Yakın zamanda parlamentodan geçirilen çiftçilik yasası nereden bakılırsa bakılsın, Hindistan’ın gıda üretiminin belkemiği olan çiftçilerin ve onların küçük çiftliklerinin neoliberal ölüm çanlarının sesidir.
Colin Todhunter
You tube empirediaries.com adresindeki kısa videoda Delhi yakınlarında konaklayan bir protestocu çiftçi karantina ve kriz dönemlerinde kendilerine “tanrı” gözüyle bakıldığını ama sıra hak aramaya gelince iftiraya uğradıklarını ve “terörist” damgası yediklerini söylüyor.
Binlerce çiftçi gibi o da yakınlarda parlamentodan geçirilen çiftçilik yasasının üç önemli maddesine karşı harekete geçmiş durumda. Nereden bakılırsa bakılsın bu yasalar Hindistan’ın gıda üretiminin belkemiği olan çiftçilerin ve onların küçük çiftliklerinin neoliberal ölüm çanlarının sesidir.
Çiftçi şunları söylüyor:
Seçimden önce şirketler Modi’ye yatırım yaptı ve bu onu iktidara getirdi. Modi kendini satmıştır ve Ambani ile Adani’nin [Hindistanlı milyarderler] temsilciliğini yapmaktadır. Modi yasaları feshedemez yoksa sahipleri onu azarlar. Kapana kısılmıştır. Ama biz de geri adım atmayacağız.
Çiftçi daha sonra bir dönüm toprakta buğday yetiştirmek için ne kadar tohum gerektiğini bakanların bilip bilmediklerini sorar:
Biz çiftçiler biliriz. Onlar bu tarım yasalarını klimalı odalarında oturarak yaptılar. Ve kalkmış bize bu yasaların yararlarını anlatıyorlar!
Sektöre girecek olan şirketler yasa gereği başlangıçta ürüne iyi para verirken kamu sektörü pazardan (mandis) çekildiğinde tek üretici haline gelecekler ve fiyatları düşürecekler.
Diğer sektörlerdeki satıcıların ürünlerine fiyat etiketi koyabilmelerine karşın çiftçilerin ürünlerine neden etiket koyamadığını sorarak devam ediyor:
Biz çiftçiler neden ürünlerimize asgari satış fiyatı koyamıyoruz? Asgari destek fiyatını garanti eden bir yasa çıkarılmalı. Yasa, ürünü asgari fiyatın altında satın alanı cezalandırmalı.
Yakın geçmişte kabul edilen tarım yasaları Amerika ve Hindistan’ın bir avuç milyarderine kazanç sağlayacak 30 yıllık bir planın nihai parçalarını temsil eder. Bunun anlamı geçimini hala tarımdan sağlayan milyonların ekmek teknelerinin bu seçkin çıkar çevrelerinin emriyle feda edilmesidir.
Ünlü ekonomist Utsa Patnaik’e göre İngiltere’nin zenginliğinin büyük bir kısmı yalnızca Hindistan’ın 45 trilyon dolarını emmekten gelmektedir. İngiltere Hindistan’ı geliştirmeyerek zengin olmuştur. Günümüz Doğu Hindistan tipi* şirketlerin benzerleri şimdi ülkenin en değerli varlığı olan tarımı yağmalama sürecindedir.
Dünya Bankası borç raporuna göre 2015 verilerine göre kurum tarihinde en fazla kredi alan Hindistan’dır. Böylece, Dünya Bankası bir şekilde Hindistan üzerinde hakimiyet kurmuştur. Hindistan’ın 1990’larda yaşadığı döviz krizinin ardından IMF ve Dünya Bankası ülkenin milyonlarını tarımdan çekmesini istemiştir.
O yıllarda 120 milyar doları aşan bir krediye karşılık olarak Hindistan devlete ait tohum satış sistemini kaldırmaya, sübvansiyonları azaltmaya, devlete ait tarım kuruluşlarını kapatmaya ve döviz kazanma amacıyla piyasa için üretime teşvik vermeye yönlendirilmiştir.
Bu plan en az 400 milyonun kırdan kentlere çekilmesi anlamına gelir.
Bu planın ayrıntıları Politik Ekonomi Araştırma Birimi’nin Ocak 2021 tarihli “Modi’nin Çiftlik Üretim Yasası Otuz Yıl Önce Washington DC’de Yazılmıştır” makalesinde yer alır. Makale mevcut tarım “reformları”nın emperyalizmin Hindistan ekonomisini daha fazla yağmalama amacı güden daha geniş bir planın parçası olduğunu söyler:
Hindistan’ın Reliance ve Adani gibi dev şirketleri, telekomünikasyon, perakende ve enerji sektörlerinde gördüğümüz gibi yabancı yatırımların en büyük alıcısıdır. Tarım, lojistik ve perakende sektörlerindeki diğer finansal yatırımcılar ve çok uluslu tekeller Hindistan’da kendi operasyonlarını yürütmekteler. Çok uluslu şirketler tarımsal ürünlerde küresel ticarete egemendir. İşte tüm bu nedenlerle, uluslararası sermayenin Hindistan tarımının yeniden inşasında büyük payı vardır… Hindistan tarım ve gıda ekonomisinin yabancı yatırımcılara ve küresel işletmelere açılması emperyalist ülkelerin çok eski bir projesidir.
Hindistan için bir program düzenleyen Dünya Bankası’nın 1991 memorandumunun detayları da makalede yer alır. Makale şunları da ilave eder:
O sırada Hindistan 1990-91 döviz krizini yaşamaktaydı ve IMF gözetiminde ‘yapısal uyum’ programına henüz boyun eğmişti. Bu nedenle Hindistan’ın Temmuz 1991 bütçesi onun neoliberal döneminin kaçınılmaz başlangıcını işaret eder.
Amaç kamu sektörünün tarımdaki rolünü ciddi biçimde sulandırmak, onu özel sektörün kolaylaştırıcısına indirgemek, sanayi tarımının güçlenmesini ve küçük ölçekli çiftliklerin yerini almasını sağlamaktır. Model, Cargill, Archer Daniels Midlands, Louis Dreyfus, Bunge gibilerinin ve Hindistan’ın perakende ve tarım-işletme devlerinin yanı sıra küresel teknik-tarım, tohum ve kimyasal-tarım şirketlerinin ihtiyaçlarına uygun endüstriyel madde-ürün tarımı olacaktır. Hindistan’ın iş yaratmayan bir büyümeye doğru gitmesi (buna zaten çoktan ulaştı) önceden kırsalda çalışan yüz milyonlarca insanın işsiz kalması ile sonuçlanabilir.
Süregelen progamın sonucu olarak Hindistan’da 1997’den bu yana 300 binden fazla çiftçi intihar etmiştir** ve daha fazlası ekonomik yıkımla karşı karşıyadır ya da borçlanma, piyasa ürünleri ve ekonomik liberalleşme sonucu çiftçiliği bırakmıştır. 2004 ile 2011 arasında Hindistan’da toprakla uğraşanların sayısı 166 milyondan 146 milyona düşmüştür. Günde 6 bin 700 kişi çiftçiliği bırakmıştır. 2015 ile 2022 arasında bu sayının yaklaşık 127 milyona düşeceği tahmin edilmektedir.
Girdi maliyetlerinin hızlanarak artışının, hükümet desteğinin çekilişinin ve çiftçilerin gelirlerini baskılayan ucuz teşvikli ithalatın etkilerinin sektörü batırmakta olduğunu yıllardır görüyoruz.
Bakliyat ekimini ele alalım. Indian Express’te yer alan bir habere göre, son 12 ayda (rekor üretim yılı) bakliyat üretimi yüzde 40 artmıştır. Fakat aynı zamanda kentali [100 kilo] 4 bin rubleden satılan siyah mercimek ithalatı da artmıştır (önceki 12 aydan çok daha düşük). Bu, fiyatları ciddi bir biçimde düşürerek çiftçinin yetersiz gelirini daha da azaltmıştır.
Dünya Bankası’nın gümrük vergisinin düşürülmesi için yaptığı baskının ardından (1990’lara kadar Hindistan’ın yemeklik yağ üretimi kendine yeterdi ama şimdi ithalat maliyetlerinin artışıyla karşı karşıyadır) Endonezya palm yağı ithalatı (Cargill yararına) yüzünden yemeklik yağ sektörünün küçülmesine çoktandır tanıklık ediyoruz.
Zengin ulusların çiftçilere verilen desteği daha da azaltması, ithalatı ve ticarete dayalı ihracat-yönelimli “serbest piyasayı” kabullenmesi için Hindistan Hükümeti’ne baskı yapmaları ikiyüzlülükten başka bir şey değildir.
2017 sonlarında “Down to Earth” web sitesinde, ABD’de 2015 yılında 3,2 milyon insanın tarımla uğraştığı belirtilmişti. Amerikan Hükümeti herbirine ortalama 7 bin 860 dolar tahsis etti. Çiftçilerine Japonya 14 bin 136 dolar ve Yeni Zellanda 2 bin 623 dolar yardım vermektedir. 2015’te İngiliz çiftçisi 2 bin 800 dolar kazanmış ve buna ilaveten 37 bin dolar tahsis edilmiştir. Hindistan Hükümeti çiftçilere ortalama 873 dolar ödenek vermektedir. Fakat 2012 ile 2014 yılları arasında Hindistan tarım ve gıda güvenliği ödeneğini 3 milyar dolar kısmıştır.
Politika analisti Devinder Sharma’ya göre ABD’de buğday ve pirinç üreticilerine verilen ödenek bu iki ürünün piyasa değerinden çok daha fazladır. Sharma ayrıca Avrupa’daki her ineğin günlük ödeneğinin Hindistanlı bir çiftçinin günlük gelirinden fazla olduğunu da belirtmektedir.
Hindistanlı çiftçinin bununla rekabet edemeyeceği açıktır. Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü ve IMF Hindistan’ın yerli tarım sektörünün kuyusunu kazmaya etkili bir biçimde hizmet etmiştir. Amaç uzun vadede köylülüğü yok etmek ve yerine şirket kontrollü bir model getirmektir.
Ve şimdi Hindistan, kamu sektörü stokunu düşürerek, ürünlerin satışı ve temini için şirketlerce dikte edilen satış sözleşmelerini ve tam-ölçekli neoliberal pazarlamayı getirerek çiftçilerini ve kendi gıda güvenliğini bir avuç milyardere feda edecektir.
(*) İngiliz Doğu Hindistan Kumpanyası, İngiliz sömürgeciliğinin Hindistan’da kurduğu kalıcı yapının en önemli örneklerinden biridir.
(**) 2013 tarihli bir veri Hindistan’da her 6 saatte bir, çiftçilerden birinin intihar ettiğini söylemektedir.
Colin Todhunter’ın makalesi Counterpunch‘un 20 Ocak 2021 tarihli sayfasındaki “Indian Farmers on the Frontline Against Global Capitalism” başlıklı yazısından Alınteri Çeviri Ekibi tarafından çevrilmiştir.