
Macron bu politika konusunda istediği kadar ısrarcı olabilir. Unutmamak gerekir ki, artık Fransız halkının büyük çoğunluğunun istemediği bir politikayı uygulayabilecek bir hükümet bulamayacak!
Ali Arayıcı
Fransa’da V. Cumhuriyet’in siyasi yapısının toplumsal yapının gereksinimlerine tam yanıt vermemesi, politikalar üretememesi ve giderek hızlanan çöküşü; yeni arayış ve yaklaşımlar için yeni yolların açılmasını zorunlu kıldı. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Fransız halkının büyük çoğunluğunun iradesine aykırı bir politika izlemesine karşın başkanlık sisteminin zirveye ulaşmasını sağlamış gibi gözüküyor.
Ancak bunu yaparken toplumsal yapının önemli bir kesiminin öfkesini de üzerine çekti. İşte, bu durum sürekli olarak aynı kesimleri ezen bir politikaya duyulan nefreti yoğunlaştırmış gibi görünüyor. Hiç şüphesiz bunlar arasında düşük gelirliler, yoksullar ve orta sınıflar, ezilenler, işçiler ve işsizler, en savunmasız kesimler ve doğal olarak en yaşlılar bulunuyor.
Macron, uyguladığı bu politika konusunda istediği kadar ısrarcı olabilir. Unutmamak gerekir ki, artık Fransız halkının büyük çoğunluğunun istemediği bir politikayı uygulayabilecek bir hükümet bulamayacak! Parlamentonun feshedilmesinden bu yana Macron yeni hükümet kurma seçimlerinde sol ve merkez solu dışlayarak aşırı sağcı, ırkçı, yozlaşmış ve faşist partilere yakın görünmek için sürekli olarak merkez sağın yanında yer aldı.
Hükümetin durumu kritik
Hatırlanacağı üzere, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 9 Eylül 2025’te aşırı sağa yakın olan ve ters olmayan merkez sağ bir hükümet kurmak için eski savunma bakanı Sébastien Lecornu’yu atamıştı. İlk hükümeti kurarak kısa bir süre başbakanlık yapıp 6 Ekim’de istifa ettikten sonra, Macron 10 Ekim’de yeniden hükümeti kurmak üzere ikinci kez Sébastien Lecornu’yu atadı.
Yeni hükümet Macron’un sadık destekçileri ve cumhurbaşkanlığı kampına yakın üyelerden oluşuyor. Sébastien Lecornu’nun yeni hükümeti atanmasının üzerinden 24 saatten kısa bir süre geçmesine rağmen her zamankinden daha fazla baskı altında.Başbakanın 14 Ekim’deki genel politika hakkındaki olumlu açıklaması hükümetin kaderini belirledi. Ancak Başbakanın bu açıklamasıyla hükümetin uzun süre görevde kalması muhtemel görünüyor.
Bunun tam tersi de olabilir. Macron’un ileri sürdüğü politika, ortaya çıktığında çok çabuk yok oluyor. Tam tersini iddia ediyor ve bunu “dengeli bir duruş” olarak sunuyor. Sébastien Lecornu’nun, ikinci hükümetinin atanması bunun açık bir simgesi. Başbakan birçok yenilik vaat ederken, ekip sonunda başkanlık kampını iktidarda tutma niyetini vurguluyor. Cumhurbaşkanlığı Sarayı, 12 Ekim’de kurulan yeni “dengeli hükümet”in “siyasi çeşitliliği”ni övmekten geri durmuyor.
Yeni hükümette kimler var? Eski Başbakan Gabriel Attal liderliğindeki Rönesans (R) partisinden 11 bakan, Michel Barnier tarafından kurulan Cumhuriyetçiler (LR) partisinden 6 bakan, François Bayrou tarafından kurulan Modern (Demokratik Birlik) partisinden 4 bakan ve Macron döneminin ilk başbakanı Édouard Philippe tarafından kurulan Ufuklar (H) hareketinden 3 bakan yer alıyor. Yeni kurulan hükümetin, görevinde başarılı olacağı ve uzun süreceği pek de olanaklı değil.
Erken seçim olabilir
Son günlerde, Fransa’da erken parlamento seçimleri olasılığı tartışmaları gündemini koruyor. Bu seçimin ilk turunun 16 Kasım, ikinci turunun ise 23 Kasım’da yapılacak olması konuşuluyor. Fransız kamuoyunda seçkin bir yeri olan Canard Enchaîné gazetesi Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un il valilerine 16 ve 23 Kasım’da yapılacak parlamento seçimlerine hazırlanmaları talimatını gayrı resmi olarak verdiğini iddia ediyor.
Bu konuyu başka iletişim ve yayın organları da dile getiriyor. Canard Enchaîné gazetesinde yer alan bir habere göre, Emmanuel Macron çok yakın bir gelecekte Ulusal Meclis’i feshetmeyi düşünüyor. Ayrıca, çok gizli bir siyasi taktik uygulayarak bir sonraki seçimlere hazırlanıyor.
Sol sorumluluk üstlenmeli
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Yeni Halk Cephesi (NFP) bileşenlerinden komünistler, sosyalistler, Insoumise (Boyun Eğmeyenler) ve yeşiller-çevrecilerden oluşan; yeni bir hükümet atamayı defalarca reddetti. Bu reddin temelinde yatan gerçeğin, aşırı sağcı, ırkçı ve faşist Ulusal Birleşme Cephesi’ni (RN) korumak ve ondan yararlanmak olduğu biliniyor. Bir başka neden ise, Macron’un ırkçı RN partisinin kamuoyunda giderek artan bir destek kazanmasını engellemektir.
RN, ekonomik ve sosyal konulara fazla yer vermiyor ve üzerinde de durmuyor. Güvensizlik ve göç konularına odaklanabildiği sürece geniş bir tabana hitap ediyor. Bu süreçte, yavaş yavaş iktidara gelme noktasına doğru da yükseliyor. RN, büyük sermayenin kendi çıkarlarına hizmet eden bir post-Macronizm güvencesi altına almaları için en iyi seçenek olmayı sürdürüyor.
Bu durum karşısında NFP üyesi sol ve çevreci partiler sorumluluk almaktan çekinmemeli. Emmanuel Macron’a kendilerini yeniden atamayı reddetmesi için en ufak bir bahane bile vermemeliler. Sol iktidara geldiğinde, ezilen katmanların ve dışlanan kesimlerin talep ve önerilerini destekleme ve uygulama görevine sahip olacaktır.
NFP’nin tüm bileşenlerinin aynı siyasi çizgiyi paylaştığı söylenemez. Bu durum Zucman vergisi, patronlara verilen 211 milyar avroluk yardımın kaldırılması ve kontrolü, en önemlisi de emeklilik reformunun yürürlükten kaldırılması için birlikte oy vermelerine engel değil. Halkın büyük bir çoğunluğunun desteklediği ekonomik ve sosyal önlemleri ulusal temsil organına sunmak, bunları kimlerin destekleyip kimlerin karşı çıktığını göstermek açısından bu önemlidir.
Cumhurbaşkanı Macron, sol ittifak NFP’nin hükümet kurması kararını bir kez daha reddedip başka bir seçeneği (fesih, istifa, olağanüstü hal) tercih ederse; büyük sermaye Fransa’yı otoriter bir geçişe doğru itmeyi seçmiş olacak. Bu durumda sol, karşılaştıkları zorluklarla başa çıkmak ve üstesinden gelmek için alternatif politikalar üretmeli ve bunları yaşama geçirmelidir.
Komünistlerde seçim hazırlığı
Fransız Komünist Partisi (PCF) Ulusal Konseyi, 11 Ekim’de Yeni Halk Cephesi’nin (NFP) genişletilmesi, sola daha fazla oy kazandırmak, merkez sağ ve aşırı sağı yenmek için en iyi seçim stratejilerini ve taktiklerini görüştü. Parti çoğunluğu, yerel gerçekler ve mücadeleler doğrultusunda merkez sağ ve aşırı sağı yenmek için emekten yana devrimci adayları seçmek istiyor.
Bazı önde gelen PCF üyeleri, partinin NFP bileşenleri arasında önemli bir “köprü” görevi görmemesinden dolayı üzüntü duyuyor. Bu bağlamda, 11 Ekim’deki tartışmalarda, yapısal önlemlere ve kurumların dönüşümüne vurgu yapılarak ilerleme arzusunu ortaya koyuyor. Partinin yeniden yapılandırılması ve aktif eyleme geçmesi vurgulanıyor.
PCF Ulusal Konseyi, 11 Ekim’deki toplantısında birkaç önemli karar aldı. Bu kararlarda komünistler, sağcı Sébastien Lecornu’nun ikinci kez başbakan olarak atanmasına öfkelendiklerini belirttiler. Lecornu, “Emmanuel Macron’un “hiçbir şeyin değişmemesi için ve sürekli kontrolü elinde tutma” politikasına uygun olarak 2026 bütçesini Ulusal Meclis’te kabul etmeye çalışıyor” denildi.
Macron ve hükümetinin politikalarına karşı çıkan kesimlerle, siyasi partiler ve toplumsal hareketlerle yapılan görüşmelerde PCF bir dizi “atılım” önerisi gündeme getirdi. Tartışmalar sonucunda, komünistler birçok açıdan ideolojik ilerleme sağladığını gösterdi. PCF Ulusal Sekreteri Fabien Roussel, “Elde ettiğimiz birkaç olumlu noktayı kabul etmeliyiz” dedi. “Emeklilik reformunun yürürlükten kaldırılmasının hâlâ gündemde olması bir zaferdir” diye ekledi.
Cumhurbaşkanı Macron’un Filistin Devleti’ni resmen tanıması ve bu tanımanın ardından kurumların yeniden dönüşümü oldukça önemli. Özellikle de V. Cumhuriyet’in ömrünün tükendiğini ileri sürmesi ve VI. Cumhuriyet’in gündeme getirilmesi son derece değerli. Ayrıca, PCF’nin sanayi ve kamu hizmetlerini geliştirmek için, 100 milyar avroluk bir fon kurma önerisinin yaygınlaştırılması ve bu konuda daha da ileri gitme isteği, üzerinde durulması gereken önemli bir konudur.
* Ali Arayıcı / Paris
Alınteri Gazetesi



