Almanya’daki tüm devrimciler her an yurt dışı edilme tehlikesiyle karşı karşıya olan Ganime Gülmez’in başına gelenler ile karşılaşabilir.
Murat Çakır
Bugün okura bir devrimciden, Almanya’da sürgünde yaşamak zorunda bırakılan ölüm orucu gazisi Ganime Gülmez’den bahsetmek istiyorum. Yanlış anlaşılmasın, “bedeniyle konuşmaktan başka çaresi” olmadığından Wernicke Korsakoff hastalığına yakalanıp, Avrupa’da sürgünde 19 yıl boyunca Alman devletinin kriminalize ettiği Ganime Gülmez’i bir “mağdur” olarak görmüyorum. Tam aksine, tüm kısıtlamalara, hatta tedavi edilme hakkından mahrum bırakılmasına rağmen, yaşama ve direnme ısrarından vazgeçmeden farklı alanlarda mücadele eden bu devrimci kadına büyük saygım var. Avrupa’daki çok sayıdaki siyasi sürgüne örnek olarak aldığım ve tek başına, kimseden yardım istemeden, kendi deyimiyle “onurumla ayakta duruyorum” diyen Ganime Gülmez’den bahsetmek isteyişimin nedeni, Alman devletinin gerçek yüzünü ifşa etmek ve bu ülkedeki yerli-göçmen devrimcilerin başına gelebileceklere dikkat çekmektir.
Çünkü Almanya’daki tüm devrimciler her an yurt dışı edilme tehlikesiyle karşı karşıya olan Ganime Gülmez’in başına gelenler ile karşılaşabilir. Çünkü Bismarck’ın 1878’de çıkarttığı “Sosyalistler Yasasına” dayanan, 1919’da Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’lerin katledilmesinde kullanılan, Alman faşizminde devlet terörüne dönüşen ve savaş sonrasında, 1956’da Almanya Komünist Partisi KPD’nin kapatılıp, binlerce komünistin tutuklanıp, on yıllarca haklarından mahrum edilmesini sağlayan ve en son Ceza Yasası’na 129. Madde olarak giren hukuksal araç, kafalarımızın üstünde sallanan ve devrimcileri ehlileştirmeye yarayan keskin bir kılıçtır.
1970’li yıllarda Alman solunun radikalleşmesiyle genişletilen bu madde, 129a maddesiyle devrimciliği “terör” suçu hâline getirdi. 1986’da yenilenen 129a, “iç düşmanlara” yönelik bir “antiterör” maddesi olarak algılandı. Alman devletinin “iç düşman” olarak gördükleri, burjuvazinin kadim sınıf düşmanları devrimciler ve komünistlerden başkaları değildi tabii ki. Nitekim ABD emperyalizminin 2001’de dünya çapında başlattığı “teröre karşı savaşa” Alman devletinin de katılmasıyla 2002’de tam anlamıyla Düşman Ceza Hukuku’nun yansıması olan 129b maddesi eklenerek, Almanya dışındaki “terör örgütlerini destekleme” suçu icat edildi.
Hâlihazırda 129b maddesi Alman devletine Federal Başsavcılık üzerinden herhangi bir burjuva hukukuyla alakası olmayan geniş yetkiler vermekte. Bireysel suç isnatlarına delil gerekmediği gibi, siyaseten “terör örgütü” olduğu iddia eden yapılara yakın durmak, gerekçe gösterilmeksizin “terör örgütü üyesi olma” suçlamasına maruz bırakılmak, hatta “gelecekte işlenebilecek suçlardan yargılanmak” için yeterli sayılıyor. 129b maddesinin yürürlüğe girmesinden bu yan 150’den fazla dava açıldı ve çok sayıda devrimci uzun yıllar süren hapis cezalarına çarptırıldılar. Federal Hükümetin bir soru önergesine verdiği yanıta göre Devrimci Karargâh, DHKP-C, PKK ve TKP/ML ile MLKP ve MKP “yabancı terör örgütü” statüsünde görülüyorlar ve bu yapılanmaların programatik görüşlerine yakın görüşler savunmak 129b maddesi gereğince yargılanmanın önünü açıyor.
Her ne kadar 129a ve 129b maddeleri Alman vatandaşlığına geçmiş olanları dahi tehdit etse de, asıl tehdidin Avrupa’daki siyasi sürgünlere yönelik olduğunu vurgulamak gerekiyor. Sürgündeki devrimciler, zaten son derece kısıtlı olan haklarını, 129b gereğince hüküm giymemiş olsalar dahi, her an kaybetme tehdidi ile karşı karşıyalar. Bilhassa sığınma talebi siyasi nedenlerden dolayı kabul edilmeyenlere verilen “ikamete müsamaha kimliği” aynı zamanda yurt dışı edilme kararını kaldırmadığı gibi, sosyal yardım ve sağlık hizmeti alma haklarını da neredeyse sıfırlıyor.
Alman devletinin bu tavrı, kimilerinin düşündüğü gibi sadece Türkiye ile olan ilişkilerine dayanmıyor. Aynı zamanda Alman burjuvazisinin hiç vazgeçmediği devrimcilere boyun eğdirme isteğinin bir aracı olarak kullanılıyor. Ancak tarih tanığımızdır: devrimciler, bedenleri esir alınsa, hastalıkları tedavi edilmese, baskı ve işkenceden geçirilip katledilme tehlikesiyle karşı karşıya kalsalar da yaşama tutunma ve idealleri uğruna tek başlarına dahi mücadele etme ve direnme ısrarından koparılamaz, yıpratılamazlar. Aynı Ganime Gülmez gibi…