DÜNYA

Avrupa ülkeleri ikiyüzlü davranıyor

4411Geçtiğimiz Cumartesi günü yapılan, faşist Türk devletinin uygulamalarına paralel olarak Avrupa’da da Kürt TV’lerinin kapatılmasını protesto eyleminde Alınteri olarak yaptığımız röportajların devamını yayınlıyoruz:

Alınteri: Basının susturulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle Med Nuçeyi?

Ayten Kaplan (Nav-Dem Eşbaşkanı): Genel anlamda Tv’lerin kapatılmasının, AKP’nin, Erdoğan’ın bir politikası var. Karşı sesin, kendi kirli işlerini deşifre edecek Tv kanallarını, basını susturmaya çalışıyor. Mevcut durum ve yasalar bunu yapmasına izin vermiyordu fakat OHAL koşullarında kendisine karşı olan birçok kurumlar kapatıldı. Bu da düşünce özgürlüğüne, basın özgürlüğüne tahammülünün olmadığını gösteriyor. Halkı şöyle bir noktaya getiriyor. Siz eğlence programlarına, yarış programlarına bakın ama siyasi iktidarı eleştirmeyin… Yani halkı uyutup bir şeyden haber alamaz hale getirip kendi politikalarını yürütmeye devam etmenin adımıdır.

Alınteri: Şu anda Avrupa cephesinde durum nedir?

AK: Hukuki girişimlerimiz var. Hukuki mücadeleler söz konusu olsa da, ben bu kararın politik olduğunu düşünüyorum. Türkiye’deki sivil darbeden sonra Avrupa, akademisyenlerin yazarların gözaltı ve tutuklanmalarını eleştirmişti. Ama şimdi, ne hikmetse, Tv’lerin kapatılması konusunda Avrupa’da çıt yok. Demek ki bir uzlaşı var. Bu uzlaşı hem Ortadoğuda’ki gelişmelerle bağlantılı hem de Avrupa’nın Türkiye’yle yaptığı mülteci anlaşmasının bozulmaması için durumu onaylamakla ilgilidir. Ve bu politik bir duruştur.

Alınteri: Tepkiler yeterli mi?

Kitle elindeki olanaklarla tepkisini gösteriyor. Sokak eylemleri mitingler yapılıyor. Yeterli mi? Hayır değil. Farklı şeyler de yapmak lazım. İmza kampayaları, fax çekme eylemleri, mektuplar yazılabilir vs. Ama bu siyasi bir karar olduğu için, bir yandan hukuki boyutuyla saldırıyı boşa çıkarmak gerekiyor bir yandan kurum ve kuruluşlarla, sivil toplum örgütleriyle ortak bir güç oluşturmak gerekiyor. Belik o zaman bunu boşa çıkarabiliriz.

Alınteri: Avrupa’da daha güçlü neler yapılabilir? Bu yönden buralar biraz zayıf kalıyor.

Bu yönüyle kendimizi eleştirmemiz lazım. Biz eylemlere geliyoruz. Ama mesela yanımıza bir Alman dostu da alıp eyleme katma gibi çabalara girmiyoruz. Biz Nav-dem olarak şimdi şehir şehir gezip platformlar kuruyoruz. Güçleri ortaklaştıralım diyoruz. Hem halkın kendi yerel sosyal siyasal taleplerini dile getirmek için hem de güçleri ortaklaştırarak Avrupa’nın özellikle Almanya’nın Türkiye’deki uygulamalara sessiz kalmasını bu yöndeki politikalarını boşa çıkarmak, gücümüzü nasıl sokağa yansıtabiliriz gibi çalışmalar var. Bence bunu birbirimizden beklemek yerine herkes kendi bulunduğu yerden, komşusunu çevresindeki insanları, sendikaları ya da üyesi olduğu kurumu aydınlatmalı desteğini almalı. Avrupa ve Almanya kamuoyunu aydınlatacak onların desteğini alacak çalışmalar yapmalı herkes. Buralardaki insanlarla konuşmalı, tartışmalı bilgilendirmeli.

Alınteri: Başka söylemek istediğin?

Hani derler ya, dünyada haksızlıklar olsa da, sonunda haklılık kazanır. Herkes tepkisini koyuyor, bunu daha güçlü yapabilirse kazanacaktır. Tarihten de biliyoruz. Devlet ne kadar kendi politiklarını uygulasa da, adalet başka. Kendi gücünü gösterir.

Teşekkürler.

Ben teşekkür ederim.

——–

Alınteri: Basının, televizyonların kapatılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz.

Yüksel Koç (KCDK-E Eşbaşkanı):

Bu şu anlama geliyor. Türk devleti, uluslararası güçlerin de desteğiyle, başta Kürt özgürlük mücadelesi olmak üzere Türkiye’deki devrimci demokrat cepheyi yok etme tasfiye etme planı olduğu çok açık. Çünkü basın, özellikle Türk devletinin kirli politikalarını deşifre eden özgür basın susturulmuştur. Kürt, Alevi, demokrat, sosyalist basın. Bu da şunu getiriyor beraberinde, Türk devleti önümüzdeki dönemde daha da pervasızlaşarak katliamlara girişecek. Aydınlara, yazarlara yönelik yeni bir sindirme, tutukama hatta faili meçhul cinayetlerin olma ihtimali çok yüksektir. Bu konuda Avrupa ikiyüzlü politika izleyerek destek sunmuştur. Eutelsat’ın Med Nuçe’yi kapatırken sunduğu gereke çok basit bir cümledir. T. Erdoğan’ın MGK’da aldığı karar sonrası RTÜK’e bildirdiği gerekçeyle aynıdır: Kamu düzeni için TV’nin lisansını iptal ediyoruz. Med Nuçe ve Newroz TV’ye gönderdiği yazı bu kadar.

Buna yönelik eylemlerimiz devam edecek. Önümüzdeki hafta Eutelsat’ın merkezinin olduğu Paris’te, Almanya güney temsiciliğinin olduğu Köln’de Cumartesi’ye kadar çadır eylemimiz olacak. İtalya-Roma’da, Londra’da da, yani 4 merkezde 1 hafta boyunca çadır eylemleri olacak. Ayrıca, biz Fransızca bir metin hazırlamışız, şirkete göndermek için. E-mail, fax, mektup yoluyla yüzbinlerce insanımız imzasıyla birlikte bunu yollarlarsa bir basınç oluşturur. Bu yarın kurulacak Tv’ler ve basın araçları açısından da, Eutelsat şirketinin bu kadar pervasızca davranmasının önünde engel oluşturur. Bunu 2 haftaya yayacak şekilde kampanya olarak yürütmek istiyoruz. Herkes duyarlı olursa iyi olur.

İkinci olarak bir dosya hazırlığımız var. Eutelsat’ın TV’leri kapatmasının ardından Dünya Gazeteciler Sendikası bir açıklama yaptı. Bugün (geçtiğimiz Cumartesi) yine Brüksel’de bir açıklama yapacaklar. Biz dosyalarla sivil toplum örgütlerini, basın kuruluşlarını, siyasi partileri ziyaret ederek, iki şey talep edeceğiz. Bir, özellikle bu faşist uygulamalar konusunda bilgilendiremk. İki, hem Türk devletinin teşhiri için hem de Eutelsat’ın uygulamasını eleştirmek için mektup yazılmasını talep edeceğiz onlardan. Bunları bir kampanya biçiminde örgütleyeceğiz. Bugün herkesin, Alevilerin, Kürtlerin, devrimci ve sosyalistlerin bu eylemlere aktif katılmaları gerekir. Yeni katliamlar olmasının önüne böyle geçebiliriz. Aksi taktirde bu suçlara bir nevi ortak olmuş oluruz. Çünkü bugün tedbir alamazsak yapılacak katliamlara da göz yummuş olacağız. Yapılacak tek şey var. Faşizme karşı direnişi yükseltmek. Ortaklaşarak direnişi yükseltmemiz gerekiyor.

——-,

Alınteri: Süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mahmut Şakar (avukat):

Aslında teknik olarak, OHAL ve 668 sayılı KHK’lerle saldırılara hukuki bir arka plan sağlandı. Ama gene de hukuki prosadürlere uyularak kapatılmadı Tv’ler. Uygulamalar faşist içerikte, dolayısıyla bunları hukuki yönden ele almanın imkanı yok. Burjuva demokrasinin üçlü ayaklarının hiçbiri kalmadı. Erdoğan’ın merkezinde olduğu idari bir yürütme söz konusu. Yasama fiilen kalmadı. Yargı zaten işlemiyor.

Alınteri: Tv’lerin yeniden açılması için neler yapıldı şu ana kadar?

Sanırım CHP’nin KHK’ler konusunda yaptığı itirazlar reddedildi. Açıkçası, keyfi faşist uygulamalar olduğu için yapılacak girişimlerden sonuç alınamaz.

OHAL ile ilgili konularda KHK’ler çıkarılabilir ancak ama gene de çıkarılabiliyor. Şimdi Zarok TV ile OHAL’e gerekçe olan konuların ne ilgisi var? Bu nedenle teknik ya da hukuki olarak yapılacak girişimlerden sonuç çıkmaz.

Avrupa ülkeleri de Türk devletinin faşist uygulamalarını desteklemiş oluyor buradaki Tv’leri kapatarak. Tabii Türkiye’nin bunun karşılığında Avrupa ülkelerine nasıl bir ekonomik fayda sağladığını bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var, Türkiye’de açık faşizm inşasına Avrupa’nın göz yumduğudur, onayladığıdır

Bu nedenle, faşizme karşı demokratik direnişten başka çıkar yol yok. Kendi iç mantığında, burjuva anlamda bile hukuk işlemiyor, yok. Bizim de burada olmamızın sebebi bu; demokratik direnişin parçası olmak. Halkların meşru direnişiniyle bu süreci aşabiliriz ancak.

 

Daha fazlası

İlgili

Close