DÜNYAKAPİTALİZM ELEŞTİRİSİMAKALELER
‘Uridashi’ ya da asalaklığın dışavurumu
Sanal ortamda para transferi ve kağıt oyunlarıyla cebe indirilen milyar dolarlar emperyalizmin asalaklıkta geldiği noktayı gösteriyor.
Ege Deniz
Brezilya’da son aylardaki politik-toplumsal atmosferde yaşanan gerilim ve belirsizliklerin de etkisiyle Japon ev kadınlarının Türk lirası cinsinden ‘değerli kağıtların’ yani tahvillerin alımına yöneldiği haberleri yine ekonomi basınında yer almaya başladı.
Türkiye ekonomisinin yaşadığı sıkışmalar ortamında -birilerinin son tahlilde ülkeden kaynak transferi yapması anlamını taşıyan bu yatırım biçimi- burjuva ekonomistler tarafından sevinçle karşılanıyor.
Türk burjuva medyası ise olayı “son üç yılda Brezilya tahvillerini tercih eden Japon ev kadınları, Latin Amerika ülkesinde siyasi kaos derinleşirken seçim sonrası siyasi belirsizliğin sona erdiği Türkiye’yi seçiyor“ şeklinde duyurdu.
Beri taraftan, İsviçreli bir ekonomist konuya dair “her iki ülkede de siyasi görünüm muğlak olsa da Türkiye’de Nisan’daki referandumdan sonra hengame yatışırken Brezilya’da daha da kötüye gitti. İki ülke de cazip getiriler veriyor ve yatırımcılar daha az oynak olanı seçiyor” demiş.
Anlatılan hikaye şu:
“Japon ev kadınları 2008 krizinden sonra Türk tahvillerinin de aralarında bulunduğu “Uridashi” yani Japonya’da bireysel yatırımcılara ihraç edilen döviz cinsi tahvillere yatırım yaparak çok paralar kazandılar. Özellikle 2012’de Japon ev kadınları topyekun TL cinsi ‘Uridashi’ tahvillerine yöneldi. O tarihte 3,7 milyar dolarlık TL ‘Uridashi’ alan Japon ev kadınlarının bu yıl yeniden alıma geçtiği konuşuluyor.
2017’de şu ana kadarki TL Uridashi alımları 517 milyon doları aşarak 2016 toplamını geride bıraktı.Tokyo merkezli Daiwa Yatırım’ın Sabit Getirili Menkul Kıymetler Müdürü Shinji Kunibe, ‘Siyasi risklere rağmen Türkiye’de her dip Japon bireysel yatırımcılar için alım fırsatı olarak görülüyor’ dedi. Japonların Türkiye yatırım kararında ise Türk tahvillerinin İkebe ve Torii’ye de servet kazandıran ‘carry trade’ cazibesi yatıyor.
Japonya Merkez Bankası (BoJ) 2016 başında politika faizini eksi yüzde 0,10’a çekti. Türkiye Cumhuriyet Merkezi Bankası (TCMB) ise yüzde 12 civarında efektif faiz uyguluyor. 2 yıllık TL tahvil getirisi yüzde 11’ken aynı vadede Japonya tahvili eksi yüzde 0,12 getiri veriyor. Bu da yen borçlanıp TL almayı Japon ev kadınlarının favorisi haline getiriyor.
Uridashi piyasasında TL cinsi tahvillerin getirisi farklı vadelerde yüzde 9,55’ten yüzde 10,60’a kadar çıkıyor“
Peki Japon para piyasasında Uridashi denilen Carry-Trade ne?
Günde 1 trilyon doların üzerinde sanal paranın döndüğü Carry-Trade işlemi, düşük faizli para piriminden borçlanarak getirisi yüksek para birimine yatırım yapmak anlamına geliyor.
“Financial Times, 2000’lerde ‘Bayan Watanabe’ olarak anılmaya başlanan kimonolu kadınların, geçen yıl TL cinsi tahvillere tam 3.6 milyar dolar yatırdığını yazdı. TL cinsi tahvillerin bu yıl da Japon ev kadınları için en cazip yatırım araçlarından biri olması bekleniyor. Japonya’daki düşük faizlerden borçlanarak yüksek faizli diğer ülke tahvillerine yatırım yapan (carry-trade) Japon yatırımcılar, ülkelerindeki faizlere göre ciddi oranda getiri elde ediyor. Dünyanın en yüksek ikinci bireysel tasarruf oranlarına sahip olunan Japonya’da, özellikle ev kadınları Avrupalı büyük bankaların hedef kitlesini oluşturuyor. Barclays gibi çok sayıda banka Türk Lirası cinsi tahvil çıkartarak japon bireysel yatırımcılara satıyor“
Çürüyen tekelci kapitalizmin asalak karakterinin örneği
Paradan para kazanmak anlamına gelen Carry-Trade adı verilen işlemler 1980’lerin başından itibaren, yani emperyalist kapitalizmin azami karları realize etmede ciddi sorunlar yaşadığı ve krizini aşabilmek için uyguladığı neo-liberal politikalarla içiçe gelişen ‘finansallaşma’ eğiliminin güç kazandığı dönemde Japonya’da faiz oranlarının çok düşük seviyelerde seyretmesi ile başladı.
Aslında hiç bir şekilde üretime girmeyip paradan para kazanma olayı emperyalizmin ilk dönemlerinden itibaren var. Ve ama Carry-Trade sistemi neo-liberalleşmeyle birlikte para-sermayenin dünya ölçeğinde önündeki engellerin kaldırılılıp dolaşımına hız kazandırılmasıyla toplu paraların hareketine yeni bir biçim vermekle kalmadı, sanal ortamlarda günlük dolaşan paranın hacmini devasa ölçeklerde artırdı.
Japonya emperyalizmin asalaklığının tipik temsilcisi
Japonya özellikle ’80’lerden beridir resesyondan çıkabilmiş değil. Sanayi üretimi genişleyerek sürmek şöyle dursun kronik bir durgunluk içerisinde. Aşırı sermaye birkimi beraberinde atıl paraların yani gerçek üretime sokulamayan para hacminin büyümesini getirdi. Japonya sözümona üretimi canlandırmak için piyasaya para pompalayarak faizi düşük seviyede tutuyor. Fakat bu potansiyel para-sermayeler gerçek üretime dönmüyor. Aksine, dünya para-finans piyasalarında “yüksek getiri“ sağlamak için yüksek faiz sağlayan noktalara akıyor.
Sanal ortamda para transferi ve kağıt oyunlarıyla gelen milyar dolarlar emperyalizmin asalaklıkta geldiği noktayı gösteriyor.
Borçlanılan para birimlerinin başında faizi düşük olan Japon Yeni ve İsviçre Frangı geliyor. Yatırım yapılan para birimleri olarak Türk Lirası, Güney Afrika Randı, Macar Forinti, İzlanda Kronası, Brezilya Reali, Avustralya ve Yeni Zelanda Doları tercih ediliyor.
Kendi ülkesinde yüzde 0.1 gibi çok düşük bir orandan borçlanıp Türkiye gibi yüksek faiz veren ülkelere “yatırım yapan Japon ev kadınlarının“ elinde yüzlerce milyar dolar atıl para-sermaye olduğu söyleniyor. Bu “ev kadınlarının“ sayısını burjuva kaynaklardan öğrenemezsek de sayılarının az olduğunu ve -istisnalar dışında- burjuva asalak sınıfların üyeleri olduğunu söyleyebiliyoruz.
Ve özelde Japonya tekelci kapitalizminin, genelde dünya emperyalist sisteminin çürümüş karakterinin tipik bir sonucu olduğunu da…