ADGB, Aralık ayı katliamlarına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamayı veriyoruz
Osmanlıdan bu güne faşist Türk Devleti tekçi devlet yapısını kurmak ve yaşatmak için kitle katliamlarına sıkça başvurmuştur. Kendisini baskı ve zulüm politikaları üzerinden var eden Türk Devletini içinde bulunduğumuz Aralık ayında ise kitle katliamları ile hatırlıyoruz. Maraş’tan, 19 aralık Hapishaneler katliamı ve Roboskiye kadar kitle katliamlarına başvurarak Kürt, Ermeni, Rum, Asuri, Süryani, Keldani halklarına yönelik katliamlar gerçekleştirerek kendi bekasını sürdürmeye çalışmıştır.
19-26 ARALIK 1978 MARAŞ KATLİAMI,
Alevi kimliğine yönelik faşist Türk devleti tarafından planlanan ve devlet destekli sivil faşist birimlerin yürüttüğü bir katliamdır. Bu katliama giden yol ise; aylar önce Malatya, Sivas, Erzincan ve Elazığ’da gerçekleştirilen mezhepçi kışkırtmalar, ölümlerle sonuçlanan provokasyonlarla adım adım örüldü. Faşist devletin temsilcileri yükselen devrimci gelişmelere karşı faşist planlarını Maraş’ta devreye soktular. Maraş Kataliamı ile egemen sınıfların toplumu yeniden dizayn etme ve 12 Eylül askeri faşist darbesinin yolu hazırlandı. Anne karnında bebeklerin bile öldürüldüğü ve günlerce süren katliamda, yüzden fazla Alevi yurttaş katledildi. Binlerce Alevi ise; yerinden yurdundan edildi. Bir haftaya yayılan katliamın bilançosu fotoğraf karelerine düşen sarsıcı görüntülere yansıdı. 1978’in 19-26 Aralık günleri arasında yaşanan katliamda resmi rakamlara göre yüz on bir kişi, tanıkların anlatımına göreyse yüz elli kişi katledildi.
19-22 ARALIK HAPİSHANE KATLİAMI
Hapishaneler, devrimci mücadelenin en kararlı bir şekilde yürütüldüğü, bu mücadelenin en sert şekilde yaşandığı yerlerin başında geliyordu. Toplumsal mücadele büyüdükçe, bu mücadele sokaklara yansıdıkça hapishaneler, mücadelenin önemli alanından biri haline geliyor; devletin dışarıda kontrolü sağlama politikaları içeriye de yansıyordu. Dönemin başbakanı Bülent Ecevit’in ağzından çıkan “Cezaevlerini kontrol altına alamazsak IMF programlarını uygulayamayız” itirafı, denetimi sağlamak için önce devrimci tutsakların teslim alınması gerektiğine işaret ediyordu. Hapishanelere yönelik bu saldırı devletin en kirli yüzünü gösterdiği anlardan biridir. 20 hapishanede gerçekleşen bu saldırı ve katliam, Türk Devleti’nin acizliğini, devrimcilerin ise baş eğmezliğini bir kez daha göstermiştir.Devrimci tutsaklar bulundukları bütün hapishanelerde büyük bir direniş açığa çıkarmıştır. Bir yandan açlık grevi direnişi devam ederken katliama karşı da destansı bir direniş açığa çıkarılmıştır. Tam bir çarpıtmayla “Hayata Dönüş” dedikleri saldırı 19 Aralık saldırısı ile 28 devrimci tutsak katledildi, yüzlercesi ise; yaralandı-sakat kaldı. Kimyasal ve ağır silahlarla devrimci tutsaklar diri diri yakıldı, sağ kalanlar ise vahşice işkencelerden geçirilerek F Tipi’ne götürüldü.
ROBOSKİ KATLİAMI
Bundan 10 yıl önce, 28 Aralık 2011’de, Roboskî’de korkunç bir katliam yaşandı. 19’u çocuk 34 Kürt’ün TSK’ya ait savaş uçaklarıyla katledildiği Roboskî katliamı sömürgeci inkârcı, katliamcı politikaların bir devlet geleneği olduğunu göstermiştir. Çorum, Malatya, Maraş, Sivas katliamları gibi onlarca katliamı sıradanlaştıranlar, Roboski’de tüm dünyanın gözleri önünde yaşanan katliamı unutturmak için on yıldır elinden geleni yapmaya devam ediyor.
Bizler sömürgeci, asimilasyoncu burjuva Türk devletinin saldırılarını biliyoruz, ancak faşistler de devrimcilerin, halkların, ezilenlerin direnişini iyi biliyor. Direnişten ve özgürlük mücadelesinden aldığımız güç ile katliamların en büyük faili Türk devletinden ve bu katliamda payı olan herkesten hesap sormak için inancımız ve irademiz sonsuzdur.
ADGB olarak, Avrupa’da yaşayan emekten, özgürlükten yana olan tüm halkları Faşist Türk Devletini protesto etmeye, katliamların hesabını sormaya çağırıyoruz.
AVRUPA DEMOKRATİK GÜÇ BİRLİĞİ (ADGB)