
Barış, ışın demetleridir yaz tarlalarında,/İyilik alfabesidir o, dizlerinde şafağın./Herkesin kardeşim demesidir birbirine, yarın yeni bir dünya kuracağız demesidir/Ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle./Barış budur işte. Ölüm çok az yer tuttuğu için yüreklerde/Mutluluğu gösterdiğinde güven dolu parmağı yolların/Şair ve proleter eşitlikle çekebildiği gün içlerine/Büyük karanfilini alacakaranlığın…Barış budur işte. -Yannis Ritsos-
Çiğdem Devran
İsrail’in Gazze şeridi işgaline tepkiler artarken emperyalist ülkelerin iç siyasal krizleri derinleşiyor. Emperyalistler Ukrayna’da sözümona ateşkes diyerek görüşme turlarını sürdürüyorlar. Trump-Zelenskiy, Trump-Putin, Trump-AB ülkelerinin gizli açık zirvelerinden geçilmez oldu..
ABD emperyalizmi Ukrayna’da “Barış görüşmeleri“ adı altında diğer emperyalistleri diskalifiye ederek tek başına Rusya’nın burnunun dibinde konuşlanıp rakiplerine fark atmak istiyor. “Nadir toprak elementleri” denilen modern teknoloji ve sanayide yaygın olarak kullanılan benzer 17 element (Akıllı telefon, bilgisayar, tıbbi cihazlar ve benzeri ürünlerin üretiminde kritik rol oynayan elementler) başta olmak üzere kaynaklarına çökme istemlerini de hiç gizlemediler. Aynı şey Gazze Şeridi’ni Filsitinlilerden arındırarak fuhuş ve kumar cenneti Riviera yapma istemi için de fazlasıyla geçerli. Bu durum ABD NATO müttefiki olan fakat rakip diğer emperyalist ülkeleri hareketlendirdi,
Belirleyici olan onların emperyalist çıkarları ve bu alanda rekabetleri elbette. Fakat İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşı ve Batı Şeria’yı işgali konusunda Avrupa emperyalist ülkelerinde siyasal kriz olarak büyüyen ayrışmayı gözler önüne seriyor.
Bunlar aynı zamanda etkin direniş gösteremeyen fakat teslim de alınamayan Filistin Halkı’nın onurlu duruşunun, Avrupa’daki bütün yasaklama, tutuklama, kriminalize etme saldırılarına rağmen yer yer binler, yer yer onbinlerle yapılan kitlesel protestoların etkisini de yansıtıyor.
Uzlaşma geçici rekabet baki
Bu minvalde emperyalistler arası görüşme turları sürüyor. Yalnız emperyalistler arasındaki ilişkilerde kalıcı anlaşma ve uzlaşmaların mümkün olmadığı gerçeği her yerinden bir kez daha sırıtıyor. Birbirlerinin rakibi olarak uzlaşmalarının geçici ama rekabet ve paylaşım kavgasının baki olduğu tel tel dökülüyor. ABD’nin atakları karşısında boş durmayan AB emperyalist ülkeleri arka arkaya ”Filistin devletini tanıdıklarını“ açıkladılar. Bir anlaşma imzalanırsa Ukrayna’ya “Barış Gücü Askeri“ gönderip göndermemeyi tartışmaya başladılar.
Almanya Başbakanı Friedrich Merz de dahil olmak üzere önde gelen Avrupalı siyasetçilerden oluşan bir grup, “Ukrayna’da barışı sağlamanın yollarını görüşmek üzere“ ABD Başkanı ile bir araya geldikten bir kaç saat sonra Almanya’da bambaşka bir tartışma yaşanmaya başlandı: Alman askerleri Ukrayna’ya gönderilmeli mi? Elbette, ancak bir ateşkes sağlandıktan sonra, bir barış anlaşması imzalandıktan sonra, silah ihracatının önündeki neredeyse tüm engeller kaldırıldıktan, ordu için muazzam özel fonlar oluşturulduktan, zorunlu askerliğin geri dönüşü için düğmeye basıldıktan sonra. Tüm bunlardan sonra sıra cephe hattına yakın bir konuşlanmaya geldi.
Fakat Almanya’nın asker yollayıp yollamayacağına bakmak için hükümet açıklamaları meclis toplantılarından da önce sokaklardaki afişlere bakmak yeterli. Bütün duraklara asılan kocaman silahıyla bir asker afişleri ve altına yazan “Herkes Özgürlükten Bahsediyor, Sen Özgürlük Götür“ sözleri. Emperyal çıkarların egemen olduğu bir dünyada, sahadaki insanlara adalet sağlayan bir barış götürmeyeceğini anlatmaya yetiyor. Sürekli silah tedarik eden etmeye de devam edecek olan NATO ülkelerinden gelen askerler Ukrayna’da nasıl barışın gücü olacak?!
İşgalci taraf Rus emperyalizminin savaş batağına saplanarak umduğu gibi Ukrayna’yı hızla istila edememesi, AB emperyalist ülkelerinin NATO ülkeleri ile birlikte sayısız yaptırım, büyük çaplı silah sevkiyatlarına rağmen Rusya’yı istedikleri gibi dize getirememesi yeni arayışları hızlandırıyor. Irak Libya Afganistan, Yemen vb. diğer işgallerden iyi bildiğimiz, tek ülkenin değil, emperyalist çıkarları için yenişemeyenlerin ”Barış Gücü“ adı altında işgalin bir başka versiyonuna, savaş bölgesindeki ülkelere askeri birlikler olarak üşüşmesi ve yıllarca da çıkmaması tartışılıyor şimdilerde.
Filistin’deki işgal ve katliam karşısında ikiyüzlülük
Emperyalistlerarası en stratejik ittifakların dahi çıkarlarına göre raftan kaldırılacağına başka bir örnek de Fransa emperyalizminden. Sahada etkin olmaya çalışarak Filistin devletini tanıyacağını açıklayan Fransa Cumhurbaşkanı’na İsrail Başbakanı’nın gönderdiği resmi mektupta “Antisemitizm ateşini körüklediği” söylendi. Yani iki yıldır Macron ve Fransa burjuva sözcülerinin Filistinlilerin katliamına karşı çıkanlara karşı saldırganlıklarına ekledikleri suçlamaların aynısı şimdi bizzat Macron’a yöneltiliyor.
Hollandalı Bakanlardan, İsrail’e Yönelik Yaptırımlar Nedeniyle Toplu İstifa
Hollanda hükümeti 3 Haziran’da çökmüştü, Ekim ayında yapılacak seçimlerin ardından yeni bir koalisyon kurulana kadar geçici bir yönetim görevde kalmıştı. Aylarca sürebilecek geçici hükümet döneminide yaşanan toplu istifa dalgası siyasal kriz unsuru olmaya aday.
Hollanda hükümetinde Yeni Toplumsal Sözleşme (MGK) partisine mensup tüm üyeler, Dışişleri Bakanı Kaspar Veldkamp’ın, hükümetin Ekim 2023’ten bu yana Gazze’ye yönelik devam eden savaşı nedeniyle İsrail’e yaptırım uygulamayı reddetmesi üzerine istifa etmesinin ardından bir gün önce istifa etti.
Başbakan yardımcısı vekili, içişleri ve eğitim bakanları, sağlık bakanı ve dört kabine üyesi daha yer alıyor. İsrail’in savaş ve yerleşim birimlerinin genişletilmesine yönelik yaptırımlar nedeniyle kabinede derin görüş ayrılıkları olduğunu öne sürerek görevinden ayrılan Veldkamp ile ortak hareket ediyorlar.
Hollanda’daki gelişmeler; açlıktan ölümler ve kitlesel katliamlarla süren İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırı ve ablukasına nasıl yanıt verileceği konusunda burjuva klikler arasında fikir ayrılığının çelişkilerin derinleştiğini ortaya koyuyor.
Barış milyonların istemi
Savaş karşıtı kesimlerde ise ”Silahlar sussun, Ukrayna ve Filistin’de barış anlaşmaları yapılsın, İnsani koridor açılsın ve çocuklar Filistinliler hiç değilse açlıktan da ölmesin” talepleri öne çıkıyor. Oysa Lenin’in dediği gibi ”Egemenlerin bir devrimler dizisiyle derslerini almaksızın demokrasi ve işçi sınıfı açısından doyurucu bir barış getirebilecekleri boş bir hayal ” Fakat çürüyen kapitalizm emperyalizme karşı mücadeleyle, sömürü, yağma, işgallerine karşı mücadele hattının birleşmesi sonucu geriletilmeyeceği anlamına da gelmiyor. Barış talebini emperyalist kapitalizmin doymak bilmeyen azami kâr hırsı, insanı ve insanlığı çürüten, doğayı ve dünyayı geri dönülmez yıkımlara uğratan bu sisteme karşı mücadeleyi yükseltmenin aracı olarak kullanmalıyız. Emperyalizmi ve onun da temelinde yatan sistem olarak kapitalizmi hedef almayan bir barış mücadelesinin kazanma şansı olmayacaktır. Sözlerimizi Ritsos’un barışın anlamını anlatan şiiri ile başladık, Ritsos’un söylediklerine teorik temelden anlatan Lenin’in alıntısı ile bitirelim.
“…Barış sloganını kabullenmek ve yinelemek, aciz [ve daha kötüsü çoğu zaman ikiyüzlü] laf cambazlarının kendini beğenmiş davranışlarını teşvik edebilir; şimdiki hükümetlerin, bugünkü efendi sınıfların -bir devrimler dizisiyle derslerini almaksızın (ya da tasfiye edilmeksizin)- demokrasi ve işçi sınıfı açısından doyurucu bir barış yapabilecek güçte oldukları boş hayaliyle halkı aldatabilir. Hiçbir şey, böyle bir aldatmadan daha tehlikeli değildir. Hiçbir şey işçileri bundan daha fazla aldatamaz; hiçbir şey, işçilere, kapitalizmle sosyalizm arasında derin çelişkiler olmadığı yollu yanlış inancı bundan daha fazla aşılayamaz; kapitalist köleliği hiçbir şey, bu aldatmadan daha iyi süsleyip-püsleyemez. Hayır! Biz barış arzusunu, halkın barıştan beklediği yararın bir dizi devrimlere başvurmaksızın elde edilemeyeceğini yığınlara anlatmak için kullanmalıyız.” (Lenin Barış Sorunu Temmuz-Ağustos 1915)