DÜNYAManşet

Kanada’da Pakistanlı aileye ırkçı saldırı

Kanada’da düzenlenen saldırıda bir aileden dört kişi katledildi

Emperyalist kapitalist ülkelerde izlenen ırkçı politika ve uygulamalar ırkçı kişi ya da örgütlerin önünü açar nitelikte. “”İslamifobi” diye geçiştirilen saldırıları ırkçı politikaların çocuğu. Polisin yabancılara uyguladığı şiddetin yanısıra “Irksal profilleme” yani yasaların ve düzenin ırk temelinde farklı uygulanması hayatın her alanına yedirilerek işletiliyor. İş başvurusu, yolda yürürken, kiralık ev ararken, devlet kurumlarına gidildiğinde.

Bütün bunlara göz yumanlar yabancılar öldürüldüğünde de yaşananları “Fobisi olan bir takım ırkçı kişilikler” parantezine sıkıştırarak yeniden yeniden üretiyorlar. Bu nedenle Kanada, Hanau, yıldönümü protestolarla karşılanan Köln-Keupstrasse, ABD’de daha fazla görünür olan siyahilerin polis tarafından öldürülmesi karşısında timsahi gözyaşları ile açıklamalar yapıyorlar.

Kanada’nın Ontario eyaletine bağlı Londra kentinde müslüman bir ailenin hedef alındığı saldırı bunun son örneklerinden. Ailenin 14 yıl önce Pakistan’dan Kanada’ya göç ettiği belirtiliyor. Saldırıyı siyah bir minibüsle düzenleyen 20 yaşındaki fail, olayın ardından kaçmaya çalışmış, ancak 7 kilometre uzaklaşabildikten sonra yakalanmıştı. Saldırıda aynı aileden 74 ve 44 yaşlarında iki kadın, 46 yaşında bir erkek ve 15 yaşında bir kız çocuğu hayatını kaybetmiş, 9 yaşındaki bir erkek çocuğu ise ağır yaralanmıştı. Hastaneye kaldırılan çocuğun hayati tehlikesinin ise bulunmadığı öğrenildi
.
Bir basın açıklaması yapan polis, elde edilen ilk bulguların saldırının ırkçı saiklerle işlenmiş olduğuna işaret ettiğini söylüyor.

Krizler ırkçılık ikiz kardeşliği

Ekonomik kriz Avrupa’daki göçmenleri, etnik azınlıkları iş ve diğer sosyal konularda son derece olumsuz etkilediği gibi toplumun genelinde korku yaratarak ırkçı davranışları tetikliyor. Böyle bir ortamda örneğin İngiltere, Danimarka, Macaristan, Yunanistan ve Polonya gibi ülkelerde Neo-Nazi ve buna benzer faşit örgütlerin yarattığı şiddet oranında artış var.

AB ülkelerinin çoğu ayrımcılık karşıtı yasaları bulunmasına karşın bu yasalar gerçekte uygulanmıyor. AB ülkelerinin çoğunda ülke sınırlarının kontrolünde artış ve daha sıkı göçmen politikalarına doğru bir gidişat malum.

Irkçılık Avrupa’daki siyasi partiler eliyle de ayrıca körüklenmesi herkesin malumu. Seçim kampanyalarında faşist ırkçı partiler; göç, islam, eşcinsellik gibi konuların yanısıra Müslüman, Musevi ve Roman toplulukların aleyhine bir söylemi rahat rahat kullanıyorlar.İtalya’da Kuzey Ligi, Hollanda’da Özgürlük Partisi, Fransa’da Milli Cephe gibi partilerin Avrupa’yı vuran ekonomik krizi kullanarak destekçilerini ciddi oranda arttırmaları tesadüf değil.

Kapitalizmin krizinin 1930’lu ve 40’lı yıllardaki genel bunalım düzeyinde olduğu düşünülürse, Avrupa ülkelerinde ırkçı faşist akımların da o dönemler kadar tehlikeli olduğu gerçeğinin üzerinden atlanamaz.Bunalım nasıl büyük insanlık dramlarıyla biten faşist politikaların önünü açtıysa bu gün ondan da derin bir tehlike ile karşı karşıyayız.

Ve ırkçılığa karşı mücadeleyi “”Fobi” aldatmacasından çıkarmak ve bu ciddiyetle ele almak zorundayız.

Daha fazlası

İlgili

Close