Kudüs’te İsrailliler ve Filistinliler arasında herhangi bir “çatışma” yok.
SERAJ ASSI
Gördüğümüz şey, işgalci bir gücün, insan haklarından yoksun bırakılmış bir halk üzerinde askeri gücünü kullanmasının acımasız gerçekliğidir.
Kudüs’teki Filistinliler için acımasız bir haftaydı.
Radikal İsrailli yerleşimciler Eski Şehrin Müslüman Mahallesi’nde provokatif bir geçit töreni hazırlarken, İsrail güvenlik güçleri silahlarını barışçıl Filistinli protestoculara ve Aksa Camisi’nde Ramazan namazları kılarak ibadet edenlere yöneltti, ve bu vahşi saldırıda yüzlerce kişiyi yaraladı. Son günlerde sosyal medyada dolaşan videolar, İsrailli polislerin cami içindeki Filistinlilere şok bombası ve plastik mermi attığını, ibadet eden Filistinlilere göz yaşartıcı gaz bombalarıyla saldırdığını ve camide bir Filistinli adamı acımasızca dövdüğünü gösteriyor. Pazartesi günü, İsrail’in Gazze’ye yaptığı saldırılarda onu çocuk olmak üzere yirmi Filistinli öldürüldü.
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, “Kudüs İsrail’in başkentidir ve her milletin kendi başkentini inşa etmesi ve güçlendirmesi gibi, biz de Kudüs’ü inşa etme ve güçlendirme hakkına sahibiz. Biz bunu yaptık ve yapmaya devam edeceğiz,” diyerek Filistinlilere karşı “güçlü bir darbe indirdiği” için polise övgü düzdü.
Bu, küstah bir toprak gaspından, güpegündüz açılan ve radikal yerleşimciler tarafından desteklenen yayılmacı plandan başka bir şey değil. Netanyahu yüz binlerce Filistinlinin -kent nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ını oluşturan ve binlerce kişinin Doğu Kudüs’teki “duvar”ın ötesinde yaşadığı-her gün yerinden edilme ile yüz yüze kaldığı Kudüs’ü “Büyük Kudüs” vizyonu ile ilhak etmeyi planlıyor. Tepeden tırnağa silahlanmış ve sağcı politikacılar tarafından cesaretlendirilmiş aşırı sağcı yerleşimciler, İsrail Yüksek Mahkemesi’nin Filistinli ailelerin Doğu Kudüs’ten tahliyesini gerçekleştirmesi konusunda ısrar ediyor.
O halde Kudüs’te olanlar, anaakım medyanın inanmanızı isteyeceği gibi, İsrailliler ve Filistinliler arasındaki “çatışmalar” değil. Olan şey, işgalci bir gücün, koşulsuz ABD desteği ve uluslararası ilgisizlikle cesaretlendirilen, askeri gücünü kendi kontrolü altında yaşayan vatansız insanlara karşı, temel insan ve sivil haklarından yoksun bırakılan acımasız gündelik gerçekliktir. Olan, Biden yönetiminin Filistin haklarının sürmekte olan ihlali konusunda henüz net bir tavır alamadığı Washington’dan gelen sağır edici sessizlikten cesaret almış görünen bir Netanyahu yönetiminin icraatıdır.
Washington’da korkakça sessizlik ya da İsrail yanlısı amigoluk dışındaki birkaç istisna sol politikacılardan geldi.
Senatör Bernie Sanders, hükümet destekli İsrailli yerleşimcilerin dizginsiz vahşetine şiddetle karşı çıktı. “Birleşik Devletler, Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da hükümetle işbirliği yapan İsrailli aşırılık yanlılarının şiddetine kesinlikle karşı çıkmalı ve şunu açıkça belirtmelidir: Filistinli ailelerin tahliyelerine son verilmelidir,” şeklinde twit attı.
Temsilci Alexandria Ocasio-Cortez bir twitter mesajında şunları söyledi: “Filistinli sakinlerle dayanışma içindeyiz. İsrail güçleri Ramazan ayında aileleri evlerinden çıkmaya zorluyor ve şiddet uyguluyor. Bu insanlık dışı, ABD Filistinlilerin insan haklarının korunmasına öncülük etmeli.”
Kongre Üyesi Rashida Tlaib, twitter’da İsrail güçlerinin Filistin’deki bir sağlık tesisine şok bombası attığını gösteren bir video paylaştı ve şunları söyledi: “İnsanlara, dua ederken veya tıbbi yardım ararken saldırmak onları insanlıktan çıkarmak ve terörize etmekten başka bir anlama gelmez.” Başkan Joe Biden’a İsrail güçlerinin ibadet eden Filistinlilerin Tapınak Tepesi’ne girmesini engellemek için giriştiği saldırıya müdahale etmesi çağrısında bulunan Tlaib, “Vergilerimiz bu tür insanlık dışı davranışlar için kullanılmaya devam ettiği için çok fazla kişi sessiz ya da ilgisiz. İsrail yanlısı lobiciler tarafından yapılan zorbalık nedeniyle doğru olanı yapmak yerine korku içinde hareket eden insanlardan bıktım. Açık ve basit, bu apartheid’tır.”
Temsilci İlham Omar, Filistinli ibadetçilerle dayanışma içinde bir twit atarak şunları yazdı: “Bu, Müslümanlar Filistin’de teravih ve tehecud namazları kılarken oluyor. Ramazan ayında bütün gece namaz kılan aileler için cami ev gibidir. Filistinliler Ramazan’da camiye sığınmayı ve huzuru hak ediyor,” diyerek Filistinde ibadet edenlerle dayanışma içinde olduğunu gösteren bir twit attı.
Ardışık yönetimler Filistinlilere karşı yayılmacı ve ayrımcı politikalarını sürdürmesi için on yıllardır İsrail’e açık çek verdi, ona milyarlar yağdırdı -Filistinlileri her allahın günü katleden ve yerlerinden eden apartheid hükümetine para savurdu.
Amerika Birleşik Devletleri devam eden bu mezalimin suç ortağı olmamalıdır! Biden yönetimi işgali sona erdirmesi, yasadışı yerleşim yerlerini kaldırması ve Filistinlilerin haklarını tanıması için İsrail’e baskı yapmalıdır. ABD’nin İsrail’e yaptığı yardımı şartlara bağlaması gerektiğini defalarca dile getiren Senatörler Sanders ve Elizabeth Warren’ın örneğini takip etmelidir.
İsrail’in yaptıklarının yanına kar kalmasına, sonuçlarından azade olarak öldürmesine ve yerinden yurdundan etmesine izin verilemez. İşgalin ve ırk ayrımcılığının bir bedeli olmalıdır!
jacobinmag‘in 11 Mayıs 2021 tarihli sayfasındaki SERAJ ASSI imzalı “It’s Obvious — Israel Is an Apartheid State” başlıklı makale Alınteri Çeviri Grubu tarafından Türkçeleştirilmiştir.