bu temelde yapılacak ortak değerlendirmelerin sonucunu beklemeliydi. Yaşadığımız dönemin hepimizin omuzlarına yüklediği tarihsel sorumlulukların büyüklüğü düşünülecek olursa bu sabır fazlasıyla gösterilmeliydi.

Diğer yandan Demokratik Güç Birliği’nin diğer bileşenleri, en başta da Kürt Özgürlük Hareketi’nin temsilcileri ortaya çıkan bu tablo üzerinde ciddi olarak düşünmek sorumluluğunu taşımaktadırlar. “Kitlenin ya da gençlerin kontrolsüz davranışı” vb. ikna edici olmayacak gerekçelerin arkasına saklanmaksızın yapılan yanlışların samimi ve güven verici bir özeleştirisi yapılmalıdır. Hiçbirimizin şu dönemde birbirimizden kolayca vazgeçme lüksü yoktu. Diğer yandan hepimizin birbirimize ihtiyacı vardır.

Tarihten almamız gereken derslerin ışığında hareket etmemiz gerektiği açıktır.

 

 

Daha fazlası

İlgili

Ayrıca bak..

Close
Close