DÜNYA

Kayıplar 300 haftaya sığmadı

Foto: Kayıplar 300 haftaya sığmadı

300 haftadır dinmeyen acılar, 300 haftadır gelmeyen çocuklar, 300 haftadır bitmeyen arayış… 300 haftalık bekleyiş, 300 haftalık umut… Galatasaray Meydanı bugün Cumartesi Anneleri’nin 300. eylemine ev sahipliği yaptı. Acılarla dolu buluşma, diğer haftalardan farklıydı.

Türkiye’nin en uzun soluklu eylemini sürdüren Cumartesi Anneleri, bir Cumartesi günü daha saatler 12.00’yi gösterdiğinde Galatasaray Lisesi önünde bir araya geldi. Ancak bu haftaki eylem, diğerlerinden biraz farklıydı. Bu hafta eylemlerinin 300. haftasında olan aileler, daha kalabalıktı, acıları da bir o kadar fazlaydı.

Kayıp yakınları, 300 haftadır bekledikleri yakınlarını, 300 haftadır yakınlarını nasıl aradıklarını, 300 haftadır sordukları soruları, 300 haftadır yok sayılmalarını, 300 haftadır nasıl umutla beklediklerini, 300 haftadır adalet isteklerini anlattı.

Aileler yine ellerinde gözaltında ve faili meçhul cinayette kaybettikleri sevdiklerinin fotoğraflarını ve kırmızı karanfiller taşıdılar. Galatasaray Meydanı’ndaki heykele, İHD İstanbul Şubesi tarafından geçtiğimiz 100 hafta boyunca dosyaları açıklanan kayıpların isimlerinin yer aldığı pankart asıldı.

Cumartesi Anneleri’nin bu haftaki eyleminde, destekçileri de daha fazlaydı. Toplumsal Bellek Platformu’ndan Hrant Dink’in eşi Rakel Dink, Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi, Cüneyt Cebenoyan, Akın Özdemir’in kızı Deniz Özdemir, Zeki Tekiner’in kızı Aylin Tekiner, Metin Göktepe’nin ablası Meryem Göktepe Türkmen, Doğan Öz’ün kızı Bengi Heval Öz, Ümit Kaftancıoğlu’nun gelini Canan Kaftancıoğlu, Sevinç Özgüner’in kızı Alev Özgüner Galatasaray Lisesi’nin önünde kayıp yakınları ile birlikteydi.

Ayrıca eyleme, DEP eski milletvekili Mahmut Alınak, TTB eski Genel Başkanı Gençay Gürsoy, yazar Temel Demirel, gazeteciler Oral Çalışlar, Ruşen Çakır, Yıldırım Türker, Balçiçek Pamir, yönetmen Sırrı Süreyya Önder, sanatçılar Pınar Sağ, Vedat Yıldırım, TMMOB üyeleri, Tekstil-Sen Genel Başkanı Engin Gül, Loç Vadisi Koruma Platformu üyeleri ve Ezilenlerin Sosyalist Partisi katıldı. Eylemde, Brezilyalı muhalif karikatürist Carlos Latuff da kayıp yakınlarını çizdi.

300. eylemde Ceylan, Kırbayır, Yedigöl, Taşkaya, Bilgin, Ocak, Çoskun, Şahin, Bahçeci, Alpsoy, Tosun ve Karakoç aileleri adına birer konuşma yapıldı. Konuşmalar yapılırken duygulu anlar yaşandı. Kayıp yakınları, ellerinde tuttukları fotoğrafların arkasına gizlenerek ağladı, eylemi izleyenlerin gözleri doldu.

300 haftadır kulak tıkayıp failleri koruyorlar

İğne Ada’da kaybedilen Tolga Baykal Ceylan’ın annesi Kadriye Ceylan, 300. haftasını dolduran eylemlerini şöyle anlattı: “300 haftadır gözaltında kaybedilen yakınlarımızın akıbetlerinin açıklanmasını, faillerinin yargılanmasını istiyoruz. 300 haftadır devleti yönetenlerse, bizi görmemekte, duymamakta ısrar ediyor. 300 haftadır bizi suçlamak dışında bir şey yapmıyorlar. 300 haftadır ‘evlatlarımıza, eşlerimize, kardeşlerimize, anne ve babalarımıza ne oldu’ sorumuzu yanıtsız bırakıyorlar. 300 haftadır bize kulak tıkayıp failleri koruyorlar.”

‘Kulağımda ‘annem’ sesi kaldı’

Kadriye Ceylan, Başbakan’ın, “Onların ne iş yaptıklarını bilmiyorum. Tüzel kimlikleri yok” sözünü hatırlattı. Ceylan, Başbakan’a şöyle yanıt verdi: “Bizi katillerden dinlerseniz kim olduğumuzu bilmezsiniz. Bizi bizden dinlemediniz. Bizi sadece katillerden dinlediniz. Bunun için bizi tanıyamadınız. Duymamak için kulaklarınızı, görmemek için gözlerinizi kapattınız. Evet tüzel kişiliğimiz yok. Ama biz buradayız. Siz kulağınızda ‘annem’ sesinin ne olduğunu biliyor musunuz? Eşinize sorun o da bir anne. Muhakkak bilir. Oğlumdan geriye kitapları, gömleği kaldı. Bir de sağ kulağımda ‘annem’ diyen sesi.”

‘Üç hükümet değişti hiçbiri sorularımıza yanıt vermedi’

Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin, Galatasaray Lisesi önündeki ilk eylemlerinin 10 kişi ile başladığını hatırlattı. Bilgin, “10 kişiydik; gözaltılar, yerde sürüklemelere maruz kaldık ama yılmadık. Bu bir insan sorunuydu. İnsanlar bizi duydu. Çoğaldık. Bu sürede Türkiye’de 3 hükümet değişti. 3’ü de sorularımıza yanıt veremedi. Bu meydanda bir çok annemizi, babamızı kaybettik, gözleri açık gitti. Ellerimizde fotoğraflarını taşıdığımız sevdiklerimizin kanıtlanmış hiçbir suçları yoktu. Hiçbirini mahkemelere çıkaracak kadar yürekli olmadılar. Hangi iktidar gelirse gelsin bu sorunu çözmeyeceğini biliyoruz. Halkın kendi kendini yönetmesi ile bu ülkede sorunların çözüleceğine inanıyorum” dedi.

Biz kazandık, çocuklarımızı eskisi gibi kaybedemiyorlar

Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun, Kürtçe konuştu. Tosun, “1995 yılından beri buradayız. Kanayan yüreklerimiz için 300 haftadır buradayız. Çocuklarımız için buradayız. İlk geldiğimizde coplandık. Bir şeyleri kazandık. Artık çocuklarımızı eskisi gibi kolay kaybedemiyorlar” dedi.

Tosun, Başbakan’a “Kaybedilenlerin akıbeti aydınlatılıncaya kadar burada olacağız” diye seslendi.

‘Biz şanslıyız, siz böyle bir şans ister misiniz?’

Hasan Karakoç, kayıp yakınlarının eylemleri ile birlikte kardeşi Rıdvan Karakoç’un cansız bedenine ulaştıklarını söyledi. Karakoç, “Buna şans denilirse en şanslı ailelerden biri de biziz. Çünkü bizim çiçek koyacak bir mezarımız var. Siz böyle şanslı bir insan olmak ister misiniz?” diye sordu.

Hasan Karakoç, sözlerine şöyle devam etti: “Bu insanlar işkencelerde, ormanlarda, kalorifer kazanlarında katledildiler. Kıtalar arkasında olanlara sesimizi duyurduk. Bir bu ülkedeki Başbakanlara, Adalet Bakanlarına sesimizi duyuramadık. Siz hangi ülkenin başbakanısınız? Bu katillerin ortaya çıkarılması, faillerin yargılanması sizin göreviniz değil mi?”

‘O katillerin başbakanı’

1995’de elinde kardeşi Hasan Ocak’ın fotoğrafı ile Galatasaray Lisesi’nin önünde oturan ilk aileden Hüseyin Ocak ise 300. haftada taleplerini şöyle dile getirdi: “15 yıldır burada oturuyoruz. Annelerimiz, kardeşlerimiz yerlerde sürüklendi. Acılarımızla, işkencecilerimizle geldik bu meydana. Öç almak için değil, toplumun ve devletin yüzleşmesi için geldik. Faili meçhul bırakılan Sabahattin Ali’den Hrant Dink’e kadar faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasını istiyoruz. Kozmik odadaki bilgilerin ortay çıkarılmasını istiyoruz. O bizim başbakanımız değil. Katillerin başbakanı. Dünyanın bir çok yerinde kaybedenler kaybetti. İnanıyoruz ki Türkiye’de de kaybedenler kaybedecek.”

İHD İstanbul Şubesi Kayıplar Komisyonu ise bu hafta, 16 yıl önce, 24 Aralık’ta kaybedilen İsmail Bahçeci dosyasını açıkladı. Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak, açıklamada Bahçeci’nin resmi olarak gözaltındayken kaybedildiğini, kendisini sorgulayanların, işkence yapanların belli olduğunu belirtti. Ocak, istenildiği an bu kişilerin yargı önüne çıkarılabileceğini fakat 16 yıldır hiçbir savcının bunu yapmadığını söyledi.

Cumartesi annelerinin sayısı artmasın

Umut Bahçeci, ağabeyi İsmail Bahçeci’nin kaybedilmesi ile ilgili aile olarak, sevenleri olarak hükümete ve CHP’ye kızgın olduklarını söyledi. Bahçeci, kardeşini kaybettikten sonra yaşadıklarını şöyle anlattı: “3 gün oruç tutamayan annem 17 gün boyunca açlık grevine yattı. 2004’de babamız ağabeyimin acısına dayanamadı, hayatını kaybetti. Annemin her yıl acısı tazeleniyor. İki gün önce, üzüntüden sağlığı yeniden bozuldu. Bugün annemi buraya getiremedim. Buraya zevk için gelmiyoruz. Tek şartım Cumartesi Annelerinin sayısının 1 tane dahi artmaması. Eğer 150 kişiysek 151 olmayalım, bin kişiysek bin bir kişi olmayalım. Ağabeyim gözaltına alındığında 25 yaşındaydı, 16 yıldır görmüyorum. Cesedine ulaşamadık.”

İsmail Bahçeci yaşıyor: 8 yaşında

Umut Bahçeci, dönemin Devlet Bakanı olan Azimet Köylüoğlu ile annesi arasında geçen diyaloğu şöyle anlattı: “Annem, ‘çocuğum nerede’ diye sordu. Azimet Köylüoğlu, ‘ne bileyim çocuğunu. Öldürmüşlerdir, çukura atmışlardır’ dedi. Annem, ‘Çukuru gösterin bize’ dedi. 2002’de bir oğlum oldu ismi İsmail. Soruyorum şimdi, devlet İsmail Bahçeci’yi kaybetti mi? Hayır İsmail 8 yaşında yaşıyor.”

Umut Bahçeci, ayrıca ağabeyinin çizdiği karikatürleri ve resimleri gösterdi, “Ağabeyim yaşasaydı böylesi üretimleri ile hayatı güzelleştirecekti” dedi.

İsmail Bahçeci’nin arkadaşları da, 300. eylem gününde O’nun şiirlerini okudu:

“Ölürsek eğer aşkı, kardeşliği, doğruluğu ararken ölürsek eğer Sanmayın gerçekten öldüğümüzü aslında ölümün sonsuzluğunu yok eder Yaşamın sürekliliğini kazanırız ve ölürken umutlu ve gururlu ölürüz bir tanrı gibi; ölümü yok etmenin sevinciyle ölürüz.”

Rakel Dink: Acıları sorarak hafifletebiliriz

Hrant Dink’in eşi Rakel Dink, devletin bugüne kadar yaşanmış tüm faili meçhul cinayetlerle ve gözaltında kaybetmelerle yüzleşmesi gerektiğini söyledi. Rakel Dink, “Devlet ister bu ölümleri boynuna boyunduruk yapsın ister ise ayağına pranga. Biz bu acıları ancak, sebeplerini, nedenlerini ve sonuçlarını sorarsak hafifletebiliriz. Kulağı olan işitsin” dedi.

Sanatçı Pınar Sağ ise Başbakan’ın 1980’de idam edilen devrimcileri anarken alkışlarla karşılandığını söyledi. Sağ, “Biz devrimci önderleri anınca suç ve suçluyu övmekten yargılanıyoruz. Elbet bir gün insanlık, elbet bir gün yaşam hakkı kazanacak” dedi.

Etiketler
Daha fazlası

İlgili

Close