
HABER MERKEZİ-1 Eylül faşizm ve savaş karşıtlığı günü dolayısıyle Avrupa ve Almanya’nın bir çok kentinde gösteriler yapıldı.
Almanya’da zaten güçlü olan savaş karşıtlığı, FDP gibi faşist partilerin eyalet hükümet ortaklığına tırmanmasının önüne bariyer olma somut hedefi ile büyümektedir. Bu yüzden Buchenwald toplama ve aynı zamanda direniş kampından sağ kurtulanların yemini oldukça sık anılmaktadır. İşçi sınıfının uluslararası önderlerinden ve Almanya Komünist Partisi (KDP) lideri Ernst Thelmann, 18 Ağustos 1944’te Buchenwald Toplama Kampı’nda Nazi askerleri tarafından Hitler’in özel emriyle kurşuna dizilerek katledişinin 75. yılı nedeniyle bir çok eylemin yapıldığı bu günlerde, Buchenwald direniş kampı özel bir yer kaplamaktadır.
“Bundan 80 yıl önce, 1 Eylül 1939’da Polonya, faşist Almanya tarafından köleleştirme ve imha amaçlı işgal edildi. Böylece İkinci Dünya Savaşı başladı. Acımasız, milyonlarca insan için ölümcül kölelik, infaz, barbarlık, sömürgeci soygun kampanyaları ve son olarak da endüstriyel olarak üretilen toplu cinayetti. Ve biz Buchenwald toplama kampından sağ kalanlar olarak diyoruzki:
“Son suçlu parti halkların hakimleriyle yüzleşinceye kadar savaşı durdurmayacağız! Nazizm’in kökleriyle yıkılması bizim sloganımızdır. Yeni bir barış ve özgürlük dünyası inşa etmek hedefimizdir. Öldürülen yoldaşlarımıza, onların akrabalarına borçlu olduğumuz şeydir bu” (Buchenwald’in yemini)
“Bir daha asla savaş! Bir daha asla faşizm!” parolası ile düzenlenen eylemlerden biriside Almanya’nın Köln kentindeydi. Çok sayıda savaş karşıtı parti, sendika, örgütün yer aldığı eylemde Alınteri ve Yaşanacak Dünya‘da yerini aldı. Neumarkt’taki Altermarkt (Eski pazar) alanında yapılan eylem konuşmalarla başladı.
Barış odaklı insanlar, sol partiler, sendikalar; barış için savaşmaya devam edeceğiz denilen açıklamada savaşın ideolojisi ve bugün bunun ırkçı faşist partiler tarafından güncellendiği vurgulandı. Ucuz emek, hammaddelerin kontrolü ve kardan başka bir şey istemeyen devletlerin yürüttükleri propagandalarla emekçileri savaş politikalarına yedekleme istemlerinin, karşıt propagandalarla çürütülmesinin önemine değinildi.
“Alman çıkarları Hindu Kush’ta savunuluyor!”, “Çinliler denizlerimizi kirletiyor!”,” Yeryüzünde çok fazla insan var! “,” Mültecilerin seli ülkemizi aşacak! “, ya da özellikle aldatıcı müstehcen:” Bu insanlar kültürlerinde kadınlara ve eşcinsellere baskı yapıyor! ” diyorlar. Savaş ideolojilerini açığa çıkarmalı, sabırla çözümlemeli ve küresel barışı, halkların ortak uygarlıktaki dayanışmasını desteklemeliyiz! Askeri şirketler olmadan hiçbir Alman’ın Hindu Kush ile ilgisi yok. Mülteciler doğal felaketler değil, daha iyi bir ülke kurabilecekleri ve iletişim kurabilecekleri insanlardır. Ve baskı altında olan hiçbir kadın, zulüm gören homoseksüel insanlara, küstah bir dış askeri güç ülkesini istila ederse ve bu ülkeyi çöle çevirirse yardım edilmeyecektir”
NATO gibi savaş örgütlerinin dağıtılması gerektiğinin altı çizilen konuşmalarda, Alman tekelleri ve bankalarının doğanın ve insanlığın yok edilişindeki payına da vurgu da vardı;
“Brezilya’daki faşist hükümet yağmur ormanlarını tutuşturuyorsa, insanlığa karşı olduğu kadar yağmur ormanlarını savunan yerli insanlara da savaş açacaktır. Bu faşist hükümet, Deutsche Bank’ın onayını aldı. Erdoğan, IŞİD’nin terör saltanatını sona erdiren Kürtlere karşı savaşa hazırlanıyor. Bu koşullarda NATO ordusunun ayak izi ne olabilir?” denildi.