Bio-teknoloji sektörünün kamuya ait olması ve hükümetin halk sağlığı ile yakından ilgilenmesi sayesinde Küba, şu an düşük gelirli ülkeler arasında kendi COVİD aşısını üreten tek ülke.
Bu sektör şimdiden milyonlarca Kübalıya yardımcı oldu ve dünyanın her yerinde milyonlara yardımcı olmaya hazır.
Branko Marcetic
Geçtiğimiz hafta Küba ile ilgili basında yer alan haberlerin çoğu, gerçekleşmeyen Hükümet karşıtı gösterilerdi. Basının çok daha küçük bir kısmı ise çok daha büyük bir küresel öneme sahip olmaya aday bir habere yer verdi: Küba’nın aşı hamlesi
Aceleci bir yeniden-açılmanın pandemiyi yaygınlaştırdığı, ölüm sayılarının tavan yaptığı ve ülkenin yeniden felç edici bir kapanmaya geçtiği sıkıntılı bir on iki ayın ardından, başarılı bir aşı programıyla Küba pandeminin üstesinden geldi. Şimdi düşük gelirli ülkeler arasında, nüfusunun büyük çoğunluğunu aşılamakla kalmayıp bu aşılamayı kendi geliştirdiği aşı ile yapan tek ülke durumunda.
Efsane dünyanın gelişmekte olan ülkelerine, pandemiyle süregelen şirket odaklı aşı-ayrımcığıyla mücadeleye etmeye devam ettikleri sırada bir çıkış yolu sunuyor ve tıp biliminin kar gütme amacından kurtulduğu zaman nelerin mümkün olacağına işaret ediyor.
Daha Güvenli Kumar
Johns Hopkins Üniversitesi’ne göre, makalenin yazıldığı tarih itibariyle, Küba halkının yüzde 78’inin aşıları tamamlanmış ve bu oran Küba’yı, Danimarka, Çin ve Avustralya (ABD yüzde 60’ın biraz altında kalan aşılanma oranıyla 56. sıraya yerleşmiştir) gibi zengin ülkelerin önüne geçirerek dünyanın 9. su yapmıştı. Mayıs’ta başlayan aşı kampanyasının hızlı başarısı, biri pandeminin diğeri yoğunlaşan ABD ablukasının yarattığı çifte şok karşısında ülkenin bahtını açmıştır.
Günde on bin vaka ve yüze yakın ölüm ile zirveye ulaşan rakamlar hızla düşmüştür. Geçtiğimiz ay sonunda ülke nüfusunun yüzde yüzü ilk aşısını olmuş, 15 Kasım’da ekonomisinin kabaca yüzde 10’unu oluşturan turizme engelleri kaldırmış ve okulları da yeniden açmıştır. Bu, toplam nüfuslarının sadece yüzde 2.8’ini aşılayabilen düşük gelirli ülkeler arasında Küba’yı farklı bir konuma yerleştirmiştir. Düşük gelirli ülkelerele ilgili bu durumun en büyük nedeni aşı stoklayan gelişmiş ülkeler ve bu ülkelerin, aşıların öncelikle kamu kaynakları ile üretildiği yoksul ülkelerde aşıların kapsamlı versiyonlarının geliştirmelerini engelleyen patent tekellerini özenle korumalarıdır.
Bu durumun çözümü Küba’nın kendi aşılarını üretme kararıdır. Üretilen iki aşıdan biri bir bağımsızlık kahramanının kaleme aldığı bir şiirin adını taşıyan Abdala, diğeri İspanyolca’da “egemen” anlamına gelen Soberana Temmuz’da ve Ağustos’ta resmen kullanım onayı almıştır. Bu ülkeye ait Finlay Aşı Enstitüsü’nün dünyaca takdir edilen başkanı Vicente Verez Bencomo’nun deyişiyle Küba, kendi aşılarını üretmek için biraz daha uzun bir süre beklemekle “doğru ata oynamıştır”. Böylelikle Rusya ve Çin gibi büyük müttefiklerine bağımlı olmayı ortadan kaldıracak ve süregelen zorlu ekonomik şartlarda ihracatına yeni bir ticari ürün eklemiş olacaktır.
Bu çabalar sonuç verdi bile. Nüfusunun sadece yüzde 39’unu tam olarak aşılayabilen Vietnam 5 milyon doz aşı alacağını ilan etti ve komünist müttefikine 1 milyondan fazla aşıyı gönderen Küba 150 bin aşıyı da bağışladı. Venezuella (nüfusunun yüzde 32’sinin aşıları tamamlanmış) da 12 milyon dolar değerinde üç doz aşı almayı onayladı ve kullanmaya başladı; İran (yüzde 51) ve Nijerya (yüzde 1.6) kendi aşılarını geliştirmek için Küba ile ortaklık yapmayı kabul ettiler. Suriye (yüzde 4.2) kısa süre önce aynı şeyi yapmak için Kübalı yetkililerle görüştü.
Bu iki aşı Küba’nın geliştirmekte olduğu beşli COVİD aşı takımının parçaları. Klinik çalışmalarda İkinci Faza geçen nazal bir aşıyı da kapsıyor. Bu nazal aşı tüm dünyada nazal uygulaması olan beş aşıdan biri ve en tepesindeki bilim insanlarına göre güvenilir ve etkin olduğunun kanıtlanması durumunda, virüsün burundan girdiği göz önüne alındığında bilhassa faydalı olabilecek bir aşı. Özellikle daha önce başka aşıları olanlara yapılmak üzere tasarlanan bir booster (tamamlayıcı) aşıyı da kapsıyor ki bu aşı kısa süre önce İtalyan turistler üzerinde denenmiş. Küba Eylül ayından beri aşıları için Dünya Sağlık Örgütü’nden onay alma sürecinde, aşıların onaylanması geniş çaplı kullanıma kapıları açacak.
Farklı bir Aşı
Glasgow Üniversitesi’nden, kıdemli ekonomi ve toplumsal tarih öğretim üyesi Helen Yaffe’ye göre, üretildikleri ülkenin özgünlüğü dışında Küba aşılarını özgün kılan birçok boyut vardır. Bunun temelinde COVİD aşılarında kullanıldığını bildiğimiz, pandeminin patlamasından onlarca yıl önce geliştirilmeye başlanan daha deneysel mRNA teknolojisi yerine Küba’nın daha geleneksel protein aşısını kullanma kararı var.
Bu nedenle, Küba’nın aşısı buzdolabında hatta oda sıcaklığında bekletilebilmesine karşın Pfizer aşısının eksi derecelerde, Moderna aşısının da dondurucu derecelerde saklanması gerekir. “Kalabalık bir nüfusun elektriğe erişiminin olmadığı Güney Yarımküre’de bu bir başka teknolojik engeldir,” der Yaffe.
Şimdiye kadar çocuklar üzerinde kullanılmayan mRNA teknolojisi dünyanın -beş yaşından küçüklere aşının henüz geliştirilmekte olduğu- gelişmiş ülkelerinde yetişkin ve çocuk aşılamasında bir duraklama yaşanması anlamına gelirken, Küba baştan itibaren çocuklara da yapılabilen bir aşı yaratmayı hedeflemiştir. Bu ay itibarıyla 2 ile 18 yaş arası çocukların beşte dördünün aşısı tamamlanmıştır.
Eylül itibariyle Latin Amerika ve Karayipler’de çocukların kabaca üçte ikisi okula devam edemezken Küba şimdi sınıflarını tekrar açmıştır. Yıl boyunca Küba’yı ziyaret etmekte olan ve Ekim ortasından bu yana Havana’da bulunan aktivist ve bağımsız muhabir Gloria La Riva, 26 Temmuz Okulu’nun yeniden açılışı için anne-babaların ve nine-dedelerin bir araya geldiği manzarayı anlatır.
“Aileler açısından çok önemli bir şey,” diyor La Riva. “Herkes bundan muazzam gurur duyuyor.”
Kar Amacı Gütmemenin Gücü
Küba aşısını diğerlerinden ayıran bir faktör daha var. Yaffe, “Küba aşısı yüzde yüz kamu bio-teknolojisi sektörünün ürünü,” diyor.
ABD’de ve diğer gelişmiş ülkelerde hayati öneme sahip ilaçlar, kârları ve dağıtımları özel şirketler için acımasızca özelleştirilmezden önce büyük ölçüde kamu fonları sayesinde geliştiriliyordu. Oysa Küba’nın bio-teknoloji sektörü tamamen kamuya aittir ve kamu fonları kullanılır. Bu, Küba’nın hayati bir insan kaynağını meta olmaktan çıkardığı anlamına gelir ki bu politika neoliberalizmin son 40 yılında gördüğümüzün taban tabana zıddıdır.
Dang humması [tropik bölgelerde görülen ve sivrisinek ısırığı ile bulaşan bir enfeksiyon hastalığı] salgını ve Başkan Ronald Reagan’ın yeni ekonomik yaptırımlarının zorlamasıyla Küba 1980’lerden bu yana yerli bio-teknoloji sanayiini kurmak için milyarlarca dolar harcadı. Dünyanın ilaç üretiminin üçte birini elinde tutan ABD’nin ezici ablukasına rağmen Küba’nın bio-teknoloji sektörü serpilip gelişmeye devam etti. Kübalıların tükettiği sekizyüz ilacın yüzde 70’i ve ülkenin ulusal bağışıklama programı kapsamındaki onbir aşıdan sekizi bu sektör tarafından karşılanıyor ve yılda yüzmilyonlarca aşı ihraç ediliyor. İhracatın geliri yine bu sektöre yatırılıyor.
Kısa bir süre önce Küba’nın kendi aşısını üretme kararı almasından sonra Verez Bencomo, “Bilim üzerinde çok büyük etkisi olan bu aşıların tamamı çok pahalıdır, ülkenin ekonomik olarak bunlara erişimi mümkün değildir,” demişti.
Sektör uluslararası planda takdir kazanmıştır. Küba, başka birçok şeyin yanı sıra 1989’da dünyanın ilk menenjit B aşısını geliştirdiği için Birleşmiş Milletler Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) tarafından on altın madalya ile ödüllendirilmiştir. Geliştirdiği retroviral ilaçlar ve güçlü halk sağlığı sistemi sayesinde Küba 2015’te HİV ve frenginin anneden çocuğa geçişini engelleyen ilk ülke olmuştur.
Bu yolla Küba imkansızı başarmış, kendi aşısını geliştirmiş ve çapına ve refah düzeyine rağmen, karşı kıyısındaki düşman ülkenin ekonomik boğma politikasına rağmen pandeminin üstesinden gelmede dünyanın gelişmiş ülkelerine fark atmıştır. Uluslararası dayanışma çabalarının da can alıcı önemi vardır. ABD ablukası adada aşılama kampanyasını tehlikeye sokacak enjektör kıtlığı anlamına geldiği sırada, Küba’ya, ABD’deki dayanışma grupları 6 milyon, Meksika hükümeti sekiz yüz bin ve bunlara ek olarak Çin’deki Kübalılar 100 bin enjektör göndermişlerdir.
Bir Umut Kaynağı
Yine de Küba aşıları konusunda bazı belirsizlikler var. Aşının Venezuella’da kullanımı, aşı denemelerinin sonuçlarının hakem değerlendirmesine tabi tutulmadığı ve uluslararası bilimsel dergilerde yayımlanmadığını söyleyen eleştirmenlerin ve benzer şekilde Venezuella’nın çocuk hekimleri birliği ile tıp ve bilim insanlarının itirazları ile karşılaştı. Amerika Kıtası Sağlık Örgütü, Küba’ya sonuçların kamuoyu ile paylaşılması çağrısında bulundu.
Verez Bencomo, kendi adına, uluslararası toplumu Küba’ya düşmanca davranmakla suçluyor. Eylül ayında yapılan bir söyleşide Kübalı bilim insanlarının önemli dergilerde ayrımcılığa uğradığı suçlamasında bulunuyor. Bu dergilerin Kübalıların başvurularını reddedip daha sonra başka ülkelerden gelen benzer araştırmaları yayımlayan bir geçmişe sahip olduklarını ve “yoksul ülkelerden gelen bilimsel sonuçları marjinalize etme eğilimi taşıyan bir engel” gibi davrandıklarını söylüyor.
Bunlar dünya çapında saygın bir bilim insanı tarafından yapılan oldukça ciddi suçlamalardır. Küba Ulusal Kimya Ödülünü ve 2005 WIPO Altın Madalyasını kazanan Verez Bencomo dünyanın ilk yarı-sentetik aşısını geliştirme amacıyla Kanadalı bir bilim insanları ekibine önderlik etmiş, Hemofili inflenza tip B’den korunmak için düşük maliyetli bir aşı geliştirmiştir. Menejite karşı düşük maliyetli bir aşı geliştirilmesine yardım etmesi üzerine 2005’te bu alanda verilecek bir ödülü almak için California’ya seyahati, George W. Bush’un Dışişleri Bakanlığı tarafından “ABD’nin çıkarlarına zarar verdiği” gerekçesiyle engellenmiştir. Fransa Sosyal İşler ve Sağlık Bakanı, Bencomo’nun. çalışmalarını övmüş, ona “Fransa dostu” diye hitap etmiş ve 2015’te Şeref Nişanı vermiştir. (Verez Bencomo röportaj talebine yanıt vermemiştir.)
Küba’nın pandemi krizinden sonra toparlanması kendisinin ve Küba hükümetinin aşılarına duyduğu güvende yanılmadığını ortaya koysa da uluslarası bilim çevrelerinin resmi onayını almaları zaman alabilir. Bu iznin alınması, büyük ilaç şirketlerinin söyledikleriyle uyumlu olarak dünyanın ihtiyacı olan hayat kurtarıcı icatları sadece kar odaklı rekabetin üretebileceğini ileri süren ve bugüne kadar egemen olan şirket odaklı aşı modelini güçlü bir biçimde çürütecektir.
Belki de daha önemlisi zengin ülkelerde aşıların piyasaya sürülmesinden aylar sonra dünyanın gelişmekte olan ülkelerinin şu an kaçmak için yaklaşamadığı pandemi şeklindeki delikten sonunda emekleyerek çıkmasının bir yolu olabilir. Batılı hükümetler dünya halklarının büyük bir kısmını virüs karşısında korumasız bırakmaya devam ederek, Güney Yarımküre’den gelen aşı patentlerini engellemeye ve Güney ülkelerinin bu aşıları imal etmesine ya da daha ucuz versiyonlarını satın almalarına izin verme çağrılarını reddetmeye devam etmektedirler. İronik olan bu dengesiz politikanın yarattığı ülke-büyüklüğünde petri kutularında yeni ve aşıya dirençli mutasyonlar oluşmasının hepimizi tehlikeye atacak olmasıdır. Bu anlamda hepimiz Küba aşılarının başarılı olmasını umut etmeliyiz. Kübalı bilim insanları bundan emin.
[jacobinmag’in 22 Aralık 2021 tarihli sayfasında yayınlanan “Cuba’s Vaccine Could End up Saving Millions of Lives” başlıklı makale Alınteri Çeviri Grubu tarafından Türkçeleştirilmiştir.]