GENÇLİKİŞÇİ SINIFI

TUYAB "Sınıf kinimizle lanetliyoruz!"

TUYAB (Tutuklu ve Hükümlü Yakınları Birliği) 19 Aralık katliamını 10. yılında Bayrampaşa Cezaevi önünde lanetledi

TUYAB bileşenleri (Alınteri, Partizan, ESP, DHF) katliamın onuncu yılında; “19-22 Aralık Katliamı’nı 10. yıldönümünde sınıf kinimizle lanetliyoruz!” dedi. “Yaşasın 19-22 Aralık direnişimiz. Katliamı unutmadık unutturmayacağız!“ TUYAB imzalı pankart açıldı.

Bunun yanı sıra Hukuk Dernekleri Platformu da eyleme destek verdi.

Basın açıklamasına geçilmeden önce, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur!”, “İçerde dışarıda hücreleri parçala!”, “Katil devlet hesap verecek!” sloganları atıldı ve şehit düşen devrimci tutsaklar için 1 dakikalık saygı duruşu gerçekleştirildi.

Şehit düşen devrimci tutsakların adları okunarak ardından “yaşıyor!” denildi. TUYAB tarafından okunan basın metninin tamamını yayınlıyoruz:

19-22 Aralık Katliamı’nı 10. yıldönümünde sınıf kinimizle lanetliyoruz!

19-22 Aralık Katliamı’nın üzerinden tam 10 yıl geçti. Faşist rejim toplumda korku dağları yaratmak, yaşamın hücreleştirilmesinde yol almak için F tipi hapishanelerinin yolunu bu katliamla açtı. O güne kadar devrimci tutsakların kazandıkları mevzileri geri almak, teslimiyeti dayatmak için 20 hapishaneye, o güne kadar görülmemiş boyutta büyük bir katliam operasyonu düzenlediler. Yüzlerce devrimci tutsak yaralandı, Yirmisekiz devrimci tutsak hunharca katledildi. Bu katliamın adına utanmadan “Hayata Dönüş” adını verdiler.

19 Aralık 2000’de faşist devlet, 1 yıl boyunca maketler üzerinde, savaşa hazırlanır gibi hazırlandığı katliamı toplamda;

8 jandarma komando taburu, 191 subay, 432 astsubay, 392 uzman jandarma, 281 uzman erbaş, 7 bin 80 er, skorsky helikopterler ve 20 bini aşkın bomba ile gerçekleştirdi.

Fiziken başarılı olduysa da, gösterilen destansı direniş karsısında, acizleşen ve sınıfsal özüne uygun olarak alçaklaşan taraf egemen sınıflardı. Her hapishane eşsiz bir direniş, değerlere bağlılık, halkların güvenini kazanan sağlam bir duruş, son durumda “asla teslim olmama” tavrıyla ideallerine ölümüne bir bağlılık örneği sergilediler.

F tipi hapishanelerde ise direnişin kırılması bir yana direniş yeni halkalarla büyüdü. Devrimci tutsakları teslim almayı hedefleyen sisteme yanıt yeni Ölüm Orucu ekipleri oldu.

Katliamda egemen sınıflar, her türlü dezenformasyonu, manipülasyonu, yalanı, burjuva medyası eliyle servis yaparak, tarih karşısında önceki katliamlar olduğu gibi, bu katliamda da tam bir suçüstü oldular. ‘IMF programı uygulamak için hapishanelere hakim olmamız şart’ diyerek katliamın gerçek amacını başbakan Bülent Ecevit’in ağzından ifade ettiler. Halkların özgürlük mücadelesine karşı ne tür bir sınıf düşmanlığı taşıdıklarını, gerçekleştirdikleri katliamla bir kere daha gösterdiler.

Ancak bu katliamın diğer cephesinde halkların özgürlük mücadelesine tutkuyla bağlı devrimcilerin, teslimiyete karşı direnişte çok kesin ve net bir saf tutuşta somutlaşan duruşları da vardı.

Geçtiğimiz günlerde 19 Aralık Katliamı Bayrampaşa Davası başladı. Hatırlanacağı gibi bu hapishanede altı kadın tutsak diri diri yakılmıştı. Bu katliamın asıl sorumluları olan başta MGK, dönemin koalisyon hükümeti olan DSP-MHP-ANAP ve bu hükümetin Adalet, İçişleri, Sağlık bakanları, yine dönemin Genelkurmay Başkanıdır. “İnsanlığın bittiği nokta” olarak tanımlanan bu katliamın bütün suçu ve sorumluluğu, katliamda son halkayı oluşturun 39 erin sırtına yüklenmek isteniyor. O insanlıkdışı katliamı planlayan ve uygulatan askeri ve siyasi sorumluların adı bile anılmıyor. Ama bunlarla birlikte bu vahşete ortak olan ya da sessiz ve kayıtsız kalan medyanın ve kamuoyunun sorumluluğunun üstünde neredeyse hiç durulmuyor. Her türlü muhalefeti korkutup sindirerek toplumsal yaşamı hücreleştirme projesi olarak faşizmin “F tipi” zindan hazırlıklarını “dört yıldızlı otel” olarak pazarlayıp katliamı “Sahte oruç, kanlı iftar” manşetleriyle alkışlayanların bazıları bugün büyük bir utanmazlık ve alçaklıkla karşımıza “demokrasi savunucuları” olarak çıkabiliyor. 19 Aralık Katliamı, bütün sorumlularıyla birlikte unutulmayacak ve hesabı er geç sorulacaktır!

Bugün hala hastane ve mahkeme gidiş-gelişlerinde tutsaklar fiziksel saldırıya uğruyor. Sevkler esnasında tutsaklara insan onurunu kırıcı dayatmalarda bulunuluyor. Hücre cezaları, mektup ve yayın yasağı ise olağan bir hal almış durumda. Aylarca süren görüş yasakları ile tecrit içinde tecrit yaşatılıyor… F Tiplerinde tecrit altında tutulan ağırlaştırılmış müebbet hükümlüleri ise çok daha ağır koşullarda yaşamaktadırlar. Ömür boyu sürecek tecridin en ağırını yaşamaya mahkûm edilmiş durumdalar. Ağırlaştırılmış müebbet hapis, tek kişilik imha ya da diri diri mezara gömülmektir. Yıllardır ülkemizde “demokratikleşiyoruz”, “artık eskisi gibi olmayacak”, “darbelerle hesaplaşıyoruz” diyerek toplumu kandırmaktadırlar.

Hapishanelerde devrimci tutsaklar tecrit koşullarında, tarihsel gelenekleri yeni direniş biçimleri ve net duruşlarıyla sürdürmeye devam ediyorlar. 19 Aralık Katliamı’nı 10. yıldönümünde sınıf kinimizle lanetlerken, bizlere düşen görevin, devrimci tutsakları yalnız bırakmayarak onların dışarıdaki sesi ve soluğu olduğumuzu unutmadan mücadeleyi yükseltmektir.

Ya onlarla omuz omuza yürüyecek özgür kalacağız ya da içimize kurduğumuz hücrelere tutsak olacağız.

Devrimci tutsakların yakınları, anaları, babaları olarak tüm devrimci, ilerici, yurtsever kamuoyuna bir kez daha sesleniyoruz; kendi hücrelerimize tutsak olmayalım omuz omuza özgür yarınlar için birlikte mücadeleyi büyütelim.

Yaşasın 19-22 Aralık Direnişimiz!
19-22 Aralık Katliamını unutma unutturma!
Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur!
Devrimci Tutsaklar Teslim Alınamaz!
Kahrolsun Faşizim Yaşasın Mücadelemiz!

TUYAB’ın yaptığı açıklamanın ardından Şule Recepoğlu Hukuk Dernekleri Platformu adına bir açıklama yaptı. Yapılan açıklamada;

19-22 Aralık katliamı süreci anlatıldı. “Ülkemiz tarihi açısından bir katliam niteliğindeki bu hukuk dışı operasyonun hesabının sorulması demokratik bir ülkede yaşamın gereğidir. Ancak bu katliamın hesabının sorulacağı ve asıl yargılanıp mahkum edilmesi gerekenler, katliamın asıl sorumluları Hikmet Sami Türk’tür, Saadettin Tantan’dır, Aytaç Yalman’dır, Ali Suat Ertosun’dur.”

Açıklamanın ardından Grup Munzur kısa bir müzik dinletisi gerçekleştirdi.

Munzur, dinletiden önce, 19-22 Aralık direnişini selamladı ve şehit düşenleri saygıyla andıklarını söyledi. Grup Munzur’un ardından Grup Kutup Yıldızı, direniş ezgileriyle direnişi selamladı ve şehit düşen devrimci tutsaklar önünde saygıyla eğildiklerini dillendirdiler.

Daha fazlası

İlgili

Close