DÜNYAManşet

Mülteci düşmalığına karşı enternasyonal mücadeleyi yükseltmeye!

AB İçişleri Bakanları 8-9 Haziran’da yaptıkları toplantıda mülteci politikaları konusundaki anlaşmayla AB ülkelerine gelmek isteyen mültecilere kapıları tamamen kapattılar.

AB İçişleri Bakanları toplantısından çıkan kararlarla; dünya emekçileri ve halklarının mücadelesi ile II. Dünya Savaşı sonrası tanınmaya başlanan mültecilik hakkı ve Dublin Sözleşmesi geçersiz kılınmak isteniyor. Dublin Sözleşmesi zaten yetersizliği ile eleştirilirken, en azından zorunlu göç eden kişinin ilk giriş yaptığı yerde sığınma başvurusu bir hak olarak tanınıyordu. Yeni göç planı “İkna edici ve nitelikli olmayan” iltica taleplerini hepten reddederek, bu kapsamdaki kişileri hızla sınır boylarındaki kamplara, geldikleri ülkelere veya 20 bin Euro karşılığı Türkiye gibi ülkelere sevk etmeyi planlıyor.

AB ülkelerinin de neden olduğu politikalar sonucu oluşan insanlık dışı koşullar nedeniyle, bugün 80 milyondan fazla insan ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır. Emekçilerin yaşam ve gelecek kaygıları kullanılarak, mültecilik konusu iç politikada da ırkçılığın ve ayrımcılığın körüklenmesinde malzeme olarak kullanılmaya devam ediliyor.

AB İçişleri Bakanlarının ortak kararları

– Avrupa sınırlarına kadar gelebilen ve iltica başvurusu yapacak kişiler, AB sınırlarında oluşturulacak toplama kampların en fazla on iki hafta içinde, göstermelik ve savunma haklarının olmayacağı mahkemeler aracılığıyla iltica müracaatı yapıp yapmayacaklarına karar verilerek AB’ne girmeleri engellenecek. ‘Güvenli ülkelerden’ gelenler hemen geri gönderilecek.

– Bu süreçte AB temsilciler bahsedilen ülkelerle de görüşecek. Bugüne kadar uygulanan ‘güvenli ülke’ uygulaması daha da esnekleştirilerek daha fazla ülke bu statüye alınacak ve birçok ülkeden mültecilerin AB sınırlarına ulaşmasının yolları tamamen kapatılacak.

– Avrupa sınırlarına girme izni verilen mültecilerin ülkelere dağıtımı için merkezi dağıtma sistemi oluşturulacak. Mülteci kabul etmeyen ülkelerin, oluşturulan fona kişi başına 20 bin Euro para ödemesi kararlaştırıldı. Hedeflenen, AB üyesi tüm ülkelerin masraflara ortak olması. Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser’in övgüyle söz ettiği ‘dayanışma’ sağlanacak.

Bu uygulamalarla milyonlarca mültecinin insan kaçakçılarının eline düşmesine, AB sınırlarında yaşamını yitirmesine neden olunacak. Mülteci katliamları AB eliyle planlanmış olacak. ‘Güvenli ülke’ olarak kabul edilen ve para ödenerek mülteci hapishanesine çevrilen Türkiye-Libya gibi birçok ülkede, mülteciler insanlık dışı yaşam koşullarına mahkum edilecek.

Oysa mültecilerin AB ülkelerine gelmesinden AB emperyalist ülkeleri birincil dereceden sorumludur.

AB ve Almanya-Fransa gibi ülkeler, savaşların, doğanın katledilmesinin, açlık ve susuzluğun, silah ticaretinin birinci derecede sorumluları arasındadır. Milyonlarca insanın geleceği emperyalist politikalar sonucu yok edilmektedir. Savaş ve ülkelerin sömürü politikalarıyla AB ülkelerinin tekelleri devasa karlar elde etmektedir.

İnsanların ülkelerini terk etmesinin nedenlerinin başında, savaşlar, silah ticareti, iklim krizi, çevre tahribatı, faşist, gerici rejimler gelmektedir. Almanya ve Fransa başta olmak üzere emperyalistler tüm gerici, faşist rejimleri desteklemektedirler.

Almanya’da SPD Yeşillerin ikiyüzlülüğü

Mülteci dostu görünen SPD ve Yeşiller partisinin savaş ve silahlanma konusunda olduğu gibi, seçim öncesi söyledikleriyle, pratikteki uygulamaları arasındaki fark, ikiyüzlü politikaların yeni bir dışa vurumu. Mülteci anlaşmasının Almanya’da SPD ve Yeşillerin de içinde yer aldığı koalisyon hükümeti tarafından da onaylanması iğrenç burjuva politikalarının yeni bir versiyonu.

Almanya’da da yaşanan sosyal sorunların sorumlusu olarak da mülteciler gösterilmektedir. Sözde ‘sosyal’ ve ‘barış savunucusu’ SPD ve Yeşiller gibi partiler mültecilik üzerinden politika yaparken de İtalya’da Meloni, Almanya’da Höcker gibi ırkçı faşist partilerle aynı politik zeminde durduklarını gösterdiler.

Mültecilerle dayanışma için enternasyonal mücadele!

Mültecilik emperyalistlerin lütfu değil, bir haktır. Mültecilik olgusu ise emperyalistlerin yaratmış olduğu bir sorundur. Bu emperyalist kapitalist politikalar, bu ikiyüzlülük var olduğu sürece milyonlarca insanın mülteci konumuna düşmesi kaçınılmazdır.

Mültecilerle dayanışmayı güçlendirmek, insanların mülteci konumuna düşmeden kendi ülkelerinde yaşama olanaklarını genişletmek; devletlerin savaş politikaları, devasa silah satışları, çevreyi talan edip iklim krizinin derinleşmesi, ırkçılığı ve ayrımcılığı teşvik eden uygulamalar, sömürüye karşı mücadeleyi güçlendirmekle mümkün olabilir.

Dünyanın sınıf ve tüm emekçilerin mültecilerle dayanışması, mülteci düşmanlığına karşı çıkarak mülteci düşmanlığının emekçi düşmanlığı olduğu bilinciyle sınıf ve emekçilerin enternasyonal mücadele birliğini güçlendirmesiyle yaşam bulacaktır.

AB ülkelerinin mültecilik hakkını yok eden bu anlaşması derhal geri çekmesi, AB sınırları içerisinde oluşacak toplama kamplarından vazgeçmesi, ‘Güvenli ülke’ anlaşmalarının iptal edilip insanların istedikleri ülkelerde iltica başvurusu yapabilme koşullarının yaratılması, mültecileri kurtarma çalışmalarına yönelik yapılan kısıtlamalar ve ceza uygulamalarının kaldırılması, AB sınırlarının ve Akdeniz’in mülteci mezarlığı olmasına son verilmesi, mültecilere, eşit ve insanca muamele uygulanması için dünya sınıf ve emekçilerinin enternasyonal birliği, mücadelesini yükseltmek bu gün çok daha fazla acildir.

Daha fazlası

İlgili

Ayrıca bak..

Close
Close