Köln merkezi garında faşist Türk devletinin gerillaya karşı kimyasal silah kullanımı, bunu dile getiren doktor Fincancı ve gazetecilerin tutuklanmasına tepki dile getirildi
ADGB ve Kürdistani ittifakın birlikte organize ettiği eyleme eski HDP milltevekilleri Hasip Kaplan ve Nurseli Aydoğan’da katıldı. Türkçe, Kürtçe, Almanca konuşmaların yapıldığı eylemde; 1 Kasım’da Hollanda’nın Den Haag şehrinde OPCW önünde yapılacak ve OPCW’yi acilen insani, hukuki ve evrensel görevlerini yerine getirmeye çağıracak yürüyüşe de katılım çağrısı yapıldı.
Eylemde okunan ADGB açıklamasında “NATO’ya, emperyalistlerin güdümünde hareket eden OPCW gibi uluslararası kuruluşlara karşı alanları, meydanları doldurmalıyız” denildi. Okunan basın açıklamasını veriyoruz:
1 Kasım Dünya Kobanê Günü’de kimyasal saldırılara karşı Den Haag yürüyüşüne katılalım!
Basına ve Kamuoyuna
Bu yılki 1 Kasım Dünya Kobanê Günü’nü Türk devletinin Kürt gerillasına yönelik kimyasal saldırılarını tırmandırdığı koşullarda karşılıyoruz.
AKP-MHP faşizmi, Kürt devrimini yenilgiye uğratma ve 29. isyanı sönümlendirme amacıyla topyekün saldırılarını sürdürüyor. Rojava’da, Başûr’da, Medye Savuma Alanları’nda, Kürdistan dağlarında Kürt gerillaları karşısında başarısız kalan, bir ilerleme sağlayamayan Türk devleti, gerillaya ve sivillere karşı kimyasal saldırılarını artırmış durumda. Bu saldırılarda yüzlerce sivil hayatını kaybetti, 89 gerilla katledildi.
17 gerillanın kimyasal silahla katledilmesi ve kimyasal silah kullandığına dair yeni belgelerin ortaya çıkmasıyla Türk devleti suçüstü yakalanmış durumdadır.
Kirli savaş cephaneliğindeki tüm silahları deneyen Türk devleti sonuç alamayınca çareyi kimyasal silahlarda buldu. ABD emperyalizmi Vietnam’da savaşı kazanmak için son çare olarak kimyasal silahları kullanması, ABD emperyalizminin yenilgisini engelleyemediyse Türk devleti de kimyasal savaşın altında kalacaktır, yenilecektir.
Hitler faşizmi gaz odalarıyla insanlığa karşı kimyasal silahı soykırımını gerçekleştirmesine rağmen yenilgisini engelleyemediyse, faşist Türk devleti de aynı kaderi paylaşacaktır.
Bundan kuşkumuz yok.Ancak kimyasal saldırılar hem sivillerin katledilmesi hem gerillanın katledilmesi hem de doğanın tahribatı bakımından tam bir felakettir. Kimyasal saldırılara karşı insanlık ayağa kalkmak, direnişi büyütmek zorundadır.
BM ve Türkiye’nin de içinde oldugu 193 ülkenin üye olduğu kimyasalları denetlemekle yükümlü OPCW’nin tüm bunlar karşısında takındığı tutum, insanlık suçuna ortak olma tutumudur.
OPCW gibi uluslararası kurumlar işlenen bu insanlık suçuna karşı kör, sağır ve dilsiz rolünü oynamayı sürdürüyor.Türk devletinin son 6 ayda 2.470 kez yasaklı kimyasal saldırı düzenlemesi, bu kurumların sessiz kalmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Türk devleti bu kurumlardan da güç alarak saldırılarını yoğunlaştırıyor. Yenilgisini uzatmaya çalışıyor.
Türkiyeli ve Kürdistanlı göçmen halkları olarak, Avrupalı yerli işçi ve emekçiler, antifaşist, antiemperyalist güçler olarak işgalci, soykırımcı Türk devletine karşı, Türk devletinin suç ortağı olan emperyalist güçlere, NATO’ya, emperyalistlerin güdümünde hareket eden OPCW gibi uluslararası kuruluşlara karşı alanları, meydanları doldurmalıyız.
Bu kurumlara yanıtımızı Avrupa’da yaşayan tüm Kürdistanlı, devrimci, demokrat, ilerici parti ve örgütler olarak, duyarlı kişiler olarak sokaklarda, meydanlarda vermeliyiz. Bu amaçla ADGB olarak düzenleyeceğimiz, Kürdistanlı parti ve örgütlerin de katılacağı 1 Kasım Den Haag yürüyüşüne güçlü katılım göstermeliyiz.
İnsanlık bir sınavla daha yüz yüzedir. Bugünkü koşullarda, insanlık görevinin turnusolu, Türk devletinin kimyasal saldırılarına karşı tavır almaktır. İlericiyim, solcuyum, devrimciyim, antifaşistim, anti emperyalistim diyen tüm kurum ve kişiler, insanlık sınavıyla yüz yüzedir.
İşte bilim kadını, insan hakları savunucusu TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, “kimyasal silah kullanımıyla ilgili araştırma yapılsın” dediği için, bilim insanı olmanın gereğini yerine getirdiği için tutuklandı. AKP-MHP faşizmi, Fincancı’yı tutuklayarak korkularının ne denli büyük olduğunu da göstermiş oldu.Buradan bir kez daha haykırıyoruz. Şebnem Korur Fincancı onurumuzdur, Fincancı derhal serbest bırakılmalıdır.
Yeni devreye sokulan sansür yasası, kimyasal savaş konseptiyle de doğrudan bağlantılıdır.
Nitekim Kürt basınından gazetecilere yönelik Ankara merkezli saldırı kapsamında Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, MA muhabirleri Deniz Nazlım, Selman Güzelyüz, Berivan Altan, Hakan Yalçın, Emrullah Acar ve Ceylan Şahinli, JINNEWS muhabirleri Habibe Eren ve Öznur Değer ile bir dönem MA’nın Ankara bürosunda stajyer muhabirlik yapan Mehmet Günhan gözaltına alındı.Kürt basınından gazetecilere yönelik bu saldırılar, aynı zamanda kimyasal saldırılarla ilgili halkın haber alma hakkını, gerçeğe ulaşma hakkına yönelik doğrudan bir saldırıdır.
Buradan bir kez daha haykırıyoruz. yeni devreye sokulan sansür yasasına hayır diyoruz. Gözaltındaki gazeteciler derhal serbest bırakılmalıdır.
AKP-MHP faşizminin bütün bu saldırılarına karşı Türkiyeli ve Kürdistanlı göçmen örgütleri olarak, yerli ilerici, demokrat, antifaşist güçler olarak, Avrupa Demokratik Güç Birliği (ADGB) adına d1 Kasım’da Hollanda’nın Den Haag kentinde düzenleyeceğimiz yürüyüşte kenetlenelim, omuz omuza olalım. AKP-MHP faşizminden hesap soralım. Kürdistan’da kimyasal silah kullanımının araştırılması için OPCW’nin bölgeye acilen bir heyet göndermesi talebini haykıralım.
Avrupa Demokratik Güç Birliği (ADGB)