KADINManşet

İşte bu kadar ucuz hayatlarımız…

Kadına şiddetin kendi yaşamlarımızdaki ve hatta devrimci örgütlenmelerdeki varlığını, “kol kırılır yen içinde…” aczine düşmeden sorgulayacak yüreğe, sese gerçekten sahip miyiz?

Gülenay Eren

1 Mayıs günü Yeni Kadın üyesi Mesude Erdoğan (aile içindeki adıyla Meryem Şahin) Hamburg’un Lurup şehrindeki evinde beş yıl önce boşandığı müsvedde tarafından önce defalarca boğazından bıçaklandı. Caniye bu yetmedi, üzerine benzin döktü; o da yetmedi 10 yaşındaki oğlunun üzerine de benzin döktü, ikisini birlikte ateşe verdi.

Mesude’nin 12 yaşındaki kızı kendini balkona kilitlediği için dumandan zehirlenmekle kurtuldu. Mesude ve oğlu ağır yaralı ve komada. Kim bu insan müsveddesi? Türkiye kırsalında mücadeleyi bıraktıktan sonra ’96 yılında Almanya’ya gelmiş, saflarında yer aldığı yapıyla pek ilişkiye girmemiş, Avrupa’ya geldikten sonra çürümüşlüğü yozlaşmayı, kimi bağımlılıkları adet edinmiş bir topluluğun parçası. Çocuklarını arayıp “Size bir sürprizim var,” diyerek 1 Mayıs’a da giden bu şerefsiz, planladığı katliamı “hediye” etmiş Mesude ve çocuklarına…

Yeni Kadın açıklamasında, “Günler öncesinde örgütlenen ve belki de bilinçli bir şekilde özellikle 1 Mayıs’ta gerçekleştirilmek istenen bu katliam girişimine yönelik dilimize dolanan tüm sözcükleri şimdilik bir kenara bırakıyoruz. Çünkü hem korona sürecinden kaynaklı hem de sürdürülen soruşturma henüz netlik kazanmamış olduğundan sağlıklı ve yeterli bilgi alamıyoruz. Erk-ek şiddetine karşı mücadelemizde kararlıyız” dedi.

Şiddete Karşı Kadın İnisiyatifi verdiği demeçte, Mesude’nin eski eşi tarafından şiddete ve baskıya maruz kaldığı için polis tarafından uzaklaştırma kararı aldırdığını aktardı.

Dilinize dolanmasın sözcükleriniz! Koronayı ayağınıza dolandırmayın! Polis soruşturmasının gerçekleri değiştirecek gücü olmadığını siz de biliyorsunuz! Sakın tüm yasal başvurulara rağmen korunmayan, katledilen kadınların vebalini çürük sistemin koruyucusu polislere havale etmeyin sadece!

Hadi okları önce kendinize/kendimize çevirip devrimci sorumluluğun anlamını sorgulayalım. Erk-ek kültürün bir parçası olarak, sistemin de körüklediği kadına fiziksel/psikolojik şiddeti dilimize pelesenk edip, ajitatif cümlelerin arkasına sığınmadan dile getirilelim, yüksek sesle konuşmaktan imtina edilenleri neşterleyelim.

Kadına şiddetin kendi yaşamlarımızdaki, hatta devrimci örgütlenmelerdeki varlığını “kol kırılır yen içinde…” aczine düşmeden sorgulayacak yüreğe, sese gerçekten sahip miyiz?

Devrim şiarıyla çıktığımız yolda bazılarımız bırak uzak çevremizdeki ta göbeğimizdeki şiddetin alasına en asgari müdahaleden bile kaçınmıyor muyuz? Üstüne, şiddete uğrayan, aldatılan kadını hem de mücadele saflarında emek verdiği halde dışlayan tavra bir şekilde eyvallah demiyor muyuz?..

Eşi tarafından her türlü şiddete maruz kalan kadın yoldaşını sahiplenmeyen, dışlayan, üstüne bir de devrimci olmayı bırak standart vicdana sahip olmayan bir adamı mücadelede ölümsüzleşen binlerce kadının emeğini çiğneyerek 8 Mart’ta baş köşeye oturtup “kadın hakları” semineri yaptıranlar kim?..

Yıllarca örgütünün her türlü “hamallığını” yapmış bir kadının, eşi tarafından aldatılıp maddi olanakları elinden alındığında, “Onunla konuşun, en azından çocukları için hareketlerini düzeltsin” talebini bile yerine getirmeyip dışlayanlar, mücadeleye küstürenler kim?..

Hangisini yazalım daha… Hem para kazanmak için ırgat gibi çalışıp hem annelik hem tam zamanlı ev hizmetlisi olarak gördüğünüz kadınların küfesinde yük olanlar kim?..

Kadınların omuzlarında taşıdığı ağır küfenin içinde olan çok devrimci abilerin, evlerinde gergedan gibi keyif yapanın dışarıda en radikal hak savunucusu olmasını bu yazıyı okuyan kaç kişi gözlemledi?..

Hiçbiriniz görmediniz, duymadınız mı gerçekten?.. O flamaları taşıyanlar arasında eşine şiddet uygulayanı… Bu kadar kör ve yabancıysak hayata, iddiamız nedir?..

Örgütlemek istediğimiz kadınların söylem ve eylem arasındaki çelişkiyi görmeyip, samimiyetimize inanmalarını mı bekliyorsunuz?..

Devrimci demokrat kadınlar, ya biz?.. Kadına karşı şiddete karşı durmak sadece sokaklarda slogan atmak mı?.. İnisiyatifler, yeni ortak kurumlar oluşturup, ihtiyaçtan doğan gerekliliklerin atıl parçası olarak kalmayı sürdürecek miyiz?..

Yoksa evladımızı korur gibi “Aman yapımıza toz kondurmayalım” tutarsızlığıyla yaşanan çürümüşlüğe karşı evimizde, derneklerimizde, çevremizde, bulunduğumuz her yerde çok eleştirdiğimiz ataerkil feodalizme karşı da başkaldırıp hayatın her alanında devrimci sosyalist kadın olduğumuz bilinciyle dayanışarak mücadele mi edeceğiz?..

Devrimci şiddet sadece sisteme karşı uygulandığında karşılığını bulmaz, devrimci şiddet kadına karşı şiddete karşı da caydırıcıdır. Kadınları devletin polisinin vicdanına ve inisiyatifine terk etmek, en akılsız başın bile işlevsiz olduğunu gördüğü bir gerçektir.

Süpürmeye kendi kapılarımızdan başlayalım!..

Etiketler
Daha fazlası

İlgili

Close