KADINManşet

‘Almanya’da kadın hakları yok’

Davası henüz sonuçlanmamışken polis baskınıyla tutuklanan, 15 gün cezaevinde tutulduktan sonra sınır dışı edilen Afitap Demir ile konuştuk

Afitap Demir hukuksuzca sınır dışı edildi. İltica davası sürerken, dava henüz sonuçlanmamışken polis baskınıyla tutuklandı ve 15 gün cezaevinde tutulduktan sonra sınır dışı edildi.

Biz kadınlar olarak Afitap’ı sahiplenip onun geri getirilmesi için bütün hukuki yolları zorlayacak ve Afitap’a sahip çıkacağız.

Kadın Gözüyle Grubu olarak Afitap ile yaptığımız röportajı paylaşmak istedik:

Kadın Gözüyle: Eşinizin uyguladığı şiddeti nasıl tanımlarsınız? Beş çocuğunuz var; bu süreçten onlar nasıl etkilendi?

Afitap Demir: Ben 1985’te Amanya’ya siyasi sığınmacı olarak geldim. Türkiye’de 75-85 yılları arası çeşitli kadın hareketleri içinde Kürdistanlı kadınlar için mücadele ettim. Politik birikime sahiptim. Almanya’ya geldikten sonra evlendim. Çocuklar doğduktan sonra hayata farklı bakıyorsun. Annelik duygusu çok baskın geliyor. İkinci çocuğa hamileyken eşimin Türkiye’de evli olduğunu öğrenince çok şaşırdım, aramızda bunun kavgaları başladı ve her türlü şiddete uğramaya başladım. Karnıma yediğim darbeler yüzünden ikinci çocuğum engelli doğdu. Döverek, küfrederek, tecavüz ederek, kapılarımı kırıp zorla cinsel ilişkiye girmeye zorlayarak şiddet uyguladı bana. İki çocuk yapmak istedim, diğer çocuklar tecavüz sonucu doğdular… Çocuklarımın Jugendamt’a (Gençlik dairesi) verilmesini istemiyordum. Çocukları kaçırmakla tehdit ediyordu. Çocuklar için hep katlandım. Onlara bir zarar gelmesini istemedim. Şiddete uğradıkça ”ya ben kadınlara hep ayrılın, bunları niye çekiyorsunuz…” diye kadınlara öğüt verirken ben kendim o kadınların durumuna düştüm. İşte burda annelik duygusu devreye girdi. Hep çocuklarım için, çocuklarım için diye diye çektim…Pişman da değilim.

Evlendiğim kişi şizofren, piskopatın biriydi. Beni vurmaktan zevk alıyorsu. Zihinsel olarak gücü yetmeyince fiziksel gücünü devreye sokuyordu. Ben lise mezunuydum. O ilkokul mezunu bile değildi. Kültür farklılığımız vardı. O cahilliğini kapatmakta beni döverek, bana şiddet uygulayarak üstün gelmeye çalışıyordu.

Çocuklarım bu dönemde hep yanımda oldular. Ben 22 yıl sene çektim. Oğlum bir gün bana ”Babamın sana neler yaptığını biliyorum. Uyuduğumu zannediyorsun ama hepsini görüyorum. Ayrıl babamdan. Bunları sana bunları yapmasına hakkı yok…” Çocuklarım bana cesaret verdi. Beni kendime getirdi. Çocuklar farkında değiller diye düşünüyordum. Genelde bana ya çocuklar okula gittiklerinde yada onlar uyuduklarında odanın kapısını kırıp gelir döverdi…

KG: Eşinizin size uyguladığı şiddete karşı kendinizi savunduğunuz ortadayken, eşiniz değil siz 2 yıl sonra 5 yıl hapisle cezalandırıldınız. Sonrasında “tehlikeli kişi” olarak tanımlandınız. Sizi “tehlikeli” yapan kendinizi savunmanız, kadın olduğunuz halde baş eğmeyip onuruzu koruma çabanız mı?

AD: Herşeyin bir bedeli var. Kapitalist bir ülkede kadının hiç bir hakkı yoktur. Sözde kadın hakları deniyor kadının hiç bir hakkı yoktur. Her defasında aynı şeyleri yaşamak, sokakta taciz, hakaret, şiddet derken… ”Sen silah patlattın bitti…” Ben o silahı niye patlattım, bu hiç sorgulanmadı. Haksız duruma ben düştüm. Eski eşim de beni şikayet etti ve arada yaralanma falan olmadığı için 2 yıl cezaevinde yattım. Cezaevindeyken psikolojik tedavi istedim. Kendimi anlatmaya çalışırken nasıl tacize, tecavüze ve şiddete maruz kaldığımı anlatmak istedim. Cezaevi psikoloğu bana bunları anlatma dosyanda ne varsa biz onları konuşmak zorundayız. Diye hiç bir destek vermedi. Dışarıya çıktıktan sonra devletten istedim psikolog vermediler oğlum özel psikologlara gönderdi. Çıktıktan sonra eski eşim aynı şekilde beni yine raharsız etti. Bir de üç kişiye bin euro vererek onu öldüreceğime dair hakkımda yalan ifade verdi. O kişiler bana da gelerek ”bak kocan bizi tuttu sen para verirsen bunları kullanmayız vermezsen seni şikayet ederiz” diye kapıma geldiler. Ben de ”gidin beni şikayet edin” dedim. Bunlar benim hakkımda yalan ifade verirken eski kocam da benim hakkımda ”Afitap beni öldürecek, korkuyorum” diye şikayette bulunuyor. Bunun üzerine boş boş 5 yıl daha yattım. Haklıyken haksız konuma düştüm.

Bunlar nasıl olur da başıma gelir diye hep sorguladım durdum.

Beni tehlikeli biri olarak ilan ettiler.

Neden? Kendimi yakmak istedim. Artık bana yaptıkları, başıma örülen çoraplar. Ben nasıl bu konuma geldim diye hep sorguladım ve mahkemedeyken kendimi yakmak istedim. Yeter artık diye… Mahkeme bana şu suçlamayla geldi. ”Sen mahkememizi yakmaya çalıştın” insaf dedim ya yapılanlar karşısında artık ölmek istiyorum siz benim canımı düşünmeniz gerekirken mahkeme binanızı mı düşünüyorsunuz” dedim. Bu olayı hiç dosyama işlemediler kendileri suçlu görünecekti. Sesimi farklı farklı duyurmaya çalıştım ama duyuramadım.

KG: Türkiye’de çok bariz olan devletin şiddet mağdurlarını korumadığı, aksine şiddet uygulayan eşleri, babaları, sevgilileri koruyup kolladığını biliyoruz. Sizin yaşadıklarınızdan Avrupa’da da kadını koruyan yasaların olmadığını anlıyoruz. Bu konuda ne dersiniz, Avrupa dışardan görüldüğü kadar “demokratik” bir coğrafya mı?

AD: Hiç te demokratik bir ülke değil. Türkiye’de olsaydı belki sesimi bireylere kadın hareketlerine duyurma şansım olurdum. Avrupa’da bir göçmen kadın şiddete uğramış, öldürülmüş hiç umurlarında değil. Onlar için hiç bir değeri yoktur.

Beni sınır dışı ederken bile 20 polis götürdü. Gönderilmeden önce covid testi yapmak istediler ben direndim yaptırmak istemedim. Fakat zorla götürdüler ve kollamdan ayaklarımdan bastırarak zorladılar. Doktora şaşırdım ”Siz insanlığa hizmet için hipokrat yemini etmişsiniz. Ben istemediğim halde bana dokunuyorsunuz. Sağlık görevlileri zorla ayağımı kolu tutarak müdahale ediyorlar bana yaptıklarını görmüyor musunuz?” dediğimde ”sen suçlusun” dedi ve burnumu kanata kanata testi yaptı o doktor. Aslında sözde Almanya’da birine dokunmak suçtur. Kime neye göre suç? Aynen şunu yüzlerine baka baka söyledim; ”Hitler nasıl yahudilere yaptıklarıyla sonu geldiyse, siz de bana aynısını yapıyorsunuz ve ben de sizin sonunuzu getireceğim. Sizleri her yerde teşhir edeceğim. Bütün insanlara basına bana yaptıklarınızı anlatacam ve sonunuzu getirecem” dedim.

KG: Cezaevi sürecinize biraz değinebilir misiniz?

AD: Başka bir dünya. O kapı üzerinize kapanınca farklı bir dünyada yaşıyorsunuz sanki. Bir kadınla tartışmamız oldu ve kadın bana vurdu. Gardiyan aynen şunu söyledi, ”Sen Afitap olacaksın ve seni döveni dövmeyeceksin…” Ben çocuklarıma söz verdim burdan çıkacağım diye. Ama cezaevi orada çıkmamam için elinden geleni yaptı. O kadına cevap verseydim suçum katmerlenecekti bunu istemiyordum.

Sınır dışı edileceğim cezaevinde küflü ekmekler veriyorlardı. Şeker hastası olduğum halde reçel veriyorlardı! Özünde insanlığa dair hiç bir uygulama göremezsin.

KG: Bütün bu erkek ve devlet şiddeti sürecinde yaşadığınız saldırılar karşısında yanınızda olup size destek verenler oldu mu? Avrupa’da çeşitli kadın örgütleri sizin yaşadıklarınız, hukuksuz bir şekilde Türkiye’ye gönderilmeniz üzerine bir kampanya başlattılar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

AD: Ben bir zamanlar kadınların özgüvenli olmaları için çaba verirken onların durumuna düştüm. Ben Kürt kadınlarından destek istedim fakat onlar ”gel bizim çalışmamıza katıl sana yardımcı olalım” dediler. Ben katılmadım çalışmalarına.

Evet sizin gibi kimi kadın kurumları bana destek veriyor, vermeya çalışıyor. Başta sunu söylemek istiyorum. Kadınlar korkmasın. Eski eşim bana şunu söyledi, ”Sen benden ayrılırsan herşeyi yaparım.”. İçimi ezdi. Çocuklarımı korumak zorundaydım. Bundan dolayı diyorum içimi ezdiler. Eski eşimin yakın akrabası ”sen taşmısın?” dedi. Adam kumarda yenilirdi gelir para isterdi. Ben çocuklarım aç ve açıkta kalmasın diye ekstra gidip üzüm mü toplamadım, çilek mi toplamadım. Pizza mı dağıtmadım. Aslında yaşlılar yurdunda yardımcı olarak çalışıyordum. Çocuklarım da benimle birlikte çektiler ama okuyup meslek sahibi oldular ve en çok çocuklarım bana destek oldu. Engelli bir çocuğum var en çok onun bana ihtiyacı var.

Özellikle kadınların sesiz kalmamalarını bir birlerine destek olmalarını isterim. Beni kadınlar arayıp ”Seninle birlikteyiz, yaptıklarınızla gurur duyuyoruz.” Demeleri bana güç veriyor. Sizlerin beni araması bana moral veriyor. Hiç birşey yapmadan kenarda pısırık pısırık otursaydım bana hiç bir şey katmazdı. Analarımız seslerini duyursaydı bizler bugün bunları yaşamazdık. Onlar ”Bu bizim kaderimiz” dediler ve katlandılar. Ben çocuklarım ve kızımın benim yaşadıklarımı yaşamasın diye sesimi çıkartıyorum. Bedeli ağır oluyor olur da, ama korkmadan, susmadan bir birimize destek olmalı, güç vermeliyiz.

Bugün benim kızım ”anne seni örnek alıyorum. Sen çocuklarını nasıl kollayıp koruduysan ben de öyle yapacağım” diyor. Bu bile beni gururlandırıyor.

Etiketler
Daha fazlası
Close