Fransa’da genel seçimde milletvekili adayı olan 15 bakan, seçimin 19 Haziran’da düzenlenecek ikinci turunda yarışacak
Fransa’da oy kullanma oranının yerlerde süründüğü seçimlerden uçlarda birikim çıktı. Gerçekte Faşist ittifak ve Sol ittifak adayları yarıştı. Seçimin ilk turunda oy kullanma hakkına sahip olanların yarısından azı oy kullandı.
İkinci turda, “aşırı solcu” Jean-Luc Melenchon’un girişimiyle LFİ, Yeşiller Partisi (EEVL), Sosyalist Partisi (PS) ve Komünist Partiyi (PCF) kapsayan “Sosyal ve Ekolojik Yeni Halk Birliği” (NUPES) ittifakının milletvekili adaylarıyla yarışacak.
İtalya ve Latin Amerika’dan sonra “Sol“ ittifakların kazanması, rüzgarın “Sol” dan esmesi, kendi program ya da inandırıcılıklarından ziyade, ülkelerdeki muhalif toplumsal kesimlerin taleplerini dillendiren seçim propagandası yapmalarından kaynaklı.
NUPES (Yeni Ekolojik ve Toplumsal Halkçı Birlik) kapitalizmin yol açtığı ekolojik yıkıma, toplumsal eşitsizliklere ve patriyarkaya karşı hem dünya hem ulusal ölçekte ortaklaşma hedefiyle, çürüyen Fransa sistemine alternatif olarak ortaya çıktı. Boyun Eğmeyen Fransa’nın başarısını bir adım daha ileri götürmeyi başardı.
NUPES, Nisan’da iki turlu parlamento seçimlerinin birinci turunda yüzde 59’a yakın oyla Cumhurbaşkanlığını alan Macron’u yakaladı ve geçti. NUPES oyları yüzde 26’yı aşarken Macron’un ittifakı “Birlikte”nin oyları yüzde 26’nın gerisinde kaldı, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 40’ı aşkın oy alan faşist ittifak ise yüzde 18’e gerileyerek ana muhalefet konumunu kaybetti.
Seçimlerin mesajları
Boyun Eğmeyen Fransa, önceki seçim dönemlerindeki “Sol Parti” ve “Sol Cephe” ittifaklarının genişleyerek büyümesi üzerinde yükselmişti. Nisan seçimleri sonrasında soldaki “rakipleri”ne dönerek kurduğu yeni ittifakla yalnızca yeşilleri, komünistleri ve sol sosyal demokratları değil, daha geniş dinamik toplumsal kesimlerin -kadınların, öğrencilerin, sarı yeleklilerin, çiftçilerin- mesajlarını da içermeyi başardı.
Dünyada ve Fransa’da seçim sonuçları farklı bir çekim merkezi olmadığı koşullarda kendisine “Sol“ diyen, toplumsal kesimlerin taleplerini dillendiren parti ya da ittifakların kötünün iyisi olarak, özellikle ırkçı faşist partiler karşısında yükselişe geçtiği gerçeği.
Sorunun nirengi noktası da burası. Bir önceki iktidardan farklı bir strateji izlemeyecek, izleme şansı da olmayan partilerin yerine, gerçek devrimci bir ittifakı çekim merkezi yaratma tarihsel zorunluluğu.
Somut inandırıcı programlarla sınıfın, emekçilerin, kadınların, gençlerin ve doğasının talanına ve yok oluşuna karşı direnen köylülerin, linç edilmek istenen LGBTİ+’ların taleplerini dile getiren geniş bir ittifakla kapitalizme ve sisteme karşı mücadele edebilmek.