Manşet

Emperyalist savaşa karşı duruş hayatta kalma mücadelesidir!

“KPD’yi Yeniden İnşa İçin İşçi Birliği” üyesi sağlık emekçisi Luise Upsing, sorularımızı yanıtladı

Savaş bütçesini büyüten Alman devletinin, (Alman Ordusu) Bundewehr’i güçlendirme ve toplumu militarize etme yönelimi üzerine, “KPD’yi Yeniden İnşa İçin İşçi Birliği” üyesi hemşire Luise Upsing ile konuştuk.

Yaşanacak Dünya: Alman devletinin savaş bütçesini arttırdığı biliniyor. Alman ordusu Bundeswehr, kendini büyüterek savaşa hazırlık yapıyor. Bu yönelimi, emperyalistler arasındaki çatışma ve güç dengeleri açısından nasıl yorumlarsınız?

Luise Upsing: Artık burada trendlerden söz edemeyiz. Savaş ilerliyor, tüm dünya yanıyor – ve her geçen gün daha da fazla yanacak. Bu miadını doldurmuş toplumsal düzenin neden olduğu -boyutlarını tam olarak bilemediğimiz- bir insanlık felaketiyle karşı karşıya olduğumuzu açıkça belirtmeden “sadece” emperyalizmin sonundan bahsetmek artık neredeyse mümkün değil. İster Ukrayna’daki saldırı savaşında daha ileri adımlar atılsın, ister Rusya’daki hedeflerin de vurulabileceği söylensin, ister Fransa kara birlikleri göndereceğini açıklasın, ister Filistin topraklarının neredeyse tamamen yok edilmesi olsun, ister faşist hareketin daha da büyümesi olsun, hiç kuşku yok: Temel görev savaş karşıtı bir cephe inşa etmektir. Hala savaştan kaçabileceğini iddia edebilecek hiçbir işçi yoktur. Savaş tüm yaşamımızı belirler, sınıfa karşı sınıfla ilgilidir.

Yaşanacak Dünya: Alman ordusu tarafından Ağustos sonunda Köln’de düzenlenen “Olympix” etkinliği bu bağlamda ne anlama geliyor?

Luise: 15-17 yaş arası gençler militarizm ve savaş konusunda “eğlenceli” bir şekilde “bilinçlendirilecek”. Ve bu etkinlik pek çok etkinlikten sadece bir tanesi. Bundeswehr’in, pizza kutularında, büyük reklam panolarında, tramvay ve otobüslerde büyük bir propaganda kampanyasına tanık oluyoruz. Bundeswehr’in okullarda ve üniversitelerde ders vermesine izin veriliyor. Müfredatın içeriğine, bilim özgürlüğüne (üniversitelerde “sivil madde”nin iptali), “düşünme”ye karar veriyor. Militarizme ve savaş kışkırtıcılığına karşı ortak mücadele bir hayatta kalma sorunu haline gelmiştir. Artık çocuklarımızın çelik miğferlerini yeniden takmalarını bekleyemeyiz.

Yaşanacak Dünya: Avrupalı emperyalist devletler arasında “ortak” düşmana (örneğin Rusya) karşı işbirliği, ama aynı zamanda bir takım çelişkiler var. Bu noktada, Alman devletinin militarist-saldırgan yönelimi hangi etkilerde bulunur?

Luise: Almanya, tarihi nedeniyle özel bir sorumluluğa sahiptir. Bu ülke, iki dünya savaşından sorumludur ve insanlığa tarifsiz acılar yaşatmıştır. Üçüncü bir savaşı önlemek bizim sorumluluğumuzdur. Yeniden silahlanma, “İki Artı Dört Anlaşması” (Doğu Almanya’nın ilhakından sonra imzalanan) ve İkinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgisinden sonra Almanya’nın askersizleştirilmesi ve silahsızlandırılmasını kararlaştıran Potsdam Anlaşması gibi uluslararası anlaşmalar ihlal edilerek gerçekleştirilmektedir. Savaşın ilerlemekte olduğu açıktır. Şu anda emperyalistlerin hangi ittifakları yapacağını ya da bozacağını söylemek zor. Proletaryaya karşı üçüncü dünya savaşının yürütülmesi açısından burjuvazinin, ittifaklarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğu açık. Ancak, tarihsel bakımdan miadını doldurmuş emperyalizmin son zamanlarında ittifakların çok daha kırılgan olduğu da açıktır.

Yaşanacak Dünya: Avrupa’da ve Almanya’da gelişen savaş kışkırtıcılığına ve yükselen ırkçı dalgaya tanık oluyoruz. Emperyalist savaşa, ırkçı-faşist hareketlere karşı nasıl mücadele edilebilir? Bu konuda bir takım etkinlikler ve eylemler organize ediliyor, fakat bunları büyütmeye/yaygınlaştırmaya ihtiyaç var. Savaşa, faşizme, ırkçılığa karşı birleşik mücadele nasıl büyütülebilir?

Luise: Direniş bir görevdir. Direniş, şimdi ve bugün örgütlenmemizi gerektirir. İster işyerinde, ister okullarda ve üniversitelerde, ister sokaklarda, ister bir bütün olarak toplumsal yaşamda olsun, militarizme ve savaş kışkırtıcılığına karşı ortak mücadele uzun zamandan beri bir hayatta kalma sorunu haline gelmiştir. Daha fazla beklemek ve tereddüt etmek kabul edilemez. Tereyağlı ekmek mi, el bombası mı? Uygun fiyatlı konutlar mı kışlalar mı? Emekli maaşları mı tanklar mı? Okullar mı, öğrenci merkezleri mi? Hastaneler mi askeri hastaneler mi? Bu sorulara yalnızca biz işçi sınıfı yanıt verebiliriz. “İkisinin arası” diye bir şey yoktur. “Küçük bir barış”, barışçıl bir kapitalizm hayali kadar imkansızdır. Kapitalizmin ekonomik yasaları, eğer onları aşmazsak, kaçınılmaz olarak savaşa yol açacaktır. Direnmek ve uluslararası bir savaş karşıtı cephe inşa etmek bir görevdir. Uluslararası direniş, örneğin limanları ve demiryollarını ablukaya alarak silahların taşınmasını engelleyen İtalyan ve Yunan işçilerle birlikte, bizi bir sınıf olarak dünyadaki bir avuç savaş çığırtkanına ve savaş vurguncusuna karşı yenilmez kılıyor. Sınıf olarak ülkedeki en büyük barış gücüyüz.

Daha fazlası

İlgili

Close