GENÇLİKMAKALELER

Wikileaks “yaratıcı yıkım” dönemi mi?


Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” Bu söz ağırlığınca kullanılınca kimi zaman gerçekten büyük altüst oluşları anlatır. Çoğu kez de tutunamayanlar basamağına yuvarlanan bir savunuyu güncellemek maksadıyla, traji-komik bir biçimde yerli yersiz ortaya atılır. Geçtiğimiz aylarda, ABD Dışişleri tutanaklarından sızdırılan 250 bin diplomatik belgenin Wikileaks tarafından yayınlanmasından “İnternet devrimi”, “Siber savaş çağının başlaması” sonucunu çıkarabilenler ikinci katagoriyi haketmektedirler.

Yenilen pehlivan güreşi güncelliyor mu?

Bu abartılar, hani altı üstü kapitalizmin krizini yapılandırmak için ortaya attığı neoliberalizmi, kapitalizmin üretici güçleri bilimsel-teknolojik devrim sayesinde geliştirdiği savunularını getiriverdi aklımıza. Kapitalizmin bu devrim sayesinde krizlerini aşma yetisine ulaştığı, Marksist kriz teorilerinin gümlediği savunuları. Bugün, kapitalizmin çok yönlü krizi karşısında ne diyeceklerini şaşırmış, elleri böğürlerinde “Hayata uymadı” diye mızırdanmaktadırlar.

Kapitalizmin üstünlüğünü, tarihin sonu olduğunu ispatlama yarışı internet alanındaki gelişmeler üzerinden de kanıtlanmaya çalışılmıştı. Bunlara göre bilgisayar, sanayi devriminden sonra dünyada köklü bir dönüşüm ortaya koyan süreci başlatmıştı. Bilgi çağının ve bilişim devriminin alt yapısı, özellikle bilgisayar teknolojisinde yaşanan önemli gelişmelerle kurulmuştu. Bireysel olaraksa, her geçen gün birikimlerimiz artarken, bütün insanlık olarak bir bilgi denizinde yüzme noktasına gelmiştik.

Teknolojinin tek yanlı abartılmasından türetilen sanal ütopyalar, medya, özelliklede internetin şeffaflık, bilgi edinme hakkı, ifade özgürlüğünü geliştirerek bilgiyi demokratikleştirdiği iddiasındaydılar.

Şimdi ne oldu?

Ne mi oldu? Azami kar, azami egemenlik ister kuralının duvarına tosladılar. Teknolojik denetim insanların yatak odalarına kadar sızdı. Dinleme teknikleri ve MOBESE sistemleri bırakalım özgürlük getirmeyi hayatları kararttı. Zaten var olan teknolojik denetim uygulamaları yasallaştırılak, göz renklerimize kadar kodlandık, ciplendik.

Son otuz yıldır, sosyalizme karşı karalama kampanyalarını “Özgürlüklerin olmadığı, ülke içinde dahi pasaportsuz seyahat edemedikleri” argümanına dayandıranların teknolojik devrimleri, teknolojik kıyım makinası gibi hayatlarımızı öğüttü.

Ya “keskin sosyalistlik” taslayayayım derken, siyasal faaliyetin ayrılmaz bir bileşeni olan sermaye ve sistemin iç yüzünü teşhir olanakları sunan bu tür gelişmelere burun kıvırıp “Wikileaks olayı Bolşevik Devrimi’nin yaptıkları yanında devede kulak kalır” diye elmalarla armutları birbirine karıştıranlara ne demeli?! “Ne var bunda heyecanlanacak, emperyalistler arası çelişkilerin dışavurumunu, komploları yeni mi görüyoruz” öğüdü verenlerse bir başka telden çalanlar.


Sanal ütopyalar değil, sosyalizm

Wikileaks kurucusunun bir punduna getirilip tutuklanması, “Sırlarımız ifşa edildi, asla tekrarlanmayacak” tehdidiyle birleşik, teknolojik denetimin terörünü artıracağı bir gerçek.
Buna rağmen, Wikileaks olayı onlara, kapitalizm övgüsünü tazelemede soluk aldırdı. Ya da bu olanağa kavuştuklarını sanmaktadırlar. “Gözümüz aydın ola ki, Wikileaks devrimi, bir yaratıcı yıkım dönemi” başlatmış!

Teknolojileri sayesinde, sanki insanlık doğa üzerindeki egemenliğini tamamlamış, işbölümü son bulmuş, kafa emeği ile kol emeğinin armonisi yakalanmış, yabancılaşma dinmiş, insanlar arası üstünlük aracı olma potansiyeli taşıyan yaratıcı yetenekler azamileşmişti. İnsanlar makinanın, tasarımla uygulamanın, bilimle tekniğin uyumluluğu sağlanmıştı.

Bu gelişmeler olsa olsa sosyalizmin altyapısına dair güçlü olanaklar sunar, bu konuda da gözümüz aydın, hemde apaydınlık zaten!

Daha fazlası

İlgili

Close