
Basına, kamuoyuna, Alman Hükümeti’ne ve kurum-kuruluşlara açık mektup
Tayyip Erdoğan’ın sadık adamı AKP Milletvekili Mustafa Açıkgöz, 13 Ocak günü Almanya’nın Neuss kentinde yaptığı konuşmada nefret suçu işledi, açıkça cinayet ve katliam çağrısı yaptı.
“…Türkiye’de yaşam hakkı tanımadığımız gibi Almanya’da da tanımayacağız…yok edeceğiz.”
Bu sözlerin kimleri hedeflediğinin, ne anlama geldiğinin farkında mısınız? “Terör” ve “terörist” kavramlarının Erdoğan despotizminin dilinde her kapıyı açan maymuncuk olduğunu biliyor musunuz? Alın size Erdoğan’ın “terörist” ilan ettikleri: HDP eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, iş insanı Osman Kavala, Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Mimarlar Odası Başkanı Mücella Yapıcı, Gezi davası avukatı Can Atalay, gazeteciler Can Dündar, Ahmet Nesin… Listeyi uzatmaya gerek yok, kısa tutukluluğunun ardından kamuoyu baskısıyla serbest bırakılan Ş.K. Fincancı hariç hepsi hapishanede, Can Dündar gibi niceleri de Türkiye’de can güvenlikleri olmadığı için Avrupa’da sürgünde. Erdoğan’ın “terörist” ilan ettikleri arasına bu günlerde İstanbul’un CHP’li Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da katılırsa kimse şaşırmamalıdır; çünkü hakkında İstanbul Belediyesinde “teröristleri çalıştırdığı” iddiasıyla uyduruk bir soruşturma yürütülüyor. Dahası var: Alman Yeşiller Partisi’nden Gıda ve Tarım Bakanı Cem Özdemir ve partinin eski vekillerinden Claudia Roth da zaman zaman Türk devletinin ve Erdoğan’ın “teröristler” listesinde yerini aldı.
Erdoğan’ın “teröristleri” bunlar ve şimdi de sadık vekili Mustafa Açıkgöz Almanya’nın ortasında küstahça ilan ediyor: “Teröristlere Almanya’da da yaşam hakkı tanımayacağız, yok edeceğiz!”
Soruyoruz, nasıl yok edeceksiniz? 9 Ocak 2013’de Paris’te Sakine Cansız, Leyla Şaylemez, Fidan Doğan’ı katlettiğiniz gibi mi? Yoksa 23 Aralık 2022’de yine Paris’te Fransız ırkçısı bir tetikçiye kurşunlattığınız Emine Kara, Mir Perwer ve Abdurrahman Kızıl gibi mi?
Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli, Süleyman Soylu, Hakan Fidan, Hulusi Akar terörist arıyorlarsa eğer aynaya bakmalılar! Aslında bu herkesin bildiği bir “sır”: Tayyip Erdoğan liderliğindeki rejimin IŞİD’e hamilik ettiğini, çeşitli amaçları için onları kullandığını, Türkiye topraklarını cihatçı koridoruna dönüştürdüğünü Alman devleti, istihbarat örgütleri ve diğer AB ülkeleri bilmiyorlar mı?
Erdoğan’ın ruh ikizi Mustafa Açıkgöz’ün sözleriyle Türkiye’deki ateşin bir kıvılcımı da Almanya’ya düşmüştür. Önümüzdeki yaz aylarında yapılacak çok önemli seçimle Erdoğan ya iktidarını sürdürerek Türkiye’yi faşist bataklığın derinliklerine sürükleyecek ya da yargılanıp hapse girecektir. Erdoğan, bu varoluş-yok oluş kavşağında Türkiye’yi iç savaş geriliminde tutuyor. Ve bu hiç de hafife alınacak bir olasılık değil. Türkiye’nin böylesi bir uçuruma yuvarlanması salt Türkiye ve Kürdistan için değil, Ortadoğu, Avrupa ve dünya için de yeni felaketlerin kapısını aralayacaktır. Tayyip Erdoğan salt Türkiye için değil, dünya için de güvensizlik, şiddet, saldırganlık, istikrarsızlık ve terör üreten bir tehdit kaynağıdır. M. Açıkgöz’ün sözleri, Erdoğan rejiminin Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu’da yaktığı cehennem ateşini Almanya ve Avrupa’ya taşıma kararı aldığının ilanıdır.
Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın tespit ettiği 5 bin Türk-MİT elemanı, paramiliter Almanya Osmanlı Ocakları, 13 bin üyesi olan ırkçı-faşist Ülkücü örgütlenmeler, DİTİB bünyesine sızan istihbarat elemanları ne yapacaklar “reislerinden” işaret aldıklarında? Paris katliamları bize neyi gösteriyor? Ve benzeri katliamlar 3 milyon Türkiyeli ve Kürdistanlı’nın yaşadığı Almanya’ya taşındığında sonuçları ne olacaktır? Açıkça suç işleyen, suç işleme tehdidinde bulunan ve ellerinin altında ülkücüler, cihatçılar ve MİT elemanları gibi suç örgütleri bulunan bu suç odağını caydırıcı şekilde engellemezlerse, Almanya ve Avrupa’yı nasıl tehlikeli günlerin beklediğinin farkında mıdır Alman hükümeti? Erdoğan’ın ruh ikizi M. Açıkgöz’ü dikkatle dinleyin, güvenilir tercümanlara çevirtin sözlerini, göreceksiniz ki sadece Türkiye ve Kürdistanlı muhaliflere değil, Hristiyan inancına da hakaret ediyor, kin ve nefret kusuyor, üstelik Avrupa’nın merkezinde, Almanya’da…
Çağırıyoruz ve bekliyoruz: Kürtleri, Alevileri, Türkiyeli Ermeni, Rum, Yahudi azınlıkları, sosyalistleri, aydınları, akademisyenleri, kendilerine biat etmeyen tüm muhalifleri hedef alan, hızını alamayıp Avrupa’nın ortasında Hristiyanlık inancına da hakaret etmekten geri durmayan bu ırkçı-faşist saldırganlığın Almanya’daki faaliyetlerine dur deyin!
Almanya’daki ırkçı-ülkücü kuruluşları ve paramiliter Osmanlı Ocakları’nı kapatın! Sayılarının altı bin olduğunu söylediğiniz MİT elemanlarını sınır dışı edin, suç işleyenleri tutuklayın!
İstihbarat ocağına dönüşen DİTİB’i kapatın, Müslüman halkın dini inançlarını MİT elemanlarının kontrolünden arındırılmış bağımsız yapılanmalar eliyle özgürce yaşayabilmesinin imkanlarını yaratın. Mustafa Açıkgöz’ün, Metin Külünk’ün Almanya’ya girişini yasaklayın! Erdoğan rejiminin teröründen kurtulmak için ülkenize gelen muhaliflerin ve Almanya’da yaşayan Kürtlerin can güvenliğini garanti altına alın!
Bu doğrultuda atılacak güven veren adımlar salt Almanya’da yaşayan 3 milyon Türkiyeli ve Kürdistanlı’nın güvenliği için değil, Almanya ve Avrupa’nın iç barışı için de gerekli ve zorunludur.
Eğer bu konuda güven veren caydırıcı adımlar atmak yerine Fransız devletinin ciddiyetsizliği (ya da Erdoğan rejimiyle örtülü işbirlikçiliği) tercih edilirse, Paris’te olduğu türden cinayetler Almanya’ya taşınırsa bize ne öneriyorsunuz?
Kurbanlık koyunlar gibi boyunlarımızı Erdoğan’ın cellatlarına mı uzatalım?
Yoksa can güvenliğimizi sağlamak için, yasal silahlanma hakkından yararlanarak silah ruhsatı almak için yetkili makamlara mı baş vuralım?
İmza: Tayyip Erdoğan’ın zorba rejiminin sözcülerinin “Almanya’da da yok etmekle” tehdit ettiği Kürdistanlı ve Türkiyeliler – Berlin