KADINManşet

Yavaşça öldüren sessizlik: Ensest

Camille Kouchner’in, üvey babası Olivier Duhamel’in ikiz erkek kardeşine tecavüz ettiğini ancak 35 yıl sonra anlatabildiği “La Familia Grande” [Geniş Aile] kitabı ile ensest Fransa’nın gündemine oturdu. Buradan da tüm dünyaya yayıldı.

Yaprak Tekin

Bu öyle bir yaralanma ki, tıpkı taciz ve tecavüz gibi ömür boyu peşinizi bırakmıyor, sizi hem fiziksel hem ruhsal olarak hasta ediyor, bir türlü iyileşemiyorsunuz. Anlatmayı başarabilirseniz iyileşme yolunda bir başlangıç…

Ensest, aralarında kan bağı olsun olmasın, aile içinde güç ve otoriteye sahip kişilerin çocuğu cinsel anlamda istismar etmesidir.

Anlatılmadığı, görmezden gelindiği, halının altına süprülme yoluna gidildiği için bu konuda gerçek verilere ulaşmak mümkün değil. O yüzden de ancak tahminlere dayalı olarak bir değerlendirme yapılabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, kız çocuklarının yüzde 20’si, erkek çocuklarının ise yüzde 10’u cinsel ilişkiye zorlanmakta ya da diğer cinsel şiddet türlerine maruz kalıyor.

Ensest, dünyayı yeni yeni tanımaya, kavramaya çalışan çocukların kabusu. Çünkü bunu anlamlandıramıyor ve adımlamaya başladıkları dünyanın normali gibi algılıyorlar. Neyin ne olduğunu anlamaya başladıklarında çıplak gerçekle yüzleşiyorlar ve bu ömür boyu sürüyor.
Fransa’da 4 milyon çocuk ensest mağduru. Camille Kouchner’in “Geniş aile” adlı kitabıyla fay hatlarını tetikleyerek yeni bir dalgaya dönüşmekte olan ensest karşıtı hareket (#MeTooInceste) yaygınlaşmaya aday.

Kişilerin kendi yaşadıkları cinsel şiddet ve ensest üzerinde konuşulması çok zordur. Maruz kalanların bir kısmı yaşadıklarını seneler sonra güçlükle paylaşabilir, kimi ise hiç anlatamaz. Bu çarpıcı tanıklıklardan bir kısmını henüz anlatamış olanlara da cesaret vermesi için derledik:

Tanıklıklar

Avrupa Ekolojik Yeşiller Partisi’nden (Europe Ecologie Les Verts) Philippe Bouriachi, #MeTooInceste hareketinden etkilenerek kendi yaşadıklarını Parisien gazetesine anlattı:

O gün okul yoktu ve annem de çalışıyordu, dolayısıyla abimle birlikte evdeydim. Avazım çıktığı kadar bağırdım, onunla mücadele ettim fakat o devam etti, bir yandan da beni yumrukluyordu. O zamanlar raşitizmim vardı. 14 yaşında bir ergenin karşısında hiç şansım yoktu. Canım acıyordu, kanıyordum. Nasıl oldu da komşularımız hiçbir şey duymadı anlamıyorum, oysa onlar öksürse biz buradan duyuyorduk...”

Bazı sabahlar evden erken çıkarak ondan kurtuluyordum. Sokaklarda dolaşıyor, bazen de bir arkadaşıma gidip kahvaltı ediyordum. Benim için Çarşamba günleri tecavüz demekti!” Bouriachi, bu durumu annesine birçok kez anlatmak istediğini söylüyor.

Bir gün annem bana evlilik dışı bir ilişkiden olduğumu, bunun bir aile sırrı olduğunu, bununla yaşamanın ona çok ağır geldiğni söyledi. Ben de ona şöyle cevap verdim: ‘Benim de sana söylemek istediğim bir aile sırrı var’. Böylece ona abimin bana yaptıklarını anlattım”, diye ekliyor Bouriachi.

Ertesi gün annesi abisini sorguya çekiyor, ilk başta inkar etse de sonunda suçunu itiraf ediyor. O günden sonra abim bana bir daha hiç dokunmadı. 8 yaşından 12 yaşına kadar abisinin tecavüzüne uğrayan Bouriachi sözlerini Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’dan cinsel şiddet suçları için zamanaşımını kaldırması talebiyle bitiriyor.

Travmada “zaman aşımı” oluyor mu?!.

4 yaşından 14 yaşına kadar kardeşlerinden birinin tecavüzüne uğrayan Isabelle Sezional cinsel şiddet suçlarında uygulanan zaman aşımının kaldırılmasını istiyor: “Mağdur bunu bütün hayatıyla ödüyor, onun için zaman aşımı söz konusu değil, zaman aşımından faydalanan cellat! 24 yaşına girdiğim gün, maruz kaldığım cinsel şiddet zaman aşımına uğradı. Yaşadıklarımı anlatan bir kitap kaleme aldığım için özel hayatın gizliliğine saldırıda bulunmaktan ceza aldım. Tüm aile bireylerine, buna celladım da dahil, 1 avro sembolik para cezası ödedim.”

Marie Chenevance: ““5 yaşındaydım. Bir akşam, dayım çocuk masumluğumu bitirdi, hayatımı kararttı. Bir anda 100 yaşına girdim!

Morgan C:Zayıflığımdan ve tüm varlığımdan faydalandığında 4 yaşında küçük bir oğlandım. Utanç ve korku. Başkalarına nasıl güven duyulabilir? Şimdi 33 yaşındayım istediğim basit ve insanca bir yaşam yalnızca.

Mathouv98: “Sosyal medyada çığ gibi büyüyen bir dalga #MeTooInceste. Şimdi buna katılma zamanı, çünkü basit bir dalga değil bu bir tsunami! Sesizliği kırmanın zamanı, yalnız değiliz, konuşalım, utanç duygusundan, yargılanma korkusundan çıkalım. Gözlerinizi kapatmayı bırakın artık, bu musibet her yerde ve yaşamları solduruyor. Ne zaman başladı bilmiyorum, ama bittiğinde 11 yaşındaydım bunu biliyorum. Abim. Şimdi kendimize şefkat gösterme, ilerleme zamanıdır.”

Moi_lucie_et_mon_histoire:4 yaşındayım, dedem her zaman olduğu gibi o hafta sonu da benimle oyun oynuyor. Ama dedem… yaptığı zaman canım çok yanıyor. Onun bunu yapmasına daha fazla dayanamıyorum ve bağırmaya başlıyorum, yardım istiyorum… Dedem öylesine kızıyor, öfkeleniyor ki ben artık onunla oynamak istemiyorum. O zaman bana bütün dedelerin kız torunlarıyla bu oyunu oynadıklarını anlatıyor. Ağzımı kapatıp, kafamı masaya yapıştırıyor, onun atölyesindeyiz… Eline bir kırbaç alıp kaba etlerime vuruyor, artık kendimi bırakıyor ve söylediği her şeyi yapıyorum.

Ama bundan hoşlanmıyorum, canım yanıyor, korkuyorum, oyun oynamak nasıl bu kadar acı verici olabilir anlamıyorum. Dedeme annem ne zaman beni alacak diye soruyorum. Eve dönmek istiyorum.
Dedem bana giyin diyor, eve dönüyoruz, beni büyük annemle bırakıp gidiyor. Abim neden ağlıyorsun diyor, cevap vermiyorum.

Daha fazla ‘yaralanma’ olmasın!

Anouckhilbey: “Bizler Fransa’nın tecavüze, cinsel sömürüye uğramış çocukları hukuk için birer hayalet, tıbbi destekten mahrum, yakınları tarafından dışlanmış, ruhsal açıdan problemli adledilmiş çocuklarız. Mağdurlar ve saldırganlarla dolu öğretim kurumları ise tam bir inkar içinde.

Çocukken bir yetişkinle cinsel ilişkiye girmek kas ve iskelet sistemini etkileyen birçok hastalığı tetikler, sindirim sorunlarına, pskolojik ve nörolojik rahatsızlıklara neden olur… Eğer bir çocuk ‘tuhaf’sa bunun nedeni şiddete maruz kalmış olmasıdır. Tuhaftır, çünkü kendisini korumasının tek yolu budur, bunu aklınızdan çıkarmayın… Hayatımızı milyonlarca saldırganla paylaştığımızı ve bu insanların tedaviye ihtiyaçları olduğunu, daha fazla çocuğu mağdur etmemeleri için bu insanlarla ilgilenilmesi gerektiğini, onları bunları yapmaya itenin ne olduğunun araştırılması gerektiğini de duymaya hazır olun. Bu saldırganları korumak, sır tutmak hiçbir işe yaramaz, çünkü sır tutmak iyileştirmez.

Hayatınızı cehenneme çeviren kronik hastalıklarınızın birer şansızlıktan değil, sevdiğiniz veya hayranlık duyduğunuz insanların küçük düşürücü hareketlerinden kaynaklanabileceğini kabul etmeye de hazır olun.

Eski şemaları bir kenara bırakalım.

Sağlığımıza ve gezegenimize zarar veren inançları bir kenara bırakalım.
Kulağımızı tersten göstermeyi bırakalım.
Önceliklerimizi belirleyelim.
Çocukları yargılamayı, cezalandırmayı ve onlara karşı sapkın eğilimler göstermeyi bırakalım.
Çocukları yaralayan yetişkinleri korumayı bırakalım. (Bu yetişkinlerin kendileri de bir zamanlar kötü muamele görmüş olabilirler bu ayrı bir konu, şu an kısır döngüyü kırmak ve bazı şeylere öncelik vermek elzemdir).
Sorumlu yetişkinler olmak bizlerin ödevidir.
Geçmişte yaşamaya bir son verelim.
Tecavüz kültürü köhnemiş bir gelenektir.”

Anonim tanıklıklar:
“Ben 13, o 43 yaşındaydı. Amcam. Onun yatağında bakireliğimi, özsaygımı ve iç huzurumu kaybettim.”

“Dedem, ben 11-12-13 yaşındayken. Rıza kavramıyla ilgili hiçbir fikrim yoktu.”

“Babam. İlk seferinde 4 yaşındaydım. 12 uzun ve acılı yıl boyunca devam etti. 30 yıl sonra hatıralar yeniden canlandı. Annem de onun tiranlığı altındaydı. Ama ben ölmedim. Şimdi daha güçlüyüm!”
“9,10,11,12,13,14 ve 15 yaşındayken. O 30 yaşından büyüktü ve “örnek kuzen”di. Dolayısıyla kimse beni korumadı.”

“Ne ne zaman başladığını ne de ne zaman sona erdiğini hatırlıyorum. O kadar çok maruz kaldım ki… 7-8 yaşlarında olduğumu hatırlıyorum… Neden ben? Bilmiyorum. Yaşadıklarım beni paramparça etti. Fakat bu tabuyu kırmak gerek. Yavaşça öldüren bu sessizliği kırmak gerek.”

“11 ile 14 yaşları arasında. Abim. Bugün 57 yaşındayım hala bu geçmişin mağduruyum. Kızım dışında hayatımda hiçbir şey kurmadım. Sosyal, mesleki veya duygusal hayatım yalnızca bir başarısızlık ve tecritten ibaret.”

“4 ile 8 yaşları arasında. Sessizlik yılları, neden konuşmadığımı yıllarca anlayamadım… 2. çocuğumun doğumundan sonra girdiğim depresyonla birlikte sözcükler yavaş yavaş dökülmeye başladı, yalnızca birkaç kişi biliyor…”

“16 yaşındaydım… Babam. Ona dava açmaya karar verdim ve bütün aile darmadağın oldu. O korkunç gecenin anıları hala bana musallat oluyor.”

“6 yaşındaydım. İki amcam. O gün hala ailemde bir tabudur. ‘Sülalede duyulmasın’ diye ben ve ebeveynlerim kendimizi geri çektik.”

Herkes bir zamanlar çocuktu

Ensest bir hastalık değildir, bilinçli bir kötülüktür; güce, iktidara ve otoriteye dayanmaktadır. Güç ve iktidar ilişkilerinin dizginsizce at oynatmasının özel mülkiyet dünyasının en küçük birimi aile içinde, üstelik zayıf ve kırılgan çocuklar üzerinde hükmünü yürütmesidir. Kapitalist sistemin, baskı ve sömürüye dayanan ilişkilerinin en başta aile içinde hayat bulması, bunun “gücü gücüne yetene” şeklindeki izdüşümlerinden biridir.

Herkesin bulunduğu yerden itiraz etmesi, çocuklar üzerinden işlenen bu suçların ortaya dökülmesi, suçluların aydınlığa çıkarılıp görünür olması, bu cerahatın akıtılması ve bütün bu gelişmelerin insanın insanlaşma hareketini tetiklemesi için bir fırsata dönüştürülmesi gerekmektedir.
Bugün kaç yaşında olursa olsun onlar için bu iklimin yaratılması ve bu cesaretin kazandırılması çok önemlidir.

Her türlü korku ve kaygıdan, kısıtlama ve yasaktan, ayıplanma ve dışlanma korkusundan arınarak herkes bir zamanlar çocuk olduğunu yeniden hatırlamalıdır!

Daha fazlası

İlgili

Close