DÜNYAManşet

“Savaş, ırkçılık ve göç” konulu panellerin ilki Strasbourg’ta yapıldı

“Emperyalist savaş, ırkçılık ve göç”kampanyası Strasbourg’da yapılan panelle start aldı

Alınteri / Yaşanacak Dünya olarak Avrupa genelinde yürüttüğümüz “Emperyalist savaş, ırkçılık ve göç” konulu kampanya çerçevesinde bugün (19 Kasım 2023) Strasbourg’ta Dostluk ve Kültürevi’yle ortak bir panel organize edildi. Yaklaşık 40 kişinin katıldığı panel, insanlığın kurtuluşu kavgasında yaşamını yitirenler anısına yapılan saygı duruşuyla başladı.

Paneli yöneten moderatör kısa açış konuşmasının ardından “Yakın bir zamana kadar kimi çevrelerde ‘paylaşım savaşları da bitti’ deniyordu. Ancak bugün gelinen noktada çok geçişli emperyalist kutuplaşmalar, kıtasal ve bölgesel savaşlar yaşıyoruz. Emperyalizmin en üst evresini yaşadığımız çağımızda neden bölgesel savaşlar yaşıyoruz; diğer taraftan dünyanın her yerinde yükselen bir ırçılık var. Bunlarla ilgili nasıl bir değerlendirme yaparsınız, söz sizin diyerek ilk sözü Alınteri yazarı Hasan Selim Açan’a verdi.

H. Selim Açan konuşmasına bir Çin bedduasını hatırlatarak başladı: “Rivayete göre Çinliler başına ne zaman nerede ne geleceğini bilememenin gerilimini ve kaygısını yaşamalarını istediklerine ‘belirsizlik zamanlarında yaşayasın’ derlermiş. Dünya bugün bu bedduadakine benzer bir dönem yaşıyor. Belirsizlik, ölçü sınır tanımayan sınırsızlık, mide bulandırıcı bir ikiyüzlülük ve ahlâki çürüme ile karakterize olan bir dönem. ‘Olağan’ dönemlerde, yani düne kadar akıllardan bile geçmeyen ya da ‘o kadar da olmaz’ denilen hemen her şey ‘yeni normal’ haline gelmiş durumda.”

Ardından son somut örnek olarak Filistin İsrail savaşında tanık olduğumuz insanlık dışı yaklaşım, tutum ve uygulamalar üzerinde durdu. Verdiği örneklerle bağlantılı olarak “Bu sadece andığım politikacılara ya da salt siyonistlere ve ABD’ye özgü olmayan bir çürüme. Ayrıca bu çürüme salt uluslararası politikayla da sınırlı değil; iç siyasetten emek rejimine, toplumsal değer yargılarından sanat ya da felsefe adına üretilen ürünlere kadar her alanda karşımıza çıkan bir insanlıktan çıkış haline tanık oluyoruz” dedi. Bu durumu “insanlığın çürümesi, insanlığın yavaş yavaş ölmesi” olarak tanımladı.

Tanık olduğumuz çürümenin de giderek tırmanan yeni bir emperyalist savaş tehlikesinin de temelinde kapitalist emperyalist sistemin tükenişinin yattığını vurguladı. Emperyalist savaş tehlikesinin büyümesi bağlantısında dünden farklı olarak dolaylı yöntemlerin yerini dolaysız kapışmaların, göstere göstere yapılan hazırlık ve kışkırtmaların, vekalet savaşlarının yerini daha dolaysız kapışmaların aldığına dikkat çekti. “Bomba ve mermiler artık Güneydoğu Asya, Afrika ya da Latin Amerika gibi ‘uzak coğrafyalarda’ değil Avrupa’nın göbeğinde patlıyor” dedi. Yine dünden farklı olarak, hiçbir değer ve kuralın tanınmayışına, 1864 yılından beri yürürlükte olan Cenevre Sözleşmeleri’nin bile pervasızca çiğnenmesine işaret etti. Batılı emperyalist blokun yöneticilerinin çapsızlığı, buna karşın silah teknolojisinin ürkütücülüğü birlikte düşünülecek olursa insanın aklına ister istemez I. ve II. Emperyalis Paylaşım Savaşları’nın öngünlerinde yaşananların geldiğini söyledi.

H. Selim Açan, konuşmasının son bölümünde de giderek hızlanan bütün belirtilere rağmen savaşın kaçınılmaz bir kader olmadığını, Lenin’in Zimmerwald Solu örneğini hatırlatarak en güçsüz-cılız halimizle bile yapabileceklerimizin olduğunu vurguladı.

Panel moderatörü göç ve göçmenlik boyutu üzerinde duracak konuşmacı ATİK temsilcisi Süleyman Gürcan’a sözü şu soruyu sorarak verdi: “Bütün bu savaşlar, emperyalist sermayenin yol açtığı işsizlik, yoksulluk ve doğa tahribatlarının bir sonucu olarak göç ve göçmenlik olgusu da geometrik olarak katlanıyor. Veba olarak görülen göç ve göçmenlik sorunu dünya halklarının tepesinde sallanan bir kılıç. Hiç kimsenin garantisi yok. Bu konuda neler yapmak gerekir?”

Süleyman Gürcan konuşması sırasında göç ve göçmenlik gerçeğinin değişik yönlerine değinen bilgilendirici ve ufuk açıcı bir sunum yaptı. Göç dalgalarını doğuran ve sadece savaşlarla sınırlı olmayan emperyalist kapitalist talana işaret etmenin yanında konunun nasıl korkunç bir sektör halini aldığını rakamlarla sergiledi. Bu bağlamda emeğin daha da ucuzlatılması, organ mafyası, pedofili ve fuhuş sektörünün nasıl hayat bulduğunu anlattı. Avrupa hükümetleri, hatta kamuoyunun göç ve göçmenlik sorununda sergilediği ikiyüzlülük ve kayıtsızlığa dikkat çekti. Yeni göç politikaları adı altında mültecilere nasıl insanlık dışı koşullar yaratılmak istendiğini sergiledi. Özellikle Almanya ve Fransa örneklerini anarak bütün Avrupa ülkelerinde oturum hakkı, hatta vatandaşlık kazanmış olanların bile hangi tehlikelerle karşı karşıya olduğuna işaret etti.

Panel soru ve cevaplar bölümünün ardından bitirildi.

 

Daha fazlası

İlgili

Close