Brezilya’da devlet başkanlığı seçimini eski Devlet Başkanı Lula da Silva kazandı.Silva oyların yüzde 50,83’ünü aldı.
Eski bir metal işçisi ve sendikacı olan LuizInácio Lula da Silva 12 yıl sonra yeniden iktidara geleceği “Müjdesini” verdi. Neliberal politikaların en keskin savunucusu olduğu kadar halk düşmanı yüzünü de pervasızca sergileyen Bolsonaro’nun yenilgisi üzerinden burjuva medya “Solcu, işçi lideri Lula“ propagandasını yeniden tazeliyor. Yetmiyor “Ekonomiden iklim değişikliğine pek çok alanda Bolsonaro’dan farklı bir politik çizgi izleyecek” deniliyor.
Lula’yı nasıl bilirdik
Oysa Lula iktidarda olduğu yıllarda (2003’ten 2006’ya ve 2007’den 2011’e kadar iki dönem Brezilya Devlet Başkanı olarak görev yaptı) 2000’li yıllarda hızla en çıplak haliyle neoliberal politikalar ve söylemleri sahiplenmişti.
Haziran 2002’de Lula tarafından açıklanan Carta ao do Povo Brasileiro (Brezilya Halkına Mektup) ile, İşçi Partisi ve Lula “Brezilya’nın kuruluşundan bu yana en büyük sorunu olan yoksulluk ve eşitsizlik ile mücadelenin makro-ekonomik istikrara dayalı piyasa ekonomisi ile sürdürüleceğini“ açıklamıştı. Brezilya Halkına Mektup ile İşçi Partisi, neoliberal politikaların ilk laboratuvarı Latin Amerika’da neoliberal politikalardan sapılmayacağını açıkça itiraf ediyordu. Aynı zamanda Brezilya burjuvazisine 1995’ten 2002’ye kadar iktidarda olan Fernando Henrique Cardosa’nın neoliberal ekonomi politikasını büyük ölçüde devam ettireceğinin sözünü veriyordu
İşçi Partisi’nin reformist ve egemenlerle uzlaşmacı karakterinden dolayı Toprak Reformu ve tekellere karşı mücadele gibi adımlar atamaması ve uyguladığı neoliberal politikalar zemininde olmuştur.
Topraksız Kır İşçileri Hareketi (MST) Eğitim Uzmanı JanainaStronzake bir röportajında bunu “İşçi Partisi, 1980-90 yılları arasında işçilerden, emekçilerden yoksullardan yana tutum alıyordu. 1990 sonrası partinin bu niteliği değişti. Tabandan uzaklaşmaya başladı” diyordu.
İşçi Partisi’nin sağa kayışı olarak dillendirilen bu olgu, malumun ilanı; reformist bir partinin iktidara gelmesinden sonra egemen kapitalist ilişkilere ve neoliberal politikalara uyum sağlama süreci olarak şekillendi.