Bir kadın fanzini olan İlmek’in ilk sayısı çıktı. Kendilerini sayısal olarak da niteliksel olarak çoğaltmayı hedefleyen yazarları bu ismi, çıktıkları yolun meşakkatli niteliğini anlatmak için seçti
Sabrı, ince bir emeği, birleştirerek çoğalmayı ifade eden İlmek adını aldı, Ankara’dan yola çıkan kadın fanzini. Kendilerini sayısal olarak da niteliksel olarak çoğaltmayı hedefleyen yazarları bu ismi, çıktıkları yolun meşakkatli niteliğini anlatmak için seçti. Milyonlarca emekçi kadına dayatılan “kader” ağlarını parçalayıp geçme yürüyüşü ilmek ilmek örülecekti.
Çalıştıkları işyerlerindeki arkadaşlarından, komşularından ve hatta gözlerinin değdiği her kadından ilmekleri çoğaltma ve kolektif bir güce dönüştürmeyi isteyecek bir iddiayla başladılar yayın hayatına.
Evde, işyerinde, sokakta, kısacası toplumsal hayatın yer yerinde şu ya da bu şekilde varolan milyonlarca emekçi kadının acılarına- birikmiş çığlıklarına dokunmayı, hissetmeyi ve onlardan umudu devşirmeyi hedefleyerek ilk adımlarını attılar.
Yolları açık olsun diyor ve ilk sayısının giriş yazısını paylaşıyoruz:
“Dayanışmayı ve mücadeleyi ilmek ilmek öreceğiz!
İçinde bulunduğumuz pandemi dönemiyle birlikte hız kesmeyen kadın katliamları, şiddet, taciz ve tecavüzlerle iç içe geçen yaşamlarımız kâbusa dönüşüyor adeta. Yani “Erkek vuruyor, devlet koruyor.”
Her şeye rağmen direngenliğimiz ve bereketli ellerimizle tıpkı bir fidanı büyütür gibi her gün yeniden yeşertiyoruz yaşamlarımızı. Ama tabi ki sistem bulduğu her fırsatta yaşamlarımıza saldırmaya devam ediyor. O geleneksel “Baba evinden gelinlikle çıkan, koca evinden kefenle çıkar.” anlayışıyla her alanda, yaşamın her evresinde erkeğe bağımlı, evinin ve çocuklarının kölesi bir kadın tipi yaratmaya çalışıyor. Kısacası kadına kendisinin de bir insan olduğu ve eşit yaşam hakkına sahip olduğu unutturulmaya çalışılıyor. O bildik söylemlerle bir yandan kadını eve hapsetmeye çalışırken, bir yandan da iş hayatında kadına ihtiyaç duyduğunu inkâr etmiyor. Fabrikada, tarlada, atölyede, kamuda ve daha sayamayacağımız birçok üretim alanında ucuz iş gücü olarak kadına ihtiyaç duyuyor. Onu yardımcı yedek iş gücü olarak görüyor. İşten çıkarmalarda ise ilk devre dışı bırakılan yine kadın oluyor. Yani kadın iş hayatında da erkeğe oranla iki üç kat daha fazla sömürülüyor.
Tabi bunlar olurken kadın mücadelesi de sürekli bir ilerleme kaydediyor.
Kadınların mücadeleye atılmaları hem erkeklerin hem erkek egemen zihniyetin hem de kapitalist sistemin korkulu rüyası olmaya devam ediyor.
O nedenledir ki hiç uyulmadığı ve hiç uygulanmadığı halde İstanbul Sözleşmesi’ den çekilmek isteniyor. Biz biliyoruz ki İstanbul Sözleşmesi’ den çekilmek demek kadını yok sayan bir savaşın ilanıdır.
Yine pandemi süreciyle birlikte hız kesmeden devam eden hatta daha da artan kadına şiddet ve kadın cinayetleri ile şiddeti uygulayan, katliamları gerçekleştirenlerin devletin üst kademelerindeki bakanlarca korunması, kollanması ve serbest bırakılması bunun en net göstergesidir.
Bizlerde bu süreçte işçi, emekçi kadınlarla hem dayanışmayı büyüteceğiz hem de mücadeleyi İLMEK İLMEK öreceğiz diyerek adım atıyoruz.
Kadın mücadelesi hem toplumsal cinsiyet sorunudur hem de sınıfsal mücadelenin ayrılmaz bir parçasıdır.
Dayanışmayı ve mücadeleyi ilmek ilmek öreceğiz
Dolayısıyla bu bakış açısından yola çıkarak mücadeleyi İLMEK İLMEK örmek için kadınların bu konudaki önerilerine desteklerine de ihtiyacımız olduğu bilinciyle sizleri yan yana olmaya davet ediyoruz. Gelin o bereketli ellerimizi ve koca yüreklerimizi birbirine ekleyelim.
Çıktığımız bu zorlu yolda yalnız olmadığımızı, olmayacağımızı biliyoruz. İnsanca ve eşit yaşam hakkımıza gelin hep birlikte sahip çıkalım, bu mücadeleyi büyütelim…” (Gazete Alınteri)