KADINManşet

Fuhuşun yasallaştırılmasından 17 yıl sonra ‘Alman Modeli’

Fuhuşun yasallaştırılmasından 17 yıl sonra “Alman Modeli” – Dr. Ingeborg Kraus / “Schattenfrauen”

2004 tarihli bir çalışma, fuhuşa sürüklenen kadınların yüzde 87’sinin fiziksel şiddete, yüzde 82’sinin duygusal şiddete, yüzde 92’sinin cinsel tacize ve yüzde 59’unun cinsel şiddete maruz kaldığını gösterdi. Tek başına bu rakamlar bile fuhuşu başka herhangi bir iş gibi tanımlamayı zorlaştırıyor. Ve bu araştırma 10 yıldan uzun süre önce yapıldı; işler o zamandan bu yana ciddi şekilde kötüleşti. Şiddet, fuhuş sektörünün içsel bir parçası ama Alman devleti bu gerçekleri inkara devam ediyor! Fuhuş travmatize edici olduğu için de bir iş olarak görülemez. Sayısız çalışma, fuhuşta travma sonrası stres bozukluğu riskinin savaşta olduğundan daha yüksek olduğunu göstermiştir.

Dr. Ingeborg Kraus’un Almanya’da fuhuşun yasallaştırılmasından sonra geçen 17 yılda ortaya çıkan tabloya dair Roma’daki İtalyan Parlamentosu’na 28 Mayıs 2018’de yaptığı konuşma.

Fuhuşu yasallaştıran ve normalleştiren bir kanunla yaşadığımız deneyimi bugün paylaşma fırsatı bulduğum için onur duyuyorum. Onları korumak bir yana, “Alman modeli” kadınlar için “yeryüzündeki cehennem” haline gelmiştir. Bilerek bu kadar keskin konuşuyorum çünkü Almanya’daki durum son derece ciddi bir hale geldi. Size bu kanunun etkileri üzerine kısa bir genel bakış sunacağım.

Bu konferansa gelmeden önce, sahada uzun süredir çalışmakta olan iki deneyimli polis müfettişi ile konuştum: Helmut Sporer ve Manfred Paulus. Sporer(1), fuhşun 2002’de bu yana yüzde 30 artış gösterdiğini söyledi. Bu kanunu uygulamakla büyük bir hata yaptık ve böylesine felaket sonuçlara yol açacağını çok az kişinin hayal edebileceği bir yola savrulduk. Fuhuşun cinsel özgürlükle hiçbir alakası yok, önemli olan tek şey para. Bu sektörde devasa bir kâr söz konusu: her yıl 15 milyar Euro’luk bir doğrudan işlemden söz ediyoruz.(2) Kadın bedenlerinin nesneleştirildiği ve meta olarak kullanıldığı önemli bir sektör haline geldi.

Almanya’da resmi olarak kayıtlı 3 bin 500 genelev var. Ama biliyoruz ki en az bir o kadar da kaçak genelev var. Yani bu kanun esas amacı olan kadınları karanlıktan kurtarma konusunda tamamen başarısız oldu.

Fuhuşu normalleştirerek ve seks satın almayı suç olmaktan tamamen çıkararak talepte devasa bir artışa sebep olan Alman devletidir. Aynı anda bin, hatta daha fazla seks satın alanı ağırlama kapasitesine sahip dev genelevlerin ortaya çıkışına şahit oluyoruz. 70 Euro’ya bira, sosisli ve sınırsız kadın sunan “sabit fiyatlı” genelevler var. (3)

Kadınların cinsel sömürüsünün bu ekonomik modeli, bu kadınların ekonomik sömürüsüne de yol açıyor: (4) cinsel ilişki karşılığı 30 Euro kazanıyorlar ama günlük olarak oda için 160 Euro, vergi olarak da 25 Euro ödemek zorundalar. Yani para kazanmaya başlamak için 6 erkeğe hizmet etmek zorundalar. Bu kadınlar kapitalizmin serbest piyasa kurallarına en sert şekilde maruz kalıyorlar: Bedenleri azami ölçüde sömürülüyor. 20. yüzyılın başlangıcından bu yana aştığımızı düşündüğümüz gayriinsani çalışma koşullarını gözlemliyoruz: bu kadınlar, “müşterilerini” ağırladıkları aynı odalarda yaşıyor, yiyor ve uyuyorlar. Birçoğu göçebe bir hayat sürüyor, seks alıcılarına “çeşit” sunmak için bir şehirden diğerine, bir genelevden ötekine taşınıp duruyorlar.

Seks alıcılarının davranışları, fuhşu normalleştirerek erkeklere açık bir mesaj veren bir kanunla bir gecede (5) sapıklaştı: Cinsel eylemler satın almak “bir hak” ve bu konuda suçluluk hissetmeye artık gerek yok. Bu yüzden müşteriler en düşük fiyata sürekli daha da fazla “hizmet” istemeyi kendilerine hak görüyorlar.

İnsan haysiyeti ile hiçbir şekilde bağdaşmayan cinsel pratiklerin gelişmesinden Alman devleti sorumludur. Detaylarla canınızı sıkmayacağım ama bugün, tamamen yasal olarak, bir kadını satın alabilir ve yüzüne işeyebilir, grup şeklinde tecavüz edebilir ve onu meninizi yutmaya zorlayabilirsiniz.

Fuhuştaki kadınların bileşimi de değişti. AB’nin Doğu Avrupa’ya genişlemesi ile birlikte, Avrupa’nın en yoksul bölgelerinden gelen kadınları görüyoruz: Romanya, Bulgaristan… Ve çoğu zaman da aşırı yoksulluk koşullarında yaşam süren Romanlar gibi azınlıklardan oluyor bu kadınlar. Bugün fuhuşa sürüklenen kadınların yaklaşık yüzde 95’i başka ülkelerden geliyor. Yani bu “iş,” yoksulluğun fuhşu haline geldi.

“Bu kadınların yüzde 30’u genç, 21 yaşın altında. Çoğu zaman, finansal olarak onları desteklemeleri için aileleri tarafından kurban ediliyorlar. Çoğunluğu Almanca bilmiyor. Bu genç kadınlar Almanya’ya geliyor ve bu alıcıların sapık arzularına maruz kalıyor. ‘Hayır’ deme, kendilerini savunma şansları yok. İçinde bulundukları koşulların ağırlığı altında eziliyorlar ve tamamen travmatize oluyorlar.”(6) En savunmasız durumdaki bu kadınları kaderine terk eden ve onları çetevari iş adamlarının ve cinsel yırtıcıların kucağına atan Alman devleti.

Çalışma ve hijyen koşulları felaket durumda. Fuhşa sürüklenen 400 bin kadının (ki bu 15 yıl öncesinin tahmini) yalnızca yüzde 44’ü bağımsız işletme olarak kayıtlı.(7) Çoğu kaçak çalışıyor, yani sosyal güvenlik sistemine hiçbir erişimleri yok ve bu da doktora gidemeyecekleri anlamına geliyor. Alman devlet, bu kadınların sömürüsüne izin verip seks ticareti sektörü tarafından ezilmelerini destekliyor ama buna rağmen onları sosyal güvenlik sistemine dahil etmiyor.

Fuhşa sürüklenen kadınlarla çalışan bir jinekoloğun yakın tarihli bir tıbbi raporu(8), bu kadınların sağlığının felaket durumda olduğunu gösteriyor. Daha 30 yaşına gelmeden erken yaşlanma belirtileri gösteriyorlar. Hepsinin hiç geçmeyen karın ağrıları, mide iltihabı ve sık sık da sağlıksız yaşam koşullarından kaynaklı enfeksiyonları oluyor. Ve elbette, cinsel yolla bulaşan her türlü hastalık. Psikolojik travmaya ancak alkol ve uyuşturucu ilaçlarla dayanabiliyorlar. Jinekolog, fuhuş sektöründe hamile kadınlara olan talebin arttığını da not ediyor. Bu kadınlar, doğum yapana kadar her gün 15 ila 40 erkeğe hizmet etmek zorunda kalıyor. Çok sık şekilde, olabildiğince hızla çocuklarını bırakıp tekrar çalışmaya dönüyorlar. Bazen doğumdan 3 gün sonra. Bu pratikler, anne ve çocuk sağlığı açısından büsbütün sorumsuzca ve doğmamış çocuğa da geri dönüşü mümkün olmayan zararlar verebilir. Bu ortamda, fuhuş yaptırılan kadınların “üreme haklarından” söz etmek absürt bir şey oluyor çünkü fuhuşta bütün mesele seks satın alanların haklarından, pezevenklerin hiçbir kısıtlama olmadan iş yapma hakkından ibaret.

Geçtiğimiz yıl Dublin’deki dünya konferansında Kadın Sağlığı Örgütü tarafından Almanya’da fuhşa sürüklenen kadınların akıl sağlığı üzerine konuşma yapmam istendi. Ne diyebilirim ki? Et parçasına indirgenmiş kadınların akıl sağlığı ne durumda olabilir? Tamamen mahvolmuş durumdalar. Fuhşa sürüklenen kadınlara yönelik fuhuştan çıkış programlarından birinde çalışan bir kadın, bana fuhuştan kurtulabilen çok az kadın olduğunu söyledi. Fiziksel çöküş yaşayana dek kaldıklarını söylüyor. Bu ise an meselesi. Sordum kendime: bu iş niye böyle? Çünkü iradi olarak çözülmüş durumda oluyorlar. Artık bir kimliğe ve kendileri için hayal edebilecekleri bir geleceğe sahip olan bir birey olarak var olmuyorlar. Burada kompleks bir travmadan söz ediyoruz. Özgür Tercih fuhşu denilen şey, zorla fuhuştan bile kötü çünkü tacir bir yabancı değil, sevdikleri ya da kendi ailelerinden biri. Bu durumda fuhuştan çıkış derin bir içsel çatışmaya neden oluyor.

Alman aile bakanlığının 2004 tarihli bir çalışması(9), fuhşa sürüklenen kadınların yüzde 87’sinin fiziksel şiddete, yüzde 82’sinin duygusal şiddete, yüzde 92’sinin cinsel tacize ve yüzde 59’unun cinsel şiddete maruz kaldığını gösterdi. Tek başına bu rakamlar bile fuhşu başka herhangi bir iş gibi tanımlamayı zorlaştırıyor. Ve bu araştırma 10 yıldan uzun süre önce yapıldı; işler o zamandan bu yana ciddi şekilde kötüleşti. Şiddet, fuhuş sektörünün içsel bir parçası ama Alman devleti bu gerçekleri inkara devam ediyor!

Psikolojik travma açısından baktığımızda(10), fuhuş diğer herhangi bir işle bir tutulabilecek bir şey değil. Kişinin bedenine yabancıların penetre etmesine izin vermesi için doğal fenomenin bastırılması lazım: korku, utanç, iğrenme, yabancılaşma, aşağılanma, kendini suçlama. Kadınların bunların yerine kayıtsızlığı, duygusuzluğu, penetrasyonu işlevsel bir kavrayışı, bu eylemi bir “iş” veya “hizmet” olarak yeniden yorumlamayı koyuyorlar. Bu kadınlar çok erken aşamalardan itibaren, gerçeklikle bağlarını nasıl koparacaklarını öğreniyorlar. Aslında, bu konuda yapılan birçok çalışma (11), fuhşa giriş ile çocuklukta başa gelen şiddet deneyimi arasında yakın sıkı bir korelasyon olduğunu gösteriyor. Bu kadınlar ilkin çocukluklarında terk edildiler ve cinsel sömürülerini meşrulaştıran bir devlet politikası tarafından da ikinci kez terk edildiler.

Fuhuş bir sistem olarak bu travmatizasyonu kendi amaçları ve kârı için kullanır. Hiçbir koşulda fuhuş bir “iş” veya “hizmet” olarak tanımlanamaz. Kadınların bedenlerinin erojen ve üreme amaçlı bölgeleri, iş aleti olarak kullanılmak üzere nesneleştirilemeyecek kadar hassastır. Fuhuş ancak ve ancak patolojik bir gerçeklikle bağını koparma durumunda gerçekleştirilebilir.

Fuhuş travmatize edici olduğu için de bir iş olarak görülemez. Sayısız çalışma (12), fuhuşta travma sonrası stres bozukluğu riskinin savaşta olduğundan daha yüksek olduğunu göstermiştir.

“Alman modeli” ile fuhşun yasallaştırılması, suç dünyasına kanun çıkararak yardımcı olmak olmuş ve Almanya’yı bir tacir, alıcı ve genelev sahibi cennetine dönüştürmüştür. (13) Fuhuş sistemini güçlendirmiş ve suçluları iş adamı olarak kabul etmiş bir kanun karşısında polisin de eli kolu bağlanmıştır. 2002 tarihli kanun, insan ticaretini önleme konusunda hiçbir şekilde başarı kaydedememiştir (14): 2000 yılında, insan ticaretinden hüküm giyen insan sayısı 151 iken, bu sayı 2011’de 32’ye düşmüştür. Polis, 2011’de insan tacirlerin kurbanı olan 636 kadına ulaşmıştır. Bu sayı, 10 yıl öncekinden 3 kat azdır. Bunların 13’ü 14 yaşın altında, 77’si 18 yaşın altındadır. Polis eli kolu bağlı hissetmekte ve müdahale imkanlarının azlığından şikayet etmektedir çünkü suça dair bir kanıt sunmaksızın, genelevlere girememektedirler. Ayrıca, yasal kovuşturma kadınların şikayetine bağlıdır. Kadınlar çoğu zaman şahitlik yapmaya korkmakta ve kovuşturmalar da bu yüzden durmaktadır.(15)

Bu kadınlar, fiziksel olarak çöktüklerinde geri gönderiliyorlar. Bunun gönderildikleri ülkeler için ne anlama geldiğini tahmin edebilirsiniz. Düşünün ki her yıl 10 bin İtalyan kadın Alman genelevlerinden tamamen travmatize olmuş şekilde İtalya’ya geri dönüyor… Bu, tüm nüfusu kuşaklar boyunca etkileyecek bir ulusal felaket olurdu. Savaş benzeri etkileri olan böyle bir durumdan çıkabilmek çok uzun zaman alır. Ve bu kadınlar ne için kurban ediliyor? Ne için savaş benzeri bir duruma gönderiliyorlar? Ülkeyi işgalden veya terörden korumak için mi? Hayır, bu kadınlar bazı erkekler diledikleri zaman, diledikleri şekilde ve diledikleri insanla seks yapabilsin diye kurban ediliyorlar. Bu adamların kendi cinsel eylemlerini binlerce kadına dikte etmesini teşvik eden Alman devleti.

Seks satın alanların yaklaşık yüzde 50’si bir ilişki içinde (16), yani kadınlar partnerleri ve kocaları tarafından aldatılıyor: Hesabı kendiniz yapın: her gün 1,2 milyon erkek seks satın alıyor ve her gün aynı erkekler almıyor. Şunu görmeliyiz: Almanya, milyonlarca kadının aldatıldığı bir ülke. (17) Bu kadınlar kendilerine “Schattenfrauen” (18) diyorlar, yani gölgedeki kadınlar, karanlıkta bırakılan kadınlar. Onlar, fuhuş sisteminin gölgesinde yaşıyorlar, sesleri ve travmaları gözardı ediliyor. Aşağılanmış ve hakarete uğramış olarak tek başlarına bırakılıyorlar ki bu da travma kurbanları açısından tipik bir durum. Görüştüğüm bazıları, kocalarının fuhşa sürüklenen kadınlara gitmesinin başka bir kadına aşık olmalarından daha kötü olduğunu söylüyor bana. Çünkü fuhuş aşkı, dolayısıyla da temel değer sistemimizi imha ediyor. Güven, karşılıklı saygı ve gerçek samimiyet imkansız hale geliyor.

Fuhuş sistemi nefret ekiyor! İnsan ilişkilerini zehirliyor. Seks satın alınmasını yasallaştıran bir devlet, erkekler ile kadınlar arasına nefret ediyor ve kuşaklar boyunca ilişkileri ve aileleri imha ediyor ve travmatize ediyor.

Bu durum aynı zamanda Avrupa ve tüm Avrupa yurttaşları arasındaki toplumsal dayanışma için de ciddi bir sorun. Almanya dezavantajlı AB ülkelerinden gelen en savunmasız durumdaki kadınları kullanmakta, onları cinsel olarak sömürüp sonra da tamamen travmatize olduklarında başından atmakta bir sorun görmüyor. Bu ülkelerden insanlar, bir fırsatını bulurlarsa, kızlarına bunları neden yaptığımızı bize sormayacaklar mı?

Politikacılar, bu kanunda yanlış bir şeyler olduğunu fark edip ufak değişiklikler yaptılar. Yapılan “yanlışların” yüzde 10’unu düzeltmeye çalışmak gibi… 2017 Temmuz’undan bu yana, “Fahişeleri Koruma Kanunu” diye yeni bir kanunumuz var. Bu kanunla sektöre bazı düzenlemeler getirildi. Ama görüştüğüm deneyimli müfettişlerden biri şöyle tanımlıyor bu kanunu: “Uluslararası organize suça karşı prezervatif ile mücadele edemezsiniz! Bu kanunu yapanlar naif olmalı! Yurtdışından gelip kırmızı ışıklı bölgede çalışan kadınlar Almanya’yı Almanların bilip yaşadığı gibi yaşamıyorlar. Hayır, onlar suç oranlarının çok yüksek olduğu paralel bir toplumun mahpusları.”

Bu kadınlar sürekli korku içinde yaşıyorlar. Almanya, bu kanunla, Avrupa’daki en savunmasız kadınların pezevengi haline geldi. Alman politikacılar ve Alman devleti, her gün binlerce cinsel şiddet kurbanı yaratan ve onlar üzerinden devasa kârlar elde eden bir seks sektörünün ortaya çıkmasında tarihsel bir sorumluluk taşıyor.

Bundan tek bir kurtuluş var. Hemen Şimdi Nordik Model’e ihtiyacımız var!

Teşekkürler!

Dr. Ingeborg Kraus

Kaynakça:

[1] Helmut Sporer ile mülakat, 10.07.2014, Augsburger Allgemeine. https://www.augsburger-allgemeine.de/bayern/Immer-mehr-Prostituierte-aus-Osteuropa-kommen-nach-Augsburg-id30512282.html

[2] Michael Jürgs, Sklavenmarkt Europa, 2014, p. 327.

[3] Chantal Louis : « Die Folgen der Prostitution », dans Alice Schwarzer HG, Prostitution, ein Deutscher Skandal, p. 70-87.

[4] Der Spiegel, Bordell Deutschland. 27.05.2013. http://www.spiegel.de/international/germany/human-trafficking-persists-despite-legality-of-prostitution-in-germany-a-902533-2.html

[5] “Dominatrix” Ellen Templin ile mülakat, 08.03.2010. http://abolition2014.blogspot.de/2014/05/interview-mit-einer-domina.html

[6] Sabine Constabel, Stuttgart’ta fuhşa sürüklenen kadınlarla 20 yıl çalışmış bir sosyal hizmetler görevlisi, 17 Ekim 2013’te bir televizyon mülakatında şunları söyledi: https://www.youtube.com/watch?v=BpCPKDRcFg0

[7] Michael Jürgs, Sklavenmarkt Europa, 2014, P. 327.

[8] Dr. Wolfgang Heide: Stellungnahme zur öffentlichen Anhörung zur 
„Regulierung des Prostitutionsgewerbes“ im Ausschuss für Familie, Senioren, Frauen und Gesundheit im Deutschen Bundestag am 06. Juni 2016. https://www.trauma-and-prostitution.eu/2016/06/05/stellungnahme-von-wolfgang-heide-facharzt-fuer-gynaekologie-und-geburtshilfe/

[9] Bundesministerium für Familie, Senioren, Frauen und Jugend : Gender Datenreport », Kapitel 10: Gewalthandlungen und Gewaltbetroffenheit von Frauen und Männern, P. 651-652, 2004.

[10] Michaela Huber, Trauma und Prostitution aus traumatherapeutischer Sicht, 2014: http://www.michaela-huber.com/files/vortraege2014/trauma-und-prostitution-aus-traumatherapeutischer-sicht.pdf

[11] Dre Muriel Salmona, Pour mieux penser la prostitution: quelques outils et quelques chiffres qui peuvent être utiles. Chapitre 3: Violences avant l´entrée en situation prostitutionnelle. https://www.trauma-and-prostitution.eu/fr/2015/01/21/pour-mieux-penser-la-prostitution-quelques-outils-et-quelques-chiffres-qui-peuvent-etre-utiles/

[12] – Melissa Farley’in 2008 tarihli çalışması, fuhşa sürüklenen kadınların %68’inin, savaş gazileri veya işkence gören insanlarınki ile denk bir seviyede travma sonrası stres bozukluğu yaşadığını gösterdi. http://www.trauma-and-prostitution.eu/en/2015/01/26/prostitution-and-trafficking-in-nine-countries-an-update-on-violence-and-posttraumatic-stress-disorder/

– Zumbeck’in Almanya’da yaptığı 2001 tarihli çalışma, %60’ının çok şiddetli bir travma sonrası stres bozukluğu yaşadığını gösterdi. Zumbeck, Sibylle: Die Prävalenz traumatischer Erfahrungen, Posttraumatische Belastungsstörungen und Dissoziation bei Prostituierten , Hamburg, 2001.

[13] Manfred Paulus, Menschenhandel, 2014, p. 107.

[14] Der Spiegel, Bordell Deutschland. 27.05.2013.

[15] Bundeskriminalamt: Menschenhandel. Bundeslagebild 2015. https://www.bka.de/SharedDocs/Downloads/DE/Publikationen/JahresberichteUndLagebilder/Menschenhandel/menschenhandelBundeslagebild2015.html

[16] Claudine Legardinier und Said Bouamama: Les clients de la prostitution, 2006, Kapitel 4: Les clients parlent, p. 111-211.

[17] Deutschland, das Land der betrogenen Frauen. Interview with a former sex-buyer, 28.09.2017. https://www.trauma-and-prostitution.eu/2017/09/29/deutschland-das-land-der-betrogenen-frauen/

[18] Dr. Ingeborg Kraus, Schattenfrauen, 29.03.2018. https://www.trauma-and-prostitution.eu/2018/04/09/schattenfrauen/

[19] Manfred Paulus: Menschenhandel, 2014, Klemm + Oelschläger Verlag.

Türkçesi: Işık Barış Fidaner
Düzelti: Serap Güneş

 

Daha fazlası

İlgili

Close