DÜNYAİŞÇİ SINIFIKADINKAPİTALİZM ELEŞTİRİSİMAKALELER

Yer değiştiren ‘giyim sektörü’ ve köleleştirilen kadınlar

Dünya tekstil/konfeksiyon üretiminin ağırlıklı bölümünün yapıldığı ülkelerde kadın işçiler eski kölelik koşullarında çalıştırılıyorlar

kadın emeği1

Ege Deniz

Tekstil ve giyim eşyaları imalat sanayi, emperyalist-kapitalizmin dünya çapında değişen işbölümüne uygun olarak coğrafi bakımdan bir kez daha yer değiştiriyor.

Bu sektördeki fabrikalar ve konfeksiyon atölyeleri, son yıllarda Çin’den giderek Güneydoğu Asya’ya ve Güney Amerika’ya taşınıyor.

Bu hem işletme sayıları hem de toplam üretim hacmi ve dünya ihracatında büyüyen payı itibariyle böyle. Daha ucuz ve klasik köleliğe yakınlaşan çizgide emek sömürüsü böylelikle daha olanaklı hale gelirken ve sektördeki dünya markaları (emperyalist tekeller) tatlı karlar elde ederken, özellikle izbe konfeksiyon at,lyelerinde çalıştırılan kadınlar emek sömürüsüyle içiçe cinsel saldırı ve köleleştirme koşulları altında eziliyorlar.

Kadın emeğinin katmerli sömürüsü

Geçmişten beri konfeksiyon ve tekstil sektörü ağırlıklı olarak kadın emeğinin “istihdam” edildiği sektör olagelmiştir. “Vasıfsız” ama eli yatkın ve “ucuz” oldukları için genç kadın emeği buraya çekilir.

Sektördeki tekellerin son yıllarda tedarik zincirlerini kaydırmaya başladığı Güneydoğu Asya’nın büyük bölümünde hazır giyim imalatı ve tekstil sanayi, çevreyi acımasızca tahrip ettiği gibi buralarda ağırlıklı olarak çalıştırılan kadın emekçiler kölelik koşullarında yaşamaya mahkum ediliyorlar.

“Kayıt dışı” üretimin yoğun olarak rastlandığı, “iş yasaları” bağlamında her türlü kuralsızlığın yaşandığı buralarda fabrika patronları ve fason-taşeron atölye sahipleri, çoğunluğu kırsal bölgelerden gelmek zorunda kalmış kadın emekçileri “avlanması kolay unsurlar” olarak görüyorlar ve yoğun emek sömürüsüyle içiçe cinsel saldırının hedefi haline getiriyorlar.

kadın emeği2

Bangladeş, Hindistan, Tayland, Vietnam, Kamboçya ve Pakistan gibi ülkelerdeki konfeksiyon imalatında, uzun mesai saatleri de dahil olmak üzere çok ağır çalışma koşulları vardır. Düşük ve düzensiz ücret ödemeleri; sözlü, fiziksel cinsel taciz ve istismar; sağlıksız ortamlarda güvencesiz çalışma “rutin” uygulamalardır.

Önce Çin’e doğru, sonra Çin’den doğru…

On yıllar boyunca Çin, giyim eşyaları imalat sanayinde dünya ölçüsünde öncelikli bir konuma sahipti. 1970’lerin ortalarında ABD’nin, Çin ile resmi olmayan ticaret ilişkileri geliştirmeye başlamasıyla birlikte, Çin tekstil ürünlerinden yapılmış ve Çin fabrikalarında üretilmiş giysiler de dahil olmak üzere ucuz Çin malları artan hacimlerde Amerika’nın iç tüketimine girmeye başladı.

Çin’de olduğu gibi Uzak Asya’nın diğer kapitalistleşen ülkelerinde tekelci markaların ucuz iş gücü ve ucuz hammaddeye erişimi açısından elverişli bir ortam doğdu. Bu tür üreticiler, yurtiçi üretimlerinin bir kısmını buralara kaydırmaya başladılar.

1980’lere gelindiğinde, Amerikan iç pazarında satılan ürünlerin yaklaşık yüzde 70’i hala yurt içinde üretildiği halde, Penny gibi ülkenin en büyük perakende tekel zincirleri kendi giyim eşyalarını ülkede üretmekten vazgeçtiler. Bunun yerine, Uzakdoğu ve Orta ve Güney Amerika’da yeni partnerler bulup bunların ürettiklerini alıp satmaya yöneldiler.

Tekeller, 1 Ocak 1994’te yürürlüğe giren Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA) gibi ticaret anlaşmalarına anında refleks göstererek hareket ettiler. NAFTA, ABD, Meksika ve Kanada arasındaki ticaret engellerini kaldırdı. O zamandan bu yana, ABD’de üretilen giyim eşyalarının payı yaklaşık yüzde 2’ye kadar düştü.

Emek maliyetlerinin daha düşük olduğu Orta ve Güney Amerika’dan daha fazla giyim eşyası tedarik etmek perakende tekellerinin işine geldi.

Artık imalatın yeri bir kez daha değişiyor. Uluslararası markalar ve perakendeciler için Çin yapımı mallar “çok pahalı” hale geldi!

Çin yönetimi kapanan ve taşınan fabrikalar hakkında veri yayınlamasa da, Çin’de “artan iş gücü maliyetlerine” tepki olarak, ezici sayıda tekel, üretimlerini Bangladeş, Hindistan, Tayland, Vietnam, Kamboçya ve Pakistan’daki fabrika ve atölyelere kaydırıyor.

Çinli kapitalistler de kendi fabrikalarını ya yurt dışına taşıyorlar ya da yurt içinde “çevre” bölgelere (görece ucuz emekgücü potansiyelinin olduğu yerlere) kaydırıyorlar.

Tekstil ve giyim sektöründeki bu yer değiştirmenin nedenleri arasında, emperyalist-kapitalizmi neo-liberalizme doğru kulaç atmaya iten yapısal krizleri bağlamında “içsel”, yine neo-liberalizmin ürünü NAFTA’nın nimetleri gibi “dışsal” olduğu kadar, deneyim kazanan Çin’li işçilerin hak alma mücadelelerinin sonuçları bağlamında “öznel” nedenleri de var. Sektörde çalışan, yine çoğunluğu kırsal bölgelerden gelmiş Çin’li emekçiler yıllar içinde hem iş deneyimi kazanarak “vasıflı” işçiler haline geldiler hem de yoğun mücadele dönemlerinin ateşinden geçtiler.

Çin’li işgücünün emperyalist tekellerin gözünde görece “maliyetli” kılan şey bütün bunların oluşturduğu büyük resimdir.

kadın emeği3

Hazır giyim imalatında üs haline gelen Bangladeş

Bangladeş, tekstil ve hazır giyim imalatının üssü haline gelmiştir. Çünkü dünyanın en düşük ücret seviyelerinin olduğu ülkelerin başında geliyor. Bangladeş’te işgücü, dünyadaki tüm konfeksiyon ihracatının yaklaşık yüzde 90’ını üretiyor; daha düşük ücret, daha uzun mesai saatleri, güvencesiz ve kralsız çalışmanın egemen oluşu ve evini terk edip uzaklara çalışmaya gitmek zorunda kalmış kadınların ucuz emeği, kapitalistlerin tatlı karlar devşirmesi için elverişli zemin sunuyor.

Diğer örneklerden bazıları…

Tekelci giyim eşyası zincirlerinden ucuz emekle yoğrulmuş mallara olan talebin artması aynı zamanda bölgesel rekabete neden oldu.

Artan rekabet ortamında Tayland’lı imalatçılar, tekelci markalarla karlı tedarik sözleşmeleri yapabilmek için kuralsız çalışmayı genelleştirdiler ve çoğu durumda işi taşeronlara havale ederek maliyetleri aşağıya çektiler.

Tayland giyim eşyası imalatı patronlarının çoğunluğu kadın işçileri “gayriresmi olarak istihdam” etmekte ve “ev sanayi”ni tercih etmektedir. Sözleşmeli evden çalışanlar, üretim araçlarını (ekipman, alet, makine) kendilerinin temin etmesine zorlanmaktadır.

Taşeron işçiler, kuralsız uzun işgünlerine rağmen, fazla mesai ücreti almıyorlar. Tatil izinleri bile çoğu zaman olmuyor.

Konfeksiyon alanında aşağı yukarı aynı koşulların olduğu Hindistan’da, sendikalaşma çoğu konfeksiyon işçisi için “lüks” gibidir. Kırsal sahalarda, konfeksiyonda çalışmaya “hazır” oldukça geniş kadın emeği “rezervleri”nin oluşu işçilerin örgütlenme ve sendikalaşma faaliyetlerini zorlaştıran bir etkene dönüşmüştür. Zira işten atılmalar ve işçi sirkülasyonu sık olmaktadır.

Hindistan’da, hazır giyim imalat sektöründe çalışan kadınların depresyon, hayat ve gelecek güvencesi gibi temel konularda kaygı duymak gibi sorunlar yaşadıklarına, solunum yolu rahatsızlığı gibi hastalıklara yakalandıklarına dair sendikaların yığınla raporu var.

kadın emeği4

H & M, JC Penny, Tommy Hilfiger ve Zara’nın ana şirketi Inditex gibi markalar için çalışan bir Hint hazır giyim fabrikasındaki işçiler “Eğer on dakika geç kalırsanız, sizi eve gönderirler. Yeterli su içemiyorsunuz, çünkü üretim hedefleri o kadar yüksek ki, tuvalette vakit kaybetmek istemiyorsunuz “diyor bir sendikanın hazırladığı raporda.

kadın emeği5

ABD merkezli “kar amacı gütmeyen” bir kuruluş olan Global Freedom Center’ın raporunda ise, “konfeksiyon üretiminde zorla çalıştırma, dünya genelinde devam etmektedir. Kadın işçiler, genellikle çalıştıkları fabrikadan çok uzakta oldukları için zorla çalıştırma ve emek ticaretine karşı savunmasızdır. Yani, barınacak konut için işverenlerine bağımlıdırlar” tespiti yer alıyor.

“Kar gütmeyen global kuruluşlar”ın son raporlarında dünya çapında 46 milyon olduğunu söyledikleri “modern köleler”in (aslında eski kölelik koşullarında çalıştırılan emekçilerin) önemli bir bölümünü işte bu bahsettiğimiz (ezici çoğunluğu kadınlardan oluşan) tekstil ve konfeksiyon işçileri oluşturuyor…

Etiketler
Daha fazlası

İlgili

Ayrıca bak..

Close
Close