Emperyalist rekabette “kendi yolunda” ilerleyen Çin, Afrika ülkeleriyle işbirliğine yeni halkalar ekliyor
Duru Su
Önceki çağlarda, dünyanın geri kalanını (yapabildiği kadarıyla) doğrudan sömürgeleştirmesi-köleleştirmesi, kapitalist emperyalizm çağında ise bunu farklı biçimlerde devam ettirmesi ile kötü ünlü “Batılı” emperyalistlerin kanlı ve kirli sömürgecilik tarihi, dünya halklarının bilincinde yer etmiştir.
Avrupalı ve ABD’li emperyalist ülkelerin, sömürgeleştirmeyi başardığı coğrafyalarda halkları ve toprakları son noktaya değin talan edip geride korkunç bir yıkım, açlık ve ölüm bıraktığı yerlerin başında herhalde Afrika kıtası gelir.
“İş tuttuğu” diğer coğrafyalarda olduğu gibi, Afrika’da da (ve özellikle Afrika’da!) Çin emperyalizmi, “Batılı” emperyalistlere yönelik kökleşmiş tarihsel -haklı- tepki ve öfkeyi, akıllıca kullanıp “biz farklıyız, onlara benzemiyoruz” diyerek “yumuşak güç yayılmacılığı”nı ilerletmenin dayanağına dönüştürüyor. Bu şekilde Çin, diğer kıtalarda ve Afrika’da bölge ülkeleriyle -AB’li ve ABD’li emperyalistler açısından hafife alınamayacak boyutta- “ekonomi” , “güvenlik”, “hizmet” gibi alanlarda işbirliği içine girmiş durumda.
Çin’in Afrika “merakı”
Afrikalı ve uluslararası konukların katılımıyla, Pekin’de 4 Eylül 2024 tarihinde dokuzuncusu gerçekleştirilen “Çin-Afrika İşbirliği Forumu” (FOCAC) Zirvesi, kıtada hakimiyet kurmanın araçlarından bir tanesi. “Modernleşmeyi İlerletmek ve Ortak Bir Geleceğe Sahip Üst Düzey Çin-Afrika Topluluğu İnşa Etmek için El Ele” temalı zirve, 53 Afrika ülkesini kapsıyor. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres de zirveye gözlemci olarak katıldı.
FOCAC zirvesinin ilk olarak 2000 yılında, Çin ve Afrika arasında ekonomik ve ticari ilişkiler gibi alanlarda işbirliğini geliştirmek için “kolektif danışma ve diyalog platformu” olarak oluşturulduğunu ekleyelim.
Zirveden çıkan üç yıllık “eylem planı”
Zirvenin ardından kamuoyuna sunulan bildirgede, üç yıl içinde uygulanacak olan eylem planı yer aldı. Oluşturulan plan “medeniyetler arasında karşılıklı öğrenme, ticaret refahı, endüstriyel zincir işbirliği, kalkınma işbirliği, sağlık hizmeti, kırsal canlandırma, halklar arası değişim, yeşil kalkınma ve ortak güvenlik yoluyla Afrika’daki modernizasyonun tüm yönlerini somut olarak ele alan 10 ortaklık girişimi” şeklinde tarif ediliyor.
Buna göre Çin, önümüzdeki üç yıl içinde Afrika’ya 50,69 milyar dolar fon sağlayacak. 2023’te Çin’in Afrika’ya verdiği kredinin, pandeminin başlangıcından bu yana en yüksek yıllık artışını göstererek 4,61 milyar dolara ulaştığını belirtelim.
“Yumuşak güç” eşliğinde kurulan sömürü ağları
Çin, ikili anlaşmalar yaptığı “az gelişmiş ülkelerden” gelen ürünlere gümrüksüz tarife uygulayacak. Bunun, “en az gelişmiş Afrika ülkelerinin Çin’e mal ihraç etmelerine ve Çin pazarındaki diğer ürünlerle daha düşük bir maliyetle kar elde etme ve rekabet etme konusunda daha büyük bir fırsat geliştirmelerine olanak sağlamayı amaçladığı” iddia ediliyor olsa da ufak bir “ayrıntı” “atlanıyor” burada: Böylece Çin, ürettiği devasa miktarlardaki envai çeşit ürünler için Afrika ülkelerinde giderek genişleyebilecek pazar alanları açmış olacak. Yani bu ülkelere kredi verecek, onları “kalkındırıp” ihraç edebilecekleri ürünler üretmeye teşvik edecek, ama günün sonunda hem verdiği borçları fazlasıyla geri alacak hem de kendi ürünlerine alan açacak. Geliştirilen altyapı yatırımlarıyla atbaşı ilerleyecek olan, kıtanın özellikle zengin maden yataklarının talan edilmesi meselesine girmiyoruz bile…
Çin’in “kalkındırmacı” yanını öven çevrelerin deyişiyle “Batı’nın neoliberal yapısal uyum ve kemer sıkma programları, borç ve Afrika ülkelerini tamamen harap eden sömürüsü” ile karşılaştırınca, “yumuşak güç”le sömürü ağlarını örmek budur işte.
Üç yıllık planda yer alan birkaç önemli girişim arasında Afrika’da 30 altyapı projesi, Çin’i Afrika’ya bağlayan çoklu deniz-demir yolu ulaşım ağı inşa etme, 30 “temiz enerji” projesi başlatma ve öncelikli olarak kadın ve genç işgücü gelişimini güçlendirmeye odaklanan programlarla 60 bin kişiye “eğitim fırsatı” sağlama projesi bulunmaktadır.
Emperyalist yayılmacılığa “tarihi adaletsizlikleri telafi etme” kılıfı
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, zirvede yaptığı açılış konuşmasındaki, “Modernizasyon tüm ülkelerin devredilemez hakkıdır. Ancak Batı’nın buna yaklaşımı gelişmekte olan ülkelere muazzam acılar yaşattı. II. Dünya Savaşı’nın sonundan bu yana, Çin ve Afrika ülkeleri tarafından temsil edilen Üçüncü Dünya ülkeleri birbiri ardına bağımsızlık ve kalkınma elde etti ve modernizasyon sürecinin tarihi adaletsizliklerini telafi etmeye çabalıyor” sözlerinin ardından, “Bir Afrika atasözünde dendiği gibi, bir arkadaş, birlikte yol aldığınız kişidir. Modernleşme yolunda, hiç kimse ve hiçbir ülke geride bırakılmamalıdır. 2,8 milyardan fazla Çinli ve Afrikalı insanı, modernleşmeye giden ortak yolumuzda kuvvetli bir güç haline getirelim, Çin-Afrika modernleşmesiyle Küresel Güney’in modernleşmesini destekleyelim ve insanlık tarihinde yeni ve muhteşem bir gelişme bölümü yazalım. Dünyamız için barış, güvenlik, refah ve ilerleme dolu parlak bir gelecek yaratmak için el ele verelim” şeklinde sonlandırmış konuşmasını.
Hakkını yemeyelim! “Batılı” emperyalistlerin yıpranmışlığını, kıtada onlara dönük birikmiş bir kaç yüzyıllık öfkeyi “elverişli bir argüman” olarak “iyi” kullanıyor Çin
Küresel “Kuşak ve Yol Projesi”
Çin’in 2013 yılında başlattığı “Kuşak ve Yol Girişimi” (KYG) ile beraber Çin-Afrika ilişkilerinin daha hızlı geliştiği söylenebilir. KYG ve FOCAC kapsamında “altyapı modernizasyonunda” yapılan işler arasında, 100 bin kilometreden fazla karayolu, 10 bin kilometre demiryolu, bin adet köprü ve yaklaşık 100 limanın faaliyette olduğu söylenmektedir.
“Tamamlayıcı” unsur olarak askeri işbirliğinin de “ekonomik anlaşmaların” ve gerçekleştirilen projelerin peşi sıra geleceği açık. Nitekim, Xi Jinping, 2023 yılında Çin tarafından “uluslararası düzeni değiştirmenin temeli” olarak tanıtılan Küresel Kalkınma Girişimi (GDI)’nin yanında “Küresel Güvenlik Girişimi (GSI)’ni de ilan etmişti!
“Kuşak”, Çin’i Orta Asya üzerinden Avrupa’ya, ayrıca Güney Asya ve Güney Doğu Asya’ya ulaştıran kara bağlantılarını ifade ediyor. “Yol” ise Çin’i Asya üzerinden Afrika ve Avrupa’ya uzanan büyük limanlara bağlayan bir deniz yolu ağına işaret ediyor.
105 limanın işletmesinde Çin’li şirket
Cebelitarık ve Süveyş ile birlikte, Portekiz, İspanya, Yunanistan, Türkiye, Malta, Güney Kıbrıs, İsrail, Mısır ve Fas’ta da Çin’in liman yatırımları bulunmaktadır. Çin bu şekilde deniz ticaret yolları oluşturmaya yönelmektedir.
Çin devletine ait denizcilik işletmesinin yan kuruluşu olan Cosco şirketinin işletmesini aldığı limanlar arasında İsrail Hayfa Limanı, Yunanistan Pire Limanı, Türkiye-Avcılar’daki Kumport Limanı da var. Almanya’da Hamburg Limanı’nın üç büyük terminalinden birisinin de yüze 25’ini 2022’de satın aldı Cosco şirketi.
KYG kapsamında 19,1 trilyonluk ticaret
Proje, kapsamına alınabilen ülkelerde yapılan altyapıya yönelik büyük devlet yatırımlarıyla başladı. Tahmini 1 trilyon dolar olan yatırımın büyük kısmı enerji santralleri ve demiryolları gibi enerji ve ulaştırma projelerine aktarıldı.
Proje kapsamında yapılan yatırımlarla birlikte Çin, ticarette büyük bir “ekonomik fayda” elde etti. Özellikle KYG, Afrika, Güney Amerika ve Orta Doğu’yu kapsayacak şekilde genişledikçe, yapılan bazı anlaşmalar petrol, gaz ve madenler gibi daha fazla kaynağa erişimini sağladı. Geçtiğimiz on yılda Çin ile KYG’ye dahil olan ülkeler arasında yaklaşık 19,1 trilyon dolarlık ticaret yapıldı.
Çin’in Batılı emperyalistler ve müttefikleriyle gerilim yaşadığı bir dönemde bu “çeşitlilik” büyük önem taşıyor.
Örneğin, soya fasulyesinde dünyanın en büyük ithalatçısı olan Çin, tedarik konusunda ağırlıklı olarak ABD’ye bağımlıydı. Ancak aralarındaki gümrük vergisi savaşı, Pekin’i Güney Amerika kaynaklarına, özellikle de bölgenin en büyük KYG fonu alıcısı olduğu tahmin edilen Brezilya’ya yönelmeye zorladı.
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’ne (IISS) göre Orta Asya ve Rusya’dan gelen gaz boru hatları ve Rusya, Irak, Brezilya ve Umman’dan yapılan petrol ithalatı Çin’in Japonya, Güney Kore ve ABD’ye olan bağımlılığını azalttı.
Sermaye ihracı yapılan ülkelerde oluşan borç dağları…
KYG aracılığıyla pek çok ülkeye kredi veren devlet haline gelen Çin, artık dünyanın en büyük uluslararası kredi veren ülkesi konumunda. Yüz milyarlarca dolar olduğu düşünülen borcun gerçek boyutu bilinmiyor. Hem kamu hem de özel kurumların verdiği kredilerin çoğu gizlilikle yürütülüyor.
Daha şimdiden Sri Lanka’dan Maldivler’e, Laos’tan Kenya’ya kadar birçok ülke KYG borçlarıyla boğuşuyor. Çin, trilyonlarca dolara ulaşan KYG kredilerini yeniden yapılandırdı, vadeleri uzattı ve borçluların ödemeleri “zamanında yapmasına yardımcı olmak için” 240 milyar dolar dağıttı. Ancak borçları iptal etmedi.
Son olarak, “Kuşak ve Yol Girişimi” projesine 2019’da İtalya’nın da dahil olduğunu ekleyelim. Fakat 2023’te İtalya ayrıldı projeden. Zira, “Avrupa-Amerika ortaklık eksenine uyumlu” bir tutum değildi bu!
Çin’in bu ekonomik-mali projeyle, onlarca ülkede altyapı inşası projelerini hayata geçirmesi, limanların işletmesini satın alması ya da sermaye ihracını devasa boyutlarda büyütmesi, -her ne kadar hafife alınmayacak hamleler olsa da- “Batılı” emperyalist ülkelerle girilen rekabet savaşlarında “kalıcı” sonuçlar elde etmesini sağlamıyor henüz. Bu yönüyle bu kapışma daha çok su kaldırır!
Daha şimdiden kesin olan şudur ki, ekonomik büyüklük bakımından ABD ile birlikte ilk ikide bulunan Çin, “dünyayı paylaşımda” kendi cephesinden ortaya çıkan eşitsizliği “düzeltmek” istiyor. “Batılı” emperyalistlerin karşı yönden, gerilimi arttıran ekonomik-askeri hamleleriyle birlikte bu girişim, emperyalist bir dünya savaşının yollarına yeni taşlar diziyor..