DÜNYA
Suskunluk Sarmalı
Mustafa Kuleli ile Türkiye’de gazetecilerin ve basın örgütlerinin güncel durumu üzerine söyleşi yapıldı.
HABER MERKEZİ- “Gazetecilik Suç Değildir” etkinlikler dizisinin bir halkası olarak, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Sekreteri Mustafa Kuleli Stuttgart’a geldi. Ver.di’ye bağlı DJU (Alman Gazeteciler Sendikası), DJV (Alman Gazeteciler Birliği), ATGB (Avrupa Türk Gazeteciler Birliği)’nin birlikte düzenlediği, Alınteri, Özgür Politika ve Reporter Ohne Grenzen’in desteklediği etkinlikte, Türkiye’de gazetecilerin ve basın örgütlerinin güncel durumu üzerine söyleşi yapıldı.
Miting, Stand, Mektup Kampanyası
İlki Stuttgart’ta Ver.di sendikasının binasında yapılan etkinlikler dizisi, Frankfurt, Braunschweig, Hamburg ve en son 9 Mayıs’ta Berlin’de bitirilecek. Daha önce de, Aralık 2016’dan bu yana yine Stuttgart’ta bir miting yapılmış, “Kardeş Gazeteci” adı altında, cezaevlerine mektup kampanyası başlatılmış, çarşıda stand açılarak, cezaevlerine kart gönderilmişti. Kampanyalar halen devam ediyor.
Sunumu, Kamu Çalışanları Sendikası Verdi’nin Medya-Sanat Bölümü Baden Württemberg Bölge Başkanı Siegfried Heim’ın üstlendiği söyleşide, Mustafa Kuleli’nin yanı sıra ATGB II. Başkanı Attila Azrak, DJV Bölge Başkanı Dagmar Lange, Ver.di Eyalet Örgütü Başkanı Martin Gross, EFJ (Avrupa Gazeteciler Federasyonu) Yönetim Kurulu Üyesi Joachim Kreibich de konuşmacı olarak katıldı.
Master Degree
Mustafa Kuleli, Türkiye’deki durumu “otosansür” olarak niteleyerek, gazetecilerin hayatta kalma mücadelesine ve ülkedeki toplumsal ve siyasi arka plana değindi. Turkiye’ye ekonomik-siyasi yaptırımlar için, özellikle silah satışı ve göçmen anlaşması konularında Merkel vb. politikacılar üzerinde baskı kurulması gerektiğini söyledi ve ülkede ve yurtdışında yeni kurulan muhalif medya kuruluşlarına sahip çıkma çağrısı yaptı. Geçmişte sendikal örgütlenmeden dolayı, İMC TV’den atılan Kuleli’nin, “Turkiye’de içeri girmemişse bir gazeteci, 3 yıl-5 yıl falan, zaten gazeteci değildir. Biz bunu cesaretten çok, gazetecilikte Master Degree falan görüyoruz” sözleriyle espirili tutumu dikkat çekti:
“Türkiye’deki durumu özetleyecek tek kelime varsa. O da otosansür. Tutuklanmanız her zaman yazdıklarınızla ilgili olmayabilir. Yani bu piyango gibi bir şey aslında. Erdoğan’ı rahatsız edecek bir şey yazarsanız mutlaka hapse atılırsınız. Ama hapse atılmanız için illa Erdoğan’ı rahatsız etmeniz gerekmiyor. Şans eseri de atılabiliyorsunuz. Amaç insanları, gazetecileri korkutmak. En temelde bu var.
Otosansür nedeniyle bir suskunluk sarmalı oluşuyor. Medyada halen hareket eden arkadaşlarımız, her gün işe küfrederek, kendilerine kızarak gidiyorlar. Bir kısmı dayanamayıp istifa etti. Sonuçta herkes o kadar cesur değil. Çocuğunun okul parası var. Kirası var ve çalışıyor. Her gazeteci hangi haberin yapılmayacağını zaten biliyor. Editörlere, yazıişleri müdürlerine ve patronlara gerek yok.
Sendikal Örgütlülük
Bizim üyelerimizin ağırlıklı olarak bulunduğu yerler Cumhuriyet, Birgün, Evrensel, Bianet, Özgür Gündem, Yurt, ABC gazeteleri. Yeni kurulan Tele 1 de bunların içerisinde. Her an hem bu gazeteleri hem de sendikamızı kapatabilirler. Erdoğan, her şeye rağmen, en çok satan üç gazeteyi kontrol altına alamadı. Bunlar, Hürriyet, Posta ve Sözcü. Bunları da ele geçirme ve susturmanın yollarını arıyorlar. Hürriyet, Arap sermayesine satılmak üzere. Dubai’den. Axel Springer hisselerini satıp çekildi. Bir gelecek görmedi herhalde.
Gazeteci maaşı 400-500 Euro
Türkiye’de insanlar tweet atarken, iki kez düşünüyor. Gazetecilere gelince, Türkiye’de ortalama bir gazeteci maaşı 400-500 euro. Ülke genelinde işsizlik %10, medya sektöründe %30. Sadece facebook paylaşımları nedeniyle onlarca yurttaş, gazeteci olmayan yurttaş tutuklandı. Piyango yani.
İMC TV Kameramanı bal satıyor
İşten atılan ya da kapatılan Tv kanalları ve yayın kuruluşlarında çalışan arkadaşlarımız sektör değiştirdi. Örneğin, İMC kameramanı şu an süpermarkette bal satıyor. Çünkü o “tescilli bir terörist” oldu. Enformal sektörlerde, kayıt dışı part time işler yapabilir. Daha 24 yaşında ve Kürt bile değil. Sektör değiştiriyorlar. Gazeteciliği tamamen bıraktılar. Bir kısmı buraya geldiler. Geri kalanlar da cezaevinde zaten.”
ATGB’den Atilla Azrak, Alman medyasında Türkçe redaksiyonlarin kapanmasına değindi ve “Türkiye’de şimdiki durum 80’den daha kötü. Kural yok. Sinsi ve zamana yayılmış bir saldırı var. Zaman vb. gazetecilerle de birlikte durmalıyız. Çünkü politika bölüyor” dedi.
Eutelsat’tan Kürt Kanallarına Kapatma
DJV Eyalet Başkanı Dagmar Lange ise, konuşmasında “Türkiye’nin dünyanın en büyük gazeteci hapishanesine dönüştüğünü görüyoruz. Avrupa’da ise, Eutelsat üzeriden yayın yapan 3 Kürt televizyon kanalının daha yayının durdurulacağını öğrenmiş buluyoruz. Muhalif sese yönelik baskıları, Trumpla birlikte ABD’de ve Avrupa’da da görüyoruz. Otokrat ve sağ popülistler, muhalif medyayı susturmaya çalışıyorlar. Sınırları aşan bir dayanışma ile Türkiye’deki tutuklu gazetecilere yönelik desteğimizi sürdüreceğiz” vurgusunu yaptı.
Son olarak, EFJ Yönetim Kurulu Üyesi Joachim Kreibich de “140 ülkede, 6 bin gazetecinin üye olduğu EFJ olarak, kara delik oluşmasına izin vermeyeceğiz. Küçük adımları ısrarla atmaya devam etmeliyiz” diyerek ortak çalışmayı ve sürekliliği öne çıkardı.