DÜNYA
Almanya’nın seçimi: Beklenen oldu
‘Merkez’ ve ‘sol’ burjuva partiler oy kaybederken ırkçı AfD oylarını katladı
YAŞANACAK DÜNYA– Beklenen oldu. Neo-ırkçı parti Afd yüzde 13,5’lik oyla Federal Meclise girdi ve 3. en büyük parti haline geldi.
Seçimlerin kaybedeni iktidardaki “merkez sağ” ve “sol” koalisyon, kazananı ise Afd oldu.
İktidarın büyük ortağı CDU / CSU 2013 seçimlerine nazaran yüzde 10 puan düşüş yaşadı. Bu oran partinin 1949 sonrası elde ettiği ikinci kötü sonuç. Bu sonuca rağmen Merkel’in dördüncü kez yapılacak bir koalisyonun başında başbakan olması bekleniyor.
SPD (‘sosyal demokrat parti’) yüzde 20 gibi düşük bir oy oranında kaldı. Bu oylarla sosyal demokratlar tarihinin en kötü sonucunu yüzde 5,7 oranında oy kaybederek aldı. Yani SPD’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra en düşük oy oranı. SPD lideri Martin Schulz “bu ağır sonuç” karşısında “büyük koalisyon”dan çekileceklerini duyurdu.
Seçimlere damgasını vuran tehlikeli bir sonuç ise 4 yıl önce yapılan genel seçimlerde yüzde 5’lik baraja takılan ırkçı faşist parti Almanya için Alternatif’in (AfD) barajı aşarak meclise girmesi oldu. AfD yüzde 13,5 ile üçüncü parti olarak ilk kez mecliste yer alacak.
Diğer bir ırkçı faşist parti Hür Demokrat Parti de oy oranını önemli ölçüde artırdı. Bu da açıktan ırkçı faşist söylemler kullanarak oy isteyen partilerin yine 2.Dünya Savaşı’dan sonra ilk kez parlementoya girmeleri anlamına geliyor.
FDP de yüzde 10,6 ile dördüncü parti olacak meclise girecek.
İlk kurulduğu dönemde “Bütün solcuları çatısı altında toplayıp sağcı-faşist hareketlere karşı alternatif olacağı” iddiasıyla ortaya çıkmış ancak çapsızlığını kısa zamanda göstermiş ve şimdiye kadar Alman toplumuna hiç bir alternatif sunamamış Sol Parti (Die Linke) ise aldığı yüzde 8,9’luk oy oranıyla övündüğünü belli etti bile!
Partinin liste başı adayı Sahra Wagenknecht, seçim sonrası yaptığı ilk açıklamada ‘Sol Parti’nin aldığı oy oranından memnun olduğunu belirterek “Parti tarihimizin en iyi ikinci sonucunu elde ettik“ şeklinde konuştu.
Burjuva parlamenter seçimler, sınıf ilişkilerinin kapsamını ve toplumsal dengeleri bütün yönleriyle yansıtmaktan uzak olmakla birlikte, toplumsal sınıflar arasındaki siyasal güç dengelerine temel çizgileriyle işaret eder.
Bu yönüyle Almanya’daki seçim sonuçları, işçi sınıfının ekonomik-sosyal-siyasal süreçlere örgütlü bir tarzda müdahale etmediği vakit nelerle karşılaşılabileceğini bir kez daha gösterdi.
Emperyalist-kapitalizmin tüm dünyada yapısal krizlerinin derinleştiği, sertleşen emperyalist rekabetle birleşik yayılan savaşlar ortamında, ufukta devrimci alternatifler belirmediğinde, faşist hareketlerin boy verip serpildiğine, yeryüzünde emperyalizm varolduğundan beri defalarca tanıklık ettik.
Emperyalist yeniden paylaşım savaşlarının tüm dünyayı içine alacak şekilde genişleme tehlikesinin yaşandığı günlerde, üstelik metropollere göç dalgalarının artarak devam ettiği koşullarda, tekelci burjuvazinin bazı kesimlerinin faşizm ve ırkçılıktan -hem siyaseten hem de ekonomik anlamıyla- kar devşirme yönelimine girmiş olması sürpriz değildir! AfD gibi ırkçı partilere serpilmek için “elverişli” bir zemin sunan da budur!
Dünya halklarının birbirine kırdırılması ve emekçi sınıfların şu ya da bu tekelci sermaye grubunun ardında konumlandırılarak birbirine düşmanlaştırılması sonucunu doğuran ırkçı dalgaya karşı -‘merkez’ ya da ‘sol’- diğer burjuva partilerin panzehir olmadığını bilelim! Tarihsel deneyimler bunu defalarca kez gösterdi.
Paylaşım savaşları ortamında yükselen faşistleşme, ırkçılaşma dalgasına karşı, emekçilerin kardeşliği ve birleşik mücadelesi dışında, hiç bir güç bariyer oluşturamaz!