DÜNYAManşet

Sıradışı bir yaşamdan

Alexandre, çocukluğunda yakalandığı bir hastalık sonucu önce tekerlekli sandalyeye sonrada yatağa mahkum bir hayat yaşıyor.

Nuray Sarıyelek

12 yaşından 28 yaşına kadar tekerlekli sandalyedeyken zayıf bedeninin kaldıramadığı bir soğuk algınlığı sonucu kendini hastanede buldu Alexandre. Hastanede kaldığı süre boyunca göğüs enfeksiyonuna yakalandı. Kendisinin izni olmamasına rağmen scanner çekimi sırasında bükülemeyen bacakları zorlandığı için kalça kemiklerinde kırıklar oluştu. Kırılan kemikler çok ağrı yapıyordu. Alexandre’nın ağrılarının dinmesi için morfin verildi. Morfinliyken kötüleşen göğüs enfeksiyonu sonucu nefesi daraldı Alexandre’ya acil müdahale ettiler.

Doktorlara göre artık normal bir şekilde nefes alacak durumda değildi. Ya nefes borusuna bir delik açılacaktı nefes alması için ya da ölecekti. Bunun için Alexandre’nın izni gerekiyordu. Morfinin etkisi altındayken onay verdiğini hatırlamayan Alexandre, gözünü açtığında boğazında bir delik ve buradan nefes almasını sağlayan bir tüple gördü kendini. O gün bu gündür artık yatağa mahkum bir vaziyette sürdürüyor yaşamını.

Nasıl yaşıyor Alexandre bu haliyle? Çok zorlanıyor. Henüz 30 yaşında. Yaşamak istiyor ama böyle değil. Her gün bunun gitgelleri arasında savaşıyor kendisiyle.  Dışarı çıkmak, nefes almak, koşmak, otobüse trene binmek, uzak yerlere yolculuk etmek istiyor. Günlük yaşamsal ihtiyaçlarını kendisi karşılamak istiyor. Tuvalete gitmek, elini yüzünü yıkamak, duş almak, yemek yemek, suyunu kendisi içmek istiyor. Maalesef bunların hiçbirini kendisi yapabilecek bir durumda değil. Bırakalım bunları, burnunu kaşımak için bile birilerine ihtiyacı var. Ona kalsa yatağa mahkum olmasının tek nedeni doktorlar. Çünkü basit bir hastalık için gittiği hastaneden böyle dönmüştü. Bundan dolayı hayata küs, doktorlara hastane görevlilerine kızgın onları hiç affetmiyor. ‘En azından tekerlekli sandalyeli halliyle kalsaydı dışarı çıkabilir başka ülkelere yolculuk yapabilirdi…’

İyi ki, birazcık olsun çalıştırabildiği parmak uçlarıyla bilgisayar klavyesinin faresine yaptığı vuruşlarla bilgisayarı kullanabiliyor. Oysa Alexandre çok yetenekli. Zor öğrenilebilen Japoncayı öğrenmiş. Yazmayı seviyor. Şiir yazıyor ama nasıl?.. Kapkara! Tıpkı yaşamın ona karşı adaletsizliği gibi… Müzik dinliyor. Film izliyor. İşte bütün yaşamı bunlardan ibaret Alexandre’nın.

Bu zorlu yaşamında ihtiyaçlarına cevap vermek için ona eşlik ederken, keşke bilim kapitalist tekellerin karlarına göre değil, insanın ihtiyaçlarına ve insanın hizmetine cevap veren bir uğraş içinde olsa diyorum. İnsanlar böyle yaşamak zorunda kalmasa keşke diye hayıflanıyorum. O zeka ve yetenek deryaları, sulanmazsa ölecek bitkiler gibi karşılamasalar umut dolu olması gereken her yeni günü…

Daha fazlası

İlgili

Close