DÜNYA
Ortadoğu’da değişen dengeler ve Türkiye’paneli yapıldı
Alınteri gazetesi tarafından düzenlenen ‘Ortadoğu’da değişen dengeler ve Türkiye’ başlıklı panel Köln Üniversitesi’nde yapıldı. Panele HDP Şırnak milletvekili Faysal Sarıyıldız, Artıgerçek internet gazetesi genel yayın yönetmeni gazeteci Celal Başlangıç ve Alınteri adına Hasan Selim Açan katıldı.
Açılış konuşması ve saygı duruşunun ardından önce kadınlardan oluşan Dengê Xwazayê (Doğanın Sesi) müzik topluluğu sahne aldı. Topluluğun seslendirdiği Kürtçe, Soranice ve İngilizce parçalar kitleyi coşturdu.
Faysal Sarıyıldız konuşmasına paneli düzenleyen Alınteri’ne, katılımcılara ve müzik topluluğuna teşekkür ederek başladı. Daha sonra Şırnak’ta yaşanan katliamı bütün ayrıntılarıyla anlattı. Bodrumlarda yakılanlardan Derya Koç’un dünyaya haykırışını aktardı. Kürdistan’daki katliamlarla, 1933’teki Almanya ve İtalya’da yaşananlar arasındaki benzerliklere dikkat çekti: “Geçmiş bir süreçten bahsetmiyoruz, katliamlar ve korkunç saldırı hala sürüyor. Panelin başlığı bu nedenle çok isabetli olmuş. Kürdistan ve Ortadoğu’da yaşanları birlikte düşünmek gerekir.”
Faysal Sarıyıldız, Arap Baharı’yla başlayan sürece değindi:
Tunus, Mısır ve Libya’dan sonra Rojava gerçeği yaşandı. Muazzam bir deneyimdir. Rojava sağlam bir eksenle mücadele etti. Sadece Kürtler değil, başka halklar da orada bir savaş verdiler. Enternasyonalistler oraya gitti ve savaştı. Kobanê düşmedi. Bu, ortak mücadelenin anlamı ve öneminin altını bir kez daha çizdi.
Kobanê direnişinin etkileri orayla sınırlı kalmadı. Türkiye’de yeni bir inanç oluşturdu. Sisteme karşı ortak mücadeleyle zaferin kazanılabileceğini gösterdi. Bu aynı zamanda HDP’nin güç kazanmasını getirdi. Bize dair ötekileştirici söyleme de net bir yanıt oldu.
Barış süreci konusunda hepimiz umutlandık. Barış koşullarından umduğunu bulamayan iktidar savaşa yöneldi. Dünyanın her yanında da bu böyledir.
Konuşmasının devamında sürecin gelişimini özetleyen Sarıyıldız, üzerine en çok laf söylenen “hendekler” meselesine değindi:
Hendekleri dönem dönem kapattırdık, fakat saldırılar daha da arttı. 12 yaşındaki Nihat Kazanhan o süreçte katledildi. Zaten Çökertme Planı 2014’ten itibaren gündemlerinde olan bir meseleydi. Ya eyvallah denecekti ya da direnilecekti. Her şeyi getirip hendeklere bağlarsak büyük yanlış yaparız. Bu vahşete rağmen kazanan biz olduk. Onlar yenildi. Darbe senaryosu yaşandı. Şu anda büyük kriz içindeler. Referandumu konuşacağız. Çünkü bütün suçlarını yasalara dayandırmak istiyorlar, savaş suçlarının cezasını çekeceklerini düşünüyorlar.
Ardından sözü Celal Başlangıç aldı:
Biz buraya kolay yollardan gelmedik. Suriye’de ne işimiz var sorusunun yanıtını bulmak için Arap Baharı’ndan başlamalıyız. Tayyip Erdoğan, Ortadoğu’da liderliğe soyundu. Hesaplayamadığı etken, Kürtler oldu. Geçmişte Suriye Kürtleriyle tanışırız. Tel örgülerin arkasından selamlaşırlardı. Sonrasında geçici süreliğine geliş gidişler başladı ama bazılarının sınırın bu yanına geçemediklerini görürdük. Onlara ‘kimliksiz’ Kürtler diyorlardı.
Bütün hikaye, Kürtler Suriye’de bir statü kazanmasın diyedir. Çözüm sürecinin bittiği yer, Kobanê düştü düşüyor denildiği zamandır. Bu savaş çıkacaktı, çünkü hazırlıklar buna dönüktü. 14 saat süren 30 Ekim 2014 MGK toplantısında -ki en uzun süren toplantılardan biridir- ‘Çöktürme Planı’ kararı alındı. Bu plan adım adım uygulandı.
Hendek savaşlarının en yoğun yaşandığı yer Cizre’dir. 7 Haziran’dan 6 ay kadar önce Cizre’de neler olabilir diye bir yazı yazan gazeteci şu an hapiste. Barış süreci devam ediyordu. AKP HDP’yi boğmak istiyor diyordu.
15 Ocak 2015 bir emniyet müdürünün MHP tandanslı Ahmet Takan’a yazdığı mektup var. Mektup’ta 140 emniyet müdürünün toplandığı bir toplantıdan bahsediliyor. ‘Çözüm süreci yere çakılmıştır. Vatanı siz kurtaracaksınız, elinizi korkak alıştırmayın. Kürtlerin kanı üzerinden seçim kazanmaya çalışıyorlar’ diye yazdı…
7 Haziran AKP için büyük bir kırılma noktasıydı, süreci öne çektiler. 7 Haziran’dan önceki bütün patlamalar dışardan bombadır, daha sonrakiler ise canlı bombadır, yöntem değiştirildi. Ceylanpınar’da öldürülen 2 polisin büyük bir provokasyondur. Olayı sitemize taşıdık, hala karanlıktır.
AKP’nin tehditleri tuttu ve AKP o seçimi kazandı.
Faysal Sarıyıldız ve Celal Başlangıç’ın süreçlerin seyrini aydınlatan bir çerçeve sunduklarını vurgulayan H. Selim Açan, bu tabloyu büyük resmin içine oturtmak gerektiğinin altını çizdi:
Bugün Ortadoğu’da taşların yerinden oynadığı, yerleşik dengelerin çözüldüğü bir dönem yaşanıyor. Ortadoğu’yu bir satranç tahtasına benzetebiliriz. Ne var ki bu satranç tahtası son dönemde kırıldı.
Bu kesit aynı zamanda emperyalist kapitalizmin krizine denk geliyor. Sadece Ortadoğu’da değil dünyada büyük bir altüst oluş yaşanıyor. Herkesin ‘nereden çıktı bu’ diye sorduğu ABD’de Trump olgusu ya da bugüne dek ‘demokrasi’ örneği olarak pazarlanan ülkelerde dahi ırkçı faşist parti ve güçlerin yükselişi bu altüst oluşun bir yansıması örneğin.
Bu tarihsel kesitte Kürt halkı, yüzyıl önce egemen güçler tarafından zorla gaspedilen kendi kaderini tayin hakkı şansını yakalamış durumda. Yeni bir emperyalist paylaşım kavgası yaşanan ve genişletilmiş Ortadoğu olarak tanımlanan bu coğrafyada, emperyalistler halkların birikmiş tepkilerini de sömürerek oradaki süreçleri (Tunus, Mısır) kendi istemleri yönünde etkilediler. Ama Kürtler bölgede bu sürece kafaca ve ruhça hazırlıklı girdiler.
Emperyalistler ve Türkiye’nin de yer aldığı bölge gericilikleri Suriye’ye müdahalede çuvalladılar. Buna karşın Kürtler, sadece direnişçi tutumlarıyla değil ortaya koydukları modelle de öne çıktılar, bölgede etkili olmak isteyen bütün güçler bu konumları nedeniyle Kürtlerle bir biçimde ilişkilenmek durumunda kalıyorlar.
Türkiye’de kimi çevreler, bu altüst oluş sürecinde Kürtlerin Suriye’de elde ettikleri bu paylaşılmaz konumu emperyalistlerin maşalığına bağlıyorlar. Şovenizmden kopamayan bu çevreler, ‘Kürt anasını görmesin’ misali ‘Amerikan uçaklarıyla kurtarılan bir Kobanê kurtulmasa da olur’ gibi sayıklamalarda bulunuyorlar. Peki ABD 37 gün neden bekledi? IŞİD Musul’u 24 saatte düşürdü. Irak Ordusu arkasına bakmadan kaçtı. Kobanê’de bir avuç Kürt gerillası sokak sokak, ev ev savaşarak zafer kazandılar. ABD pragmatist davrandı, böyle bir müdahale yapmasaydı aslında daha büyük belalarla karşı karşıya kalacaktı. Çünkü Kobanê’de bir irade vardı. Şengal’de yaşadıklarını Kobanê’de yaşamak istemedi.
Çözüm sürecinin gündeme gelişinin de bu şekilde noktalanmasının da arka planında aslında Rojava gerçekliği vardır. Türk burjuvazisi ve AKP’de PKK’de gücünü ve dikkatini Suriye ve Rojava üzerinde yoğunlaştırabilmek için birbirlerine baştan beri güvenmedikleri bu sürece yöneldiler. AKP’den farklı olarak PKK, ‘belki bir çözüm şansı yakalanabilir’ şeklinde bir samimiyeti de taşıyordu.
Rojava öyle bir örnek yarattı ki, demokratik-halkçı karakteriyle, enternasyonalist karakteriyle öyle bir örnek yarattı ki, Suriye’de savaşan bütün tarafların ortak korkusu şu: Bu devrim, Rojava’yla sınırlı bir devrim değil, çünkü Rojava esin kaynağı oldu. O yüzden emperyalizmin ve gericiliğin denetimindeki coğrafyada bunu boğmaya çalışıyorlar.
Herkes ulusların kendi kaderini tayin hakkı konusunda tutarlı olmak durumunda ve özellikle bugün hiçbir kayıt koşul koymadan bu hakkı savunmak zorunda.
Panelistlerin dinamik ve ilgiyle izlenen sunumlarının ardından etkinliğe bir süre ara verildi. Aranın ardından izleyiciler tarafından geniş skala içerisinden çeşitli sorular dile getirildi. Soruların ağırlığını Kürt direnişi ve referandum konuları oluşturdu.