GENÇLİKKADIN

Engin Ardıç pisliğine!..

Tasmayı sağa sola çekiştirip, saldırabilecek bir nokta ararsın kudurmuşçasına

Engin Ardıç pisliğine!..

Yüreğin, için kötüyse hiçbir şekilde anlamazsın güzelliklerden.. Gözlerin pisliği, kalleşliği görmeye alışmışsa ve bunları görmeden /göremeden yapamıyorsa, karşına çıkan her şeyi onun içerisinden bakarak görmeye zorlarsın kendini. Hele düşüncelerin kokuşmuşsa, hele insana dair her şeyini yitirmişsen, çirkefliğini sıçratmak için etrafa, uğraşır durursun. Nefes alamazsın çünkü diğer türlü.. Temizlik, güzellik boğar, soluksuz bırakır ciğerlerini…

Dile dökülenler aslında pisliğe bulanmış yaşantının dışa yansımasıdır. Akılda yer bulanın, fırsat olsa eyleme geçirilecek olanın… Hele heleki birileri bu yaşamı tehdit etmeye başlıyorsa, o zaman tasmayı sağa sola çekiştirip, saldırabilecek bir nokta ararsın kudurmuşçasına. Eğer insanların düşüncelerine saldıramıyorsan, onları çürütmeye zavallı beynin yetersiz kalıyorsa, o zaman eski ve köklü bir yönteme başvuruverirsin hemen. Nedir o yöntem?? Ahlak yönünden vurmak, o da yetmez bedensel görünüşe göre vurmak… Hele ki karşındaki kadınsa, hemen sistem tarafından kutsanmış, sınırsız haklarla donatılmış erkek dürtülerin harekete geçiveririr. Kadına tecavüz kutsanır, yetmez yol gösterilir… Ağızdan köpükler saçarak, kendine sunulan üstünlüğü sonuna kadar kullanarak saldırırsın karşısındakine… Alçalabilecek kadar alçalırsın, çünkü insan olmaktan çoktan vazgeçmişsindir, çoktan feragat etmişsindir bundan…

İşte bu insanlardan biridir Engin Ardıç… Kendisine “gazeteci” der sorulduğunda. Ama aslında ve özünde faşizmden beslenmiş, kadına ve onun öznelinde insana en ufak bir değer vermeyen, kadına şiddeti, tecavüz etmeyi birilerine tavsiye edecek kadar olağan gören zavallı, bir insancıktır en fazla… “…Solculuk kisvesi altında faşizme hizmet ediyorlar, kerhaneye düşmek gibi bir şey, belki daha da kötü!…..Ortak özellikleri çirkin olmalarıdır bu kızcağızların. Hem çirkin hem pasaklı. Sorunları da budur. Bu yüzden hepsi birer ‘kompleks kumkuması’ olup çıkmıştır. Önce kendi kendileriyle, sonra erkeklerle sorun yaşarlar, hükümetle, oligarşiyle, sermaye sınıfıyla falan değil. Bu hınç, görünürde kendini ‘eylemcilikle’, aslında nefretle, öfkeyle, vurup kırma arzusuyla dışa vurur…” Kendisine havlaması için yer verilen burjuva gazetesinde, Emre Aköz’ü protesto eden kadını bahane ederek, tüm devrimci kadınlara bu sözlerle alçakça saldırır, küfür eder.

Korkar çünkü bu insanların içinde taşıdıkları güzelliklerden. Bilir ki o güzellikler zamanı geldiğinde, kendisi gibilerin yaşadıkları tüm bataklıkları kurutacaktır. Bilmez ki kadını güzelleştiren mücadelesidir. Bilmez ki güzellik yürekten gelir, ordan beslenir. Ahlaksızlığın üreticilerinden olan ve kokuşmuş yaşantısı içinden dilini uzatabildiği kadar uzatmaya çalıştığı devrimci kadınlar öznelinde tüm kadınlaradır yapılan bu saldırı. Erkek egemenliğinin kadın üzerinde gösterilmesinin bir başka versiyonudur…

Sokak ortasında kadınları bıçaklayarak öldürenlerden farklı değildir bu zihniyet ya da kadına şiddet uygulayıp, tecavüz edenlerden farklı değildir… Biri eyleme koyar bunu, diğeri bunun teorisini, alt yapısını üretir. Kadınları, hele ki devrimci kadınlarsa bunlar, yola getirmenin yolu olarak, erkeklik gücünü ve dürtülerini kullanmayı öğütler karşısındakine.. “… Keşke o kızı tutup şap diye öpseydin Emre… Belli ki kimse öpmemiş.. Belki de ossaat liberal kesilirdi!” diyerek kadını yola getirmenin yöntemlerini sunar… Ve sonuçta aynı şeye hizmet eder katillerle, tecavüzcülerle… Onları sınırsız haklarla donatıp, yazılı /yazısız yasalara koruyan erkek egemen sistemle…

Ve bu sistem yok edilmedikçe, ne kadın gerçek anlamda özgürleşecek, insan olarak bir değere sahip olacak, ne de Engin Ardıç gibi pislik üretenler silinecek yeryüzünden…

Daha fazlası

İlgili

Close